KİTABIN ADI Bir Ölünün Defteri
KİTABIN YAZARI HALİT ZİYA UŞAKLIGİL
YAYIN EVİ İNKİLAP VE AKA KİTABEVİ
SAYFA SAYISI 160
KİTABIN KONUSU:
Romanda; bir gencin halasının kızını sevmesi, sevgisine karşılık bulamaması, yakın arkadaşıyla evlenmesine izin vermesi, çektiği ask acısı ve bu acılı günlerini bir deftere aktarması konu edilmiştir.
KİTABIN ÖZETİ:
Beylerbeyi’nde oturan Hüsam, Birgün evinde çocuklarıyla birlikteyken, mutlu bir aile portresinin göze çarptığı bir anda kapısı çalınır ve içeriye yaslı bir adam girer. Yaşlı adam, lise arkadaşının hasta ve ölüm döşeğinde olduğunu söyler.
Hüsam yaslı adamla birlikte arkadaşının yanına gider. Lise arkadaşı Vecdi’ nin perişan halini görür. Hayatta son dakikalarını yaşamaktadır. Vecdi son sözlerinde; Hüsam’ın mutluluğunun kendisinin felaketi olmasına rağmen onları affettiğini ve olaylar zincirini anlatan bir defterin varlığından bahseder. Vecdi daha fazla dayanamayarak hayata gözlerini yumar.
Hüsam söylediklerine anlam veremeyip defteri okumaya karar verir. Defterde, Vecdi felaketini anlatmaya annesinin ölümüyle başlar. Vecdi annesinin ölümüyle babası ile halasının yanına gider. Halasının kızı Nigâr ile oynadığı oyunlarla, annesinin ölümünden dolayı duyduğu hüznü üzerinden atmaya çalışır.
Aradan yıllar geçer ve Vecdi’ nin okul çağı geldiğinde babası okula yazdırır. Babasının memurluğundan dolayı, uzun süreli bir göreve gider. Vecdi bununla beraber hayatta kendini yapayalnız hisseder. Okulda Hüsam ile tanışıp sıkı bir bağ kurarlar. Hüsam ile halasının evine giderler. Nigar’la birlikte hoş vakitler geçirirler.
Seneler geçip Vecdi’ nin okulu bittiğinde, halası Nigâr ile evlenmesini ister. Önce şaşırır bu aklına hiç gelmeyecek bir şeydir. Düşünmek ve Nigar’ın düşüncelerini anlayabilmek için zaman ister. Bu konuyu Hüsam’a anlatır. Hüsam onlardan ayrılır. Vecdi Nigar’ı sevmeye başlar.
Aradan iki yıl geçer Nigar’ın Hüsam’ı sevdiğini anlar. Genç doktor hüsrana uğrar. Acılar içinde kıvranır. Hüsam’ın da Nigar’ı sevdiğini anlayınca, kıskançlığını yenerek onları evlendirmeye karar verir. Annesinin ölümünü gördüğü köşke taşınır. Evlilikten sonra köşke kapanır. Artık hayattan bir beklentisi kalmaz. Duygusal bir çöküntü içerisindedir.
Nedenini kendisinin de bilmediği bir sebeple o sırada süren Rus harbine katılarak cepheye gider. Deftere bu yasadıklarını ve hüzünlerini işlemektedir.
Cephede omzundan vurulur. Kolu kesilmek zorunda kalır. Cepheden döner ve Hüsam’ın çalıştığı yere gider. Hüsam ile köşke Nigar’ın yanına giderler. Hüsam’ın çocukları olmuştur. Fuat ve İsmet. Nigar’ı tekrar görür.
Acılar doruktadır artık. Köşkten ayrılıp dışarı çıktığında yağmur yağmaktadır. Sırılsıklam olur. Hasta olmak istercesine saatlerce titreyerek köşküne ilerler. Hasta olduğunu fark eder. Uzanarak son cümlelerini deftere yazar. Hasta Ölüm döşeğindedir.
Hüsam defteri okumayı bitirir. Büyük bir duygu yoğunluğu içinde, kendisinin mutluluğunun Vecdi’ nin felaketi olduğunu, kendisi için yaptığı fedakarlıkları anlar.
KİTABIN ANA FİKRİ:
Hayatta kendimizi büyük hüsranlar ve acılar içinde yapayalnız bulabiliriz. Dünyaya küserek hayata pencerelerimizi kapatmamalıyız. Acılar insanları hayattan kopartmamalı aksine olgunlaştırmalıdır.
OLAYLARIN VE ŞAHISLARIN DEĞERLENDİRİLMESİ:
VECDİ: Annesini kaybetmiş, babasından uzak olan, iyi niyetli ve duygusal genç bir doktordur.
HÜSAM: Genç, güler yüzlü duygusal yazarlık yapan bir delikanlıdır.
NİGâR: Babasını kaybetmiş, güler yüzlü, şiire meraklı, genç ve güzel bir kızdır.
NİGAR’IN ANNESİ: Eşini yitirmiş, hüzünlü hayattan bir beklentisi kalmayan yaşlı bir kadındır.
VECDİ’NİN BABASI: Eşinin ölümüyle yıkılmış, oğluna ilgi göstermeyen, yarbay rütbesinde bir doktordur.
KİTABIN YAZARI HAKKINDA KISA BİLGİ:
Edebiyatımızın en önemli yazarlarından Halit Ziya Uşaklıgil, 1866 yılında İstanbul’da doğmuştu. Bir süre Fatih Askeri Rüştiyesi’nde okudu. 1896 yılında döndüğü İstanbul’da -dönemin etkin edebiyat hareketi olan- Servet-i Fünun topluluğuna katıldı. Meşrutiyet’in ilanından sonra bir süre Darülfünün’da Batı edebiyatı dersleri veren Uşaklıgil, hükümet tarafından yurtdışı hizmetlere gönderildi. Halit Ziya, 1945 yılında yine İstanbul’da öldü.
Çoğu edebiyat incelemecisi tarafından Türk romanının- gerçek anlamda- miladı kabul edilir Halit Ziya. Onun başyapıtı “Aşk-ı Memnu” ise bugün bile roman tekniği açısından aşılmış değildir. Halit Ziya, 150’den fazla hikâye ile altı romana imza atmış, tiyatro, şiir, hatıra, makale ve çevirileriyle arkasında altmış kadar kitap bırakmıştır.
Başlıca eserleri: Mai ve Siyah, Aşka Dair, Bir Ölünün Defteri, Aşk-ı Memnu, Ferdi ve Şürekası ve Hepsinden Acı.
Halit Ziya Uşaklıgil’ın Eserleri
Roman:
- Sefile (1886)
- Nemide (1889)
- Bir Ölünün Defteri (1890)
- Ferdi ve Şürekası (1894-1985)
- Mai ve Siyah (1895-1988)
- Kırık Hayatlar (1924-1989)
- Aşk-ı Memnu (1925-1987)
Hikâye:
- Bir İzdivacın Tarih-i Muâşakası (1889)
- Bir Muhtıranın Son Yaprakları (1889)
- Küçük Fıkralar (3 Cilt) (1896)
- Bir Yazın Tarihi (1898-1988)
- Solgun Demet (1901)
- Sepette Bulunmuş (1920)
- Bir Hikâye-i Sevda (1922-1987)
- Hepsinden Acı (1934-1984)
- Onu Beklerken (1935-1940)
- Aşka Dair (1935-1986)
- İhtiyar Dost (1939)
- Kadın Pençesi (1039-1987)
- İzmir Hikâyeleri (1950)
Anı:
- Kırk Yıl (1936-1969, 5 cilt)
- Saray ve Ötesi (1942-1981, 3 cilt)
- Bir Acı Hikâye (1942)
Deneme:
- Fransız Edebiyatının Numune ve Tarihi (1885)
- Hikâye ve Temaşa (1889)
- Yunan Edebiyatı (1912)
- Latin Edebiyatı (1912)
- Alman Tarihi Edebiyatı (1912)
- Fransız Tarihi Edebiyatı (1912)
- Sanata Dair (1938-1955)
Oyun:
- Füruzan
- Fare
- Kâbus (1959)
İnceleme:
- Hikâye
- Belagat Kitabı