KİTABIN ADI Cadı
KİTABIN YAZARI HÜSEYİN RAHMİ GÜRPINAR
YAYIN EVİ EVEREST YAYIN EVİ
SAYFA SAYISI 260
KİTABIN KONUSU:
Binnaz Hanım, öldükten sonra dirilerek, ölümünden sonra hemen evlenen kocası Naşit Nefi Efendi’ye yaşamı zehreder.
KİTABIN ÖZETİ:
Fikriye Hanım kocasını öldükten sonra, küçük kızıyla birlikte dayısının evine yerleşmiştir. Bu durumdan pek hoşnut olmayan Emine Hanım daha kocasını toprağı bile kurumadan Fikriye’yi başka biriyle birlikte evlendirip başından savmanın planlarını yapmaya koyulmuştur. Bunun için çöpçatan kadınlara bol miktar paralar adadı. Bir gün Fikriye’ye hayırlı bir kısmet bulundu. Görünürde zengin hali vakti yerinde kalem müdürü Naşit Nefi Efendi’nin iki çocuğundan sonra başka bir pürüz görünmüyordu. Ancak Fikriye’nin de küçük kızı olduğu için bu sorun pek önemli değildi.
Aslında daha büyük sorunlar ve pürüzler vardı. Naşit Efendi’nin ilk karısı Binnaz öldükten sonra ruhlar aleminden yalıya ziyaretler yapmaya başladığı rivayet ediliyordu. Buna dair çok kuvvetli kanıtlar vardı. Naşit Efendi’nin ikinci karısının esrarlı bir şekilde yalının bahçesinde ölmesi, üçüncü esininde evi terk etmesi cadı söylentilerini güçlendiriyordu. Emine Hanım bu söylentilere rağmen Fikriye’yi, Naşit Efendi ile evlendirmeye kara vermişti. Hiçbir şeyden haberi olmayan Fikriye dayısını ve yengesinin isteklerine boyun eğdi. Ancak söz kesildikten sonra dedikodular daha yoğunlaştı ve Fikriye cadı olayını duyduktan sonra sözden vazgeçti. Ancak yengesi ve çöpçatan kadın bunların Naşit Efendi’ye atılmış iftiralar olduğunu söyleyerek Fikriye’yi kandırdılar.
Bir gün eve Habibe Hanım adında eski dostlarından eli değnekli, yaşlı bir konuk gelir. Fikriye Hanım’a yapılan bu kötülük karşısında susamayacağını belirten Habibe Hanım Naşit Efendi’nin üçüncü eşinin yanına gidilmesini teklif eder. Teklif Emine Hanım ve çöpçatan kadın tarafından da onay görür ve ertesi gün hazırlanılır ve Şükriye Hanım’ın evine gidilir. Şükriye Hanım iyi bir eğitim görmüş, kibar, güzel ve okumuş bir hanımdır. Naşit Efendi’nin yalısında geçirdiği günleri kaleme almış, bu konuda bir kitap yazmıştı. Şimdiyse yazdıklarını konuklarına aktarıyordu.
Şükriye Hanım babasının batıl inançların saçmalığı konusunda yaptığı konuşmalardan sonra Naşit Efendi ile evlenmeye karar vermişti. Ancak cadı hakkındaki dedikodular ve ikinci eşin başına gelen esrarlı ölüm onun içindeki korkuyu atamamasına yol açmıştı. Naşit Efendi kibar bir İstanbul beyefendisiydi. Üstelik Şükriye’den de hoşlanmıştı. Ona karşı kibar davranıyordu. Yalı Rumeli sırtlarındaydı. Yalıda erkek hizmetlilerden başka. Emektar hizmetçi İrfan kadın, Naşit Efendini çocukları Nesip ile Ragibe çocukların bakıcısı Gülendam ve Şükriye Hanım’ın yatalak kaynanası vardı.
Nesip ile Ragibe gayet şımarık çocuklardı üstelik yalıda onlara kimse ses çıkaramıyordu. Şükriye hanım çocukların yanında her zaman türlü türlü yemişlerin, en pahalı şekerlemelerin bulunduğunu fark etti. Çocuklara bunların kim tarafından getirildiğini sorduğunda Cadı annemiz karşılığını aldı. Buna şaşıran Şükriye yalıda bu yemişlerin kimin tarafından alındığına dair bir araştırmaya koyuldu. Hiç kimse şekerlemelerin kimin tarafından alındığını bilmiyordu. Sağlıklı bir sonuca ulaşamayan Şükriye’nin, cadı konusundaki şüpheleri biraz daha artı.
Öncelikle Gülendam’ın ağzını aradı ancak buradan bir sonuç alamadı. Daha sonra İrfan Kadın’dan bu konuda birkaç şey öğrenebildi. İrfan Kadın’a göre Binnaz Hanım’ın ruhu yalıyı dolaşıyordu ve çocuklara yemişleri Binnaz’ın ruhu getiriyordu. İrfan Kadın birkaç kez cadıyı görmüştü. Üstelik ikinci eşin ölümüyle cadının bir ilgisi vardı. İkinci eş çocuklara iyi davranmaması yüzünden cadı tarafından cezalandırılmıştı. İrfan Kadın Şükriye Hanım’a çocuklara iyi davranması konusunda öğüt verdi.
Artık Şükriye’nin cadını varlığı konusunda şüpheleri iyice artmıştı. Bu konuyu kocası Naşit Efendi ile konuştular. Naşit Efendi olaylara mantık çerçevesinde bakıyor, bunların kendilerinin bilmediği görünmez bir düşman tarafından yapıldığını savunuyordu. Ancak her geçen gün cadının varlığı konusunda kanıtlar çoğalıyor. Naşit Efendi cadıyı inkâr etsede Şükriye Hanım’ın şüpheleri her geçen gün artıyordu.
Naşit Efendi’den başkasının açmasının imkânsız olduğu kasadan Binnaz Hanım’ın mücevherleri alınıp Binnaz Hanım’ın yazısıyla bir not bırakıldıktan sonra Şükriye artık cadının varlığına tamamıyla inanmıştı. Artık cadı hakkında ileri geri konuşulmuyor aziz ruh deniliyordu. Ölmekten korkan Şükriye Hanım aziz ruhun adına her gün Yasin okuyor Binnaz Hanım’ın adını saygıyla anıyordu. Bu saygılarını göstermek için yalı halkı Binnaz Hanım’ın kabrini ziyarete karar vermişti.
Hisar mezarlığındaki kabir çevresi kalın parmaklıklı bir kafes içindeydi. Kabrin tek anahtarı da Naşit Efendi’deydi ve kabrin içine hiçbir yabancı giremezdi. Kabir içine girdiklerinde onları mezarın üzerinde kalemle yazılmış mutasavvıfça bir şiir bekliyordu. Bu şiirin dışardan biri tarafından yazılması çok güçtü. Onlar bu şiir hakkında yorum yaparken. Mezarın başında dua okuyan, okul inşaatında çalıştığını öğrendikleri bir ırgat başıyla karşılaştılar. Irgat başı dua okumasını sebebini Binnaz Hanım’ın ruhunu görmesine bağlayınca, artık cadını varlığı konusunda şüphe kalmamıştı. Ancak Naşit Efendi neye inanacağını şaşırmış vaziyeteydi.
Sonraki günlerde Naşit Efendi ceketinin cebinde bir not buldu. Not Binnaz Hanım’ın el yazısıyla yazılmıştı. Notun içeriği Binnaz Hanım’ın niye geri geldiği ile ilgili sırlara cevap veriyordu. Daha sonra bir medyuma danışmaya karar verdiler ancak medyum cadının varlığını kabul etmesine rağmen cadının çok güçlü olduğunu. Bu konuda kendisinin yapacak bir şeyi olmadığını, canlarını seviyorlarsa cadının isteklerini kabul etmelerini söyledi.
Kocasından ayrılıp baba evine gitmek isteyen Şükriye’yi babası caydırdı. Yalıya tabancasıyla gelen babası korkmaması gerektiğini ona bugün çocuklardan birini dövmesini cadı gelirse onu vuracağını böylece cadı yalanın biteceğini söyledi. Şükriye babasının dediğini yaptı ve çocukları tokatladı. Şükriye ve babası cadıyı beklemeye başladılar. Kahvelerini içtikten sonra uykuya dalan baba, kız cadının gürültüsüyle uyandılar. Binnaz Hanımın ruhu karşılarındaydı. Babası Ateş etti ama ruha bir şey olmadı, her ikisi de bayıldılar. Ayıldıklarında neyse ki ufak tefek şeyler dışında pek bir şeyleri yoktu. Cadının varlığını kabullenen baba ve Naşit Efendi Şükriye’nin ayrılma kararına karşı çıkamadılar.
Şükriye kitabını kapattı ve anlatacaklarını bitirdi. Fikriye evlenmekten caydı. Emine Hanım’ın ise bu karar karşısında diyecek pek bir şeyi yoktu. Cadı dedikoduları tüm İstanbul’a yayılınca Naşit Efendi evlenecek bir eş bulamadı. Çocuklarını büyüttü evlendirdi. Kendisi de artık daha küçük bir eve yerleşti.
Artık mektuplar ve cadı görünmüyordu. Eve daha sonra bir zarf geldi. Mektup eski yalı komşusu Rahmetli Aramdil Hanım’ın büyük oğlu Kadir Beyden geliyordu. Mektup her şeyin iç yüzünü ortaya koyuyordu. Cadı diye bir şey yoktu. Aramdil Hanımla, Binnaz Hanım çok iyi dostular hangisi önce ölürse birbirlerine çocuklarını emanet etmişlerdi. Aramdil Hanım, Binnaz Hanım’a verdiği söz doğrultusunda ,Naşit Efendi’nin evlenmesini engelleyerek çocukları üvey annelerinin şerinden korumak istemişti. Bunun için fark ettirmeden yalının üstünden kendi yalısına bir kapı, altından da bir tünel yaptırmıştı. Avrupa’da heykel tıraşlık eğitimi almış küçük oğluna da Binnaz Hanım’a benzeyen bir kostüm yaptırmıştı. Her şey Kadir Bey’in yalıyı yıktırmasıyla ortaya çıkan geçitler, annesinin sandığındaki Binnaz Hanım’ın elbisesi ve Aramdil Hanım’ın notlarıyla açıklığa kavuşuyordu.
Cadının olmadığı artık kanıtlanmış, bütün gerçekler ortaya çıkmıştı. Naşit Efendi gazetelere gerçeklerle ilgili ilan vermesine rağmen Cadı dedikodularını önleyemedi. Bir daha asla kendine bir eş bulamayan Naşit Efendi ömrünün sonuna kadar yalnız yaşadı.
KİTABIN ANA FİKRİ:
Hüseyin Rahmi’nin, metafizik bir polisiye biçiminde başlayan, sonunda olayı akılcı bir çözüme bağlayan Cadı romanında, evlilik kurumu kadar, metafizik dünya görüşüde eleştirilmektedir.
OLAYLARIN VE ŞAHISLARIN DEĞERLENDİRİLMESİ:
Eser batıl şeylere inan ve bir takım fantastik unsurların etkisinde kalan tipleri, ruhçuluk ve bu nedenle ruhçuluğa inan kimselerin geçirdikleri sarsıntıları konu almaktadır.
ŞAHISLAR:
Naşit Nefi Efendi: Kalem müdürü olarak hali vakti yerinde bir İstanbul beyefendisi.
Binnaz Hanım: Naşit Nefi Efendinin eceliyle ölen ilk eşi. Ruhlar aleminden yalıya ziyaretleri yaptığı sanılan cadı.
Şükriye Hanım: Bir kaza sonucu yalının bahçesinde ölen Naşit Nefi Efendi’nin ikinci eşinden sonraki eşi.
İrfan Kadın: Yalının emektar hizmetçisi.
Gülendam: Çocukların bakıcısı.
Nesip ile Ragibe: Naşit Efendi’nin ilk karısından olan çocukları.
Fikriye Hanım: Naşit Efendini dördüncü eş adayı. Tek çocuklu taze dul.
Emine Hanım: Eşi öldükten sonra evine yerleştiği dayısının eşi.
Aramdi Hanım: Yan yalının sahibi Binnaz’ın ölmeden önceki en iyi arkadaşı.
Kadir Bey: Aramdil Hanım’ın büyük oğlu. Esrarı açıklığa kavuşturan kişi.
KİTABIN YAZARI HAKKINDA KISA BİLGİ:
Romanımızda doğalcılığın ve gerçekçiliğin en önemli kavşaklarından biri olan Hüseyin Rahmi Gürpınar, sanat yaşamı boyunca hep aklın ve mantığın yanında olmuş; romanlarıyla, öyküleriyle, yazılarıyla, toplumun çağdaşlaşması yolunda. Yobazlığa, gericiliğe, bağnazlığa, sömürücülüğe karşı savaşmıştır. Onu böylesine verimli, çok okunan bir yazar yapan da bu özelliği olmuştur. Hüseyin Rahmi, Türk toplumunun büyük bir dönüşüm sürecine girdiği bir dönemde, yani doğru zamanda ortaya çıkmış bir düşünür-yazardır. Romanımızda doğalcılığın ve gerçekçiliğin en önemli kavşaklarından biri olan Hüseyin Rahmi Gürpınar, sanat yaşamı boyunca hep aklın ve mantığın yanında olmuş; romanlarıyla, öyküleriyle, yazılarıyla, toplumun çağdaşlaşması yolunda. Yobazlığa, gericiliğe, bağnazlığa, sömürücülüğe karşı savaşmıştır. Onu böylesine verimli, çok okunan bir yazar yapan da bu özelliği olmuştur. Hüseyin Rahmi, Türk toplumunun büyük bir dönüşüm sürecine girdiği bir dönemde, yani doğru zamanda ortaya çıkmış bir düşünür-yazardır.
Hüseyin Rahmi Gürpınar’ın Eserleri
Roman:
- Şık (1889)
- İffet (1896)
- Mutallaka (boşanmış kadın) (1898)
- Bir Muadele-i Sevda (1899)
- Mürebbiye (1899)
- Metres (1899)
- Tesadüf (1900)
- Nimetşinas (1911)
- Şıpsevdi (1911)
- Kuyruklu Yıldız Altında Bir İzdivaç (1912)
- Sevda Peşinde (1912)
- Gulyabani (1913)
- Cadı (1913)
- Hakka Sığındık. İşitilmedik Bir Vaka (1919)
- Toraman 1919)
- Hayattan Sayfalar (1919)
- Son Arzu (1922)
- Tebessüm-i Elem 1923)
- Cehennemlik (1924)
- Efsuncu Baba (1924)
- Meyhanede Hanımlar (1924)
- Ben Deli Miyim? (1925)
- Tutuşmuş Gönüller (1926)
- Billur Kalp 81926)
- Evlere Şenlik, Kaynanam Nasıl Kudurdu? (1927)
- Muhabbet Tılsımı (1928)
- Mezarından Kalkan Şehit (1929)
- Kokotlar Mektebi (1929)
- Şeytan İşi (1933)
- Utanmaz Adam (1934)
- Eşkıya İninde (1935)
- Kesik Baş (1942)
- Gönül Bir Yeldeğirmenidir Sevda Öğütür (1943)
- Ölüm Bir Kurtuluş Mudur? (1945)
- Dirilen İskelet (1946)
- Dünyanın Mihveri Kadın Mı, Para Mı? (1949)
- Deli Filozof (1964)
- Kaderin Cilvesi (Başımıza Gelenler) (1964)
- Can Pazarı (1968)
- İnsanlar Maymun Muydu? (1968)
- Namuslu Kokotlar (1973)
- Ölüler Yaşıyor Mu? (1973)
Hikâye:
- Kadınlar Vaizi (1920)
- Namusla Açlık Meselesi (1933)
- Katil Puse (1933)
- İki Hödüğün Seyahati (1933)
- Tünelden İlk Çıkış (1934)
- Gönül Ticareti (1939)
- Melek Sanmıştım Şeytanı (1943)
Çeviri:
- 113 Numaralı Cüzdan (1889)
- Bir Kadının İntikamı (1891)
- Batinyol’lu İhtiyar: Bir Polis Memurunun Hatıralarından (1891)
- Paris’te Bir Teehhül (1892)
Frédérick ile Bernerette (1897) - Biçare Bakkal (1903)
Eleştiri:
- Zamane Münekkitlerine Cevap” Cadı Çarpıyor (1913)
- Şekavet-i Edebiye (1913)
Tiyatro:
- Hazan Bülbülü (1916)
- Kadın Erkekleşince (1933)
- Tokuşan Kafalar (1973)
- İki Damla Yaş (1973)
Diğer Eserleri:
- Eti Senin Kemiği Benim (1963)
- Sanat ve Edebiyat (1972)
- Hüseyin Rahmi Gürpınar’ın Mektupları ve Tiyatro Eleştirileri (1998)
- Gazetecilikte İlk Yazılarım 1999)
- Gazetecilikte Son Yazılarım (I-IV) (2001-2006)