KİTABIN ADI Cumba’dan Rumba’ya
KİTABIN YAZARI PEYAMİ SAFA
YAYIN EVİ ÖTÜKEN NEŞRİYAT
SAYFA SAYISI 429
KİTABIN KONUSU:
Kitap, Cemile adındaki genç ve güzel bir kızın, kötü yaşamından, bir anda Tahsin adındaki zengin bir adama rastlayarak kurtuluşunu ve birbiri ardına gelişen ilginç olayları konu almıştır.
KİTABIN ÖZETİ:
“Cemile, dikine doğru konuşan, aklına geleni söyleyen ve çok güzel bir kızdır. Bir gün Karaköy’de tramvayda parayı öderken, para üstünü alamaz ve ağzına geleni söylemeye başlar. O sırada orada bulunan Tahsin Bey (elli yaşında, kibar kılıklı bir adam)duruma el koyarak paranın üstünü Cemile’ye verir ve Cemile ile tanışır. Tahsin Bey çok zengin bir adamdır. Cemile’nin evine ertesi gün balo biletleri gelir. Balo Beşiktaş iskele Gazinosunda olacaktır. Cemile’nin ablası Şahende, uzun boylu, sarışın, yüzünün derisi cigara kâğıdı kadar ince ve beyaz, boynunun mavi damarları görünen zayıf ve sinirli bir kadındır. Baloya oğlu Altay’ıda götürmeyi düşünür. Altay, yedi aylık, emzikli, kundakta bir çocuktur. Fakat Cemile Altay’ın gelmesine sinirlenmektedir, âmâ Şahende’ye bir türlü anlatamaz. Cemile ile Şahende baloya kundaktaki çocuğun gidip gitmeyeceği hakkında bir bilgiye sahip olmadıklarından sağa sola, konu komşuya sorarlar ve tüm mahallede tartışma konusu olur bu durum. En sonunda halkın sözünü dinlediği Hacı Kâmil Bey, edebini, terbiyesini, muhafaza etmek şartıyla, hamile, emzikli, emziksiz, evli, bekar, kundakta yahut ihtiyar, genç, çoluk, çocuk, herkesin gidebileceğini söyler.
Eve dönerken, evin selamlık tarafına yeni taşınan kiracıları görürler ve Cemile kiracının genç oğlu ile göz göze gelir. Cemile “şirin bir oğlana benziyor! Der.
Birkaç gün sonra Cemile Tahsin Bey’e gitmeye karar verdi ve o gün Tahsin Bey’le sinemaya gittiler. Sinemada Cemile Tahsin Beyin evli olduğunu öğrendi.
Cemile Tahsin Bey’in dediği gibi Taksim’de şöyle dayalı döşeli bir apartmanda metreslik hayatı yaşayacak olursa annesinin yüreğine inecekti. Biliyorduki bu ev bir yangında yanacak olursa sigortadan alacakları para üstüne mücevherlerin parasını da katarak bir apartman almaya annesini razı etmek daha kolaydı. Cemile bundan emindi; hatta o kadar emindiki, bunun için eve ateş vermeyi, annesinin mücevherlerini çalıp satarak zorla Onu buradan çıkarmayı düşünüyordu.
Gece yatsı ezanında annesiyle ablası yattıktan sonra Cemile sokağa çıkıp, evin dört tarafını dolaşırken kiracının bölüğünün lamba ışığını gördü ve içeriden genç erkek kahkahaları duydu. Kulağını kanada yaklaştırarak dinledi. Kendisi hakkında Selim birçok şey anlatıyordu. Cemile hayatında hiç güzelliğini bu çeşit tarif edene rast gelmemişti.
Cemile bir bahanesini bularak o gece Selim’le konuşarak tüm olanı anlattı ve evi yakmak istediğini söyledi. Selim’den yardım istedi. Selim sigortadan para almayacağını söyleyince Cemile vazgeçti.
Cemile Tahsin Bey’den balo için aldığı biletlerden birisini Selim’e verdi ve gelmesini istedi.
Balo günü gelmişti. Cemile, Tahsin Bey’in aldığı esvabı giyince çok güzel olmuştu. Girişte ve girdikten sonra Altay baş belası oldu ve annesi Şahende’yi rezil etti. Baloya Salim’ de gelmişti. Üzerinde siyaha boyanmış adi bir elbise vardı. Cemile Tahsin Bey’i atlatarak Selim’le dans etti. Bunu kıskanan Tahsin Bey, Cemile yokken Selim2e bazı sorular sordu ve aralarında tartışma çıktı. Sonuçta Cemile her şeyi anlattı.
Cemile Tahsin Bey’i bırakarak Selim’le evlenmeyi planladı. Fakat, bir gün Selim’den babasının hapse girdiğini ve belli bir miktar para gerektiğini duyunca Selim’e bulabileceğini söyledi ve Tahsin Bey’den paraya karşılık onlarda kalmayı kabul etti. Bu sırada Tahsin Bey, Nail adındaki kişinin kendi dava açması nedeniyle hapse girdiğini Cemile’ye söyleyerek O’nu hapisten çıkarır ve Cemile ailesi ile Tahsin Bey’le yaşamaya başlar.
Aradan günler geçer, Tahsin Bey Cemile’ye hiç dokunmaz, Ona kültür hocaları tutar. Cemile, bütün bu hocalara ağzına geleni söyleyerek evden kovar. Bir gün Tahsin Bey, Memduh Bey, Lili ve Fazlı, Ayetullah isminde birilerini eve getirir. Cemile bu kişilerden pek hoşlanmaz ve Tahsin Bey, birkaç gün sonra Prensesin davet vereceğini ve oraya davetli olduklarını söyler. Tahsin Bey, Prensese Cemile’nin bir şair olduğunu söyler. Davette birçok ilginç olay birbirini izler. Cemile’nin şiirler okuması, Prensesin Cemile ile çok yakın olması…Sonuçta Cemile’ ye bir telefon gelir. Arayan annesidir. Eski oturdukları Karagümrük’te yangın çıktığını ve tüm mahallenin evsiz barksız kaldığını haber verir. Cemile, olaya çok üzülür ve tam şiir okuyacakken tüm olayları anlatır. Tahsin B’I,Memduh Bey’ i, hayatını, yangını…Bunun üzerine Prenses Cemile’ye para yardımında bulunacağına söz verir.
Cemile, hemen daveti terk ederek, Karagümrük’e gidip müjdeyi tüm mahalleye haber verir ve cebindeki paraları vererek bu gecelik idare etmelerini söyler.
Bu olaydan sonra Tahsin Bey tüm gerçekleri Cemile’ye anlatır. Çok önceden bir kızı olduğunu, trafik kazasında kaybettiğini, Cemile’yi kızı gibi gördüğünü, Şahende’yi sevdiğini, Şahende’ ninde O’nu sevdiğini, her şeyi…
Ve bir gün Selim’in babası Nail Bey, Cemile’yi ziyaret eder. Selim’in çok ağır hasta olduğunu, bu yüzden doktorların yurtdışına gitmesini gerektiğini, ancak bu şekilde iyileşebileceğini söyler. Âmâ, Cemile buna karşı çıkar.
Selim’i kendisinin iyileştirebileceğine inanır ve inandığı gibi de bunu başarır. Sonuçta üç düğün birden olur. Memduh Bey-Nahide,Tahsin Bey-Şahende ve Cemile-Selim. Herkes deli Cemile’nin hepsinden akıllı olduğunu o gece öğrenir.
KİTABIN ANA FİKRİ:
Kitapta, bu dünyada hiçbir şeyin imkânsız olmadığı, bir gün bir yerlerde çok istediğimiz hayatın bizi beklediği anlatılmaktadır.
OLAYLARIN VE ŞAHISLARIN DEĞERLENDİRİLMESİ:
Kara gümrüklü Cemile: Olayların ana kahramanıdır. Dik başlı ve açık sözlü, güzel bir kızdır.
Tahsin Bey: Zengin ve kibar, elli yaşlarındadır.
Asiye Hanım: Cemile’nin annesidir.
Saraç İbrahim Efendi: Cemile’nin babasıdır.
Selim: Cemile’nin evine taşınan kiracının oğludur. Cemile ile evlenir.
Halime: Selim’in yengesidir.
Nail Bey: Selim’in babasıdır.
Nahide: Selim’in eski kız arkadaşıdır.
Şahende: Cemile’nin ablasıdır.
Altay: Şahende’nin çocuğudur.
Mebruke: Tahsin Bey’in kızıdır. Vefat etmiştir.
Nusret: Mebruke’nin erkek arkadaşıdır.
KİTABIN YAZARI HAKKINDA KISA BİLGİ:
Peyami Safa İstanbul’da 1899yılında doğdu. Servet-i Fünün sairlerinden İsmail Safa’nın ogludur, iki yasında iken, Sivas ‘da sürgünde bulunan babasını kaybetti (1901). Dokuz yasında iken sağ elinin ekleminde kemik hastalığının baslaması,13 yasında ikende hayatını kazanmak zorunda kalması yüzünden düzenli okul öğrenimi göremedi, kendi kendini yetistirdi. Birinci dünya savası yıllarında öğretmenlik yaptı.(1914-1918)Bu yıllarda biryandan da edebiyatla ilgileniyordu. Biri yerli ve Kopanlıklar Kıralı adlı (1913) diğeri çeviri ve Üc Kardeş adlı (1918) birer hikayelik iki küçük kitap cıkarıyor, Fagfur (1918) v.b. gibi sanat dergilerinde hikâye çevirileri ve makaleleri yayımlanıyordu. Savaş sonunda, kardeşinin isteğiyle memurluktan ayrılıp basın hayatına atıldı çıkardıkları Yirminci Asır adlı bir aksam gazetesinde Asrın Hikayeleri genel baslığı adı altında halk için gazete hikayeleri yazdı. İlk otuz kırk tanesi imzasız yayımlanan bu hikayeler o zaman çok beğenildi; yazar devrin ileri gelen bazı sanatçıları (Yakup Kadri Karaosmanoğlu, Yahya Kemal Beyatlı, Ömer Seyfettin v.b.) tarafından teşvik edildi. O tarihten sonra yalnız gazetelerde çalıştı fıkra, makale ve roman yazarı olarak geniş bir üne ulaştı. Bu arada Kültür Haftası (1936) ve Türk Düşüncesi (1953-1960) adlı ikide dergi çıkardı Ikıncı Dünya Savası yıllarında kendini Faşizm akımına kaptırdı; savaş sonrasında çalıştığı parti gazetelerine göre ikide bir ağız değiştirerek siyasal bir dengesizlik içinde bocaladığı, genellikle gerici birtakım görüşlerin savunuculuğunu yaptı. Atatürk ‘ün sağlığında Türk İnkılabına Bakışlar (1938) adlı bir kitap yazmışken Atatürk ün ölümünden sonra devrin düşmanı bir yol tuttu. 15 Haziran 1961 de İstanbul ‘da öldü.
Peyami Safa’nın Eserleri
Roman:
- Gençliğimiz (1922)
- Şimşek (1923)
- Sözde Kızlar (1923)
- Mahşer (1924)
- Bir Akşamdı (1924)
- Süngülerin Gölgesinde (1924)
- Bir Genç Kız Kalbinin Cürmü (1925)
- Canan (1925)
- Dokuzuncu Hariciye Koğuşu (1930)
- Fatih-Harbiye (1931)
- Atilla (1931)
- Bir Tereddüdün Romanı (1933)
- Matmazel Noralya’nın Koltuğu (1949)
- Yalnızız (1951)
- Biz İnsanlar (1959)
Hikâye:
- Hikayeler (Halil Açıkgöz derledi, 1980)
Oyun:
- Gün Doğuyor (1932)
İnceleme-Deneme:
- Türk İnkılâbına Bakışlar (1938)
- Büyük Avrupa Anketi (1938)
- Felsefî Buhran (1939)
- Millet ve İnsan (1943)
- Mahutlar (1959)
- Mistisizm (1961)
- Nasyonalizm (1961)
- Sosyalizm (1961)
- Doğu-Batı Sentezi (1963)
- Sanat- Edebiyat-Tenkid (1970)
- Osmanlıca-Türkçe- Uydurmaca (1970)
- Sosyalizm-Marksizim- Komünizm (1971)
- Din-İnkılâp-İrtica (1971)
- Kadın-Aşk-Aile (1973)
- Yazarlar-Sanatçılar- Meşhurlar (1976)
- Eğitim-Gençlik-Üniversite (1976)
- Asır- Avrupa ve Biz (1976)
Ders Kitapları:
- Cumhuriyet Mekteplerine Millet Alfabesi (1929)
- Cumhuriyet Mekteplerine Alfabe (1929)
- Cumhuriyet Mekteplerine Kıraat (Dört cilt, 1929)
- Yeni Talebe Mektupları (1930)
- Büyük Mektup Numuneleri (1932)
- Türk Grameri (1941)
- Dil Bilgisi (1942)
- Fransız Grameri (1942)
- Türkçe İzahlı Fransız Grameri (1948)