KİTABIN ADI Çankaya
KİTABIN YAZARI FALİH RIFKI ATAY
YAYIN EVİ YENİ GÜNHABER AJANSI BASIN VE YAYINCILIK A.Ş.
SAYFA SAYISI 650
KİTABIN KONUSU:
Atatürk’ün doğumundan ölümüne kadar olan hayatı, harp zamanında düşmana ve Cumhuriyet zamanında yaptığı inkılaplarla gericilere karşı verdiği savaşı anlatmaktadır.
KİTABIN ÖZETİ:
Atatürk, 1881 yılında ahşap bir evde doğmuştur. Annesi Zübeyde Hanım, babası ise öce gümrük muhafaza memurluğu sonra kerestecilik yapan Ali Rıza Efendidir. Naciye isimli bir kız kardeşi vardır fakat Naciye çocukken vefat etmiştir. Babası da 1887 yılında vefat etmiştir.
Atatürk ilk eğitimine mahalle mektebinde başlamış daha sonra Şemsi Efendi okuluna geçmiştir. Bu okulda hocadan dayak yemesinden dolayı kaçmıştır. Bir müddet dayısını çiftliğinde çalışmış sonra halasının desteğiyle okula yeniden başlamıştır. Zübeyde Hanım’ın gitmesini hiç istemediği halde kendi çabasıyla askeri okula yazılmıştır. Lise hayatında çok başarılı olmuştur ve “Kemal” adını burada almıştır. Manastır Askeri İdadisinden sonra İstanbul’a gitmek istediği halde bir subayın tavsiyesiyle Manastır Pangaltı Harp Okuluna gitmeyi tercih etmiştir.
Atatürk’ün Harp Okulunda başından birçok olay geçmiştir. Komutanlarının onun hakkındaki iyi kanaatleri sayesinde ordudan atılmaktan birçok kez kurtulmuştur. Okulda gizlice yasak dergiler çıkarmış ve bazı arkadaşlarınca jurnal edilmiştir. Nihayetinde 1904 yılında Harp Akademisinide bitirerek kurmay yüzbaşı diplomasıyla göreve başlamıştır.
En büyük isteği Selanik’i tekrar görebilmekti ve umutluydu fakat Şam’a tayin edilmişti. Bu birlik halkı soymakla görevli bir süvari birliğiydi ama Atatürk bu soygunların hiçbirinden kendine pay almamıştır ve bu hırsızlığa karşı koymaya çalışmıştır. Daha da kötüsü bu durum her yerde bu şekildeydi.
Vatanperver duydukları ağır basan Atatürk, okuduğu kitaplarla İttihat ve Terakki Cemiyetine yaklaşarak gelecekte vereceği büyük savaş için kendini yetiştirmeye başlamıştır. Şeriat kanunlarını isteyen, bu yolda kan döken isyancıları bastırmada Hareket Ordusu’nda görev almış ve başarılı da olmuştur.
Çıkan isyanların bastırılmasından sonra Enver Paşa’nın yüzünden sürüklendiğimiz 1.Dünya Harbinde birçok cephede düşmanla çarpıştı. Balkan Savaşında, Çanakkale’deki birçok direnişte komutanlık yaptı. Trablusgarp cephesine gönderildi ama devletin acizliği nedeniyle bu toprakları bırakıp geri döndü. Veliaht Vahdettin’e Almanya seyahatinde yaverlik yaptı ve geleceğin padişahından bazı imtiyazlar alarak vatanın selamete ulaşmasında önemli adımlar atmak için çaba harcadı.
Kuvvetli ama kabiliyetsiz müttefikimiz Almanya’nın aldığı yenilgilerden dolayı bizde savaşı kaybetmiş sayılıyorduk. İmzalanan Mondros ve Sevr mütarekeleriyle vatan düşmanın acımasız ellerine bırakıldı. Silahımızı yetmedi istedikleri topraklarımızı aldılar. Büyük Türk, bu yenilgiyi İstanbul’dakiler gibi kabullenip elini kolunu bağlayarak beklememekte kararlı idi.
Yunan gavurun 16 Mayıs’ta İzmir’e çıkmasıyla Atatürk’te 19 Mayıs’ta Samsun’a çıktı. Amacı direniş için gerekli kuvvetleri toplamaktı ama satılmış İstanbul Hükümeti, İngilizlerin talimatıyla Atatürk’ü görevden aldı. Bunun üzerine o da ordudan istifa etti. Doğuda Kazım Karabekir Paşa’nın desteğiyle harekete geçti. Birçok ilde toplantılar düzenledi. Milleti uyandırdı ve gerekenleri yapmaya başladı.
İngilizlerin, İstanbul’u işgaliyle hükümete duyulmayan güven tamamen sona erdi. Bu arada Kuvayi Milliye birlikleri Antep, Maraş ve Urfa’da düşmana dişini göstermekteydi ama alınan kesin ve kalıcı bir zafer yoktu. Bu sebeple Atatürk bu çete kuvvetlerini toplayarak düzenli orduya geçmek istiyordu. Zaten bu çeteci birliklerin bazı yararlarının yanında birçok zararları vardı. Bu çeteler halkı soyuyor, adam öldürüyorlardı. Afyon’da aldıkları yenilgi bu olaylara son verdi ve düzenli orduya geçildi.
Düzenli orduya geçmiştik ama ordu başına geçirilecek komutanlar ve askerler bin bir zorluklarla toplanabildi. Tüm zorluklara, yokluklara hatta duyulan güvensizliğe rağmen düşman Akdeniz’e döküldü. Düşman dökülmüştü ama şimdi çok daha zor olan savaş başlamıştı. İnkılaplar dönemi ve Türkiye Cumhuriyeti…
İlk iş olarak saltanat kaldırıldı. Gericilerin hatta, Atatürk’ün ilk destekleyicisi Kazım Karabekir’in tüm uğraşlarına rağmen halifelik kaldırıldı. Ayrıca hilafetin kaldırılmasına zorluk çıkaran kesimler, yani yobazlar yapılan tüm yeniliklerde yine köstek olmuşlardır. Ama Atatürk’ün azmi ve kararlılığı karşısında dayanamamışlardır. Ankara’nın başkent yapılmasını, şapka kanunu, Latin harflerinin kabulünü, Tevhid-I Tedrisat Kanununu, Medeni Kanun’un kabulünü, kadınlara verilen eşitlik hakkını ve soyadı kanununu zor da olsa halka benimsetmiştir. Başkenti Ankara yapmıştır ve Ankara’nın yenileştirilmesinde çok çaba harcamıştır. Hükümette çok partili sisteme geçiş için denemeler yapmıştır. Ama alınan sonuçlar zamanın daha erken olduğunu göstermiştir. Herkese soyadı verilmesine önayak olmuştur. Ülkenin her yerinde eğitim seferberliği başlatmıştır. Bu devrimleri hayatı pahasına yapmıştır. İzmir’de yapılan suikast girişimi de bunun en iyi göstergesidir.
Atatürk yapacağı işleri, verdiği davetlerde anlatırdı. Bu davetleri sabaha kadar sürerdi, ancak o çok kısa bir uykunun ardından yapacağı işleri düşünürdü. Davet masasından sohbet ve onu hazin sona götürecek rakısı hiç eksik olmazdı. Fakat içmesini bilirdi, hiçbir zaman şuurunu kaybedecek şekilde içmemiştir. Diğer hobileri; bilardo oynamak, köpeği Fox, Florya’da yüzmek, alaturka musiki dinlemek, dostlarıyla sohbet etmek ve Savarona yatıyla gezmekti. Ayrıca giyimde, evinin döşenmesinde ve temizlik konusunda çok titizdi. En büyük dertleri ise; Hatay sorunu, dil sorunu ve eğitim konuları idi. Türk kadınına verdiği değer çok büyüktü. O, her zaman Türk milleti ve Türkiye için çalıştı. Son zamanlarında bazı kişiler İsmet Paşa ile arasını açmıştı. Ama O, her zaman İsmet İnönü’yü çok sevmiş ve güvenmiştir.
Atatürk’ün şaşılacak bir hafızası vardı. Fakat son zamanlarda hafızası iyice zayıflamıştı ve asabileşmeye başlamıştı. Bunun sebebi ise, hastalıktan başka bir şey değildi. Karaciğerlerinde su toplanıyordu. Hastalığında gezmek için alınan Savarona yatında dinlenmekte idi. Fakat bir sabah çok ağırlaşmıştı ve son olarak “Saat kaç?” diyerek ebedi uykuya çekilmiştir. Saat dokuzu beş geçiyor ve Türk milletinin gözlerinde yaşlar dinmiyordu.
KİTABIN ANA FİKRİ:
Türkiye Cumhuriyeti, Atatürk’ün attığı tohumlarla ve bir çok zorluklar aşılarak kurulmuş, onu geliştirmek, gericilerin karşısında durmak ve yeniliklerin arkasında olmak bizim en önemli görevimizdir.
OLAYLARIN VE ŞAHISLARIN DEĞERLENDİRİLMESİ:
FALİH RIFKI ATAY: Atatürk ile bir gezide tanışan ve daha sonra varlığıyla ve yazılarıyla daima Atatürk’ün yanında olan bir gazetecidir.
İSMET İNÖNÜ: Savaştan önce tanışan ve sonra Atatürk’ün yanında olan değerli bir komutan ve devlet adamıdır.
FEVZİ ÇAKMAK: Savaşta ve cumhuriyet döneminde Atatürk’ün yanında olan ayrıca mareşal rütbesi alan büyük bir komutandır.
KAZIM KARABEKİR: Atatürk’e ilk yardım elini uzatan, vatanperver, büyük ama hilafetçi bir komutandır.
KİTABIN YAZARI HAKKINDA KISA BİLGİ:
1894 yılında İstanbul’da doğdu. Fıkra, makale, gezi türlerindeki gazete yazılarıyla ve özellikle Atatürk’ü yakından tanıtan anılarıyla ün kazanan Falih Rıfkı Atay, Kovacılar semtindeki Rehberi Tahsil Rüştiyesini bitirdikten sonra Hüseyin Cahit’in Yalçın müdürlük yaptığı Mercan İdadisinde öğrenimini tamamladı. Darülfünunun Edebiyat bölümünü bitirdi. İdadide edebiyat öğretmeni olan Celal Sahir Erozan ile kendisinden bir ileri sınıfta okuyan Orhan Seyfi Orhon, Falih Rıfkı’nın edebiyat zevkinin gelişmesine yardımcı oldular. İlk Yazıları, Serveti Fünun dergisinin genç yazarlara ayrılan ek sayfalarında yayımlanan Falih Rıfkı’nın Tecelli (1911) dergisi ile Süleyman Bahri’nin yönettiği Kadın (1912) dergisinde Cenap Şahabettin ile Ahmet Haşim’in eserlerini hatırlatan şiirleri çıktı. 1912’de Tanin gazetesinde düz yazıları yayımlanmağa başladı; İstanbul Mektupları, Edirne mektupları gibi yazıları çıktı. 1913-1914 yıllarında sadaret ve Dahiliye Nazırlığı kalemlerinde çalıştı. Dahiliye Vekili Talat Paşa ile gittiği Bükreş’ten Tanin gazetesine röportaj yazıları yolladı. Bu dönemdeki yazıları, Türkçülük ve Türkçecilik akımlarının etkisini taşıyordu. I. Dünya Savaşında yedek subay olarak Suriye’ye gitti; 4. Ordu kumandanı Cemal Paşa’nın hususi katipliğini yaptı. Suriye ve Filistin’deki savaş anılarını “Ateş ve Güneş” (1918) kitabında topladı. Cemal Paşa’nın Bahriye nazırı olması üzerine Kalemi Mahsusa müdür yardımcılığına getirildi (1917). Kazım Şinasi Dersan, Necmettin Sadık Sadak, Ali Naci Karacan ile birlikte Akşam Gazetesini çıkarmağa başladı (1918). Bu gazetede Günün Fıkraları başlığıyla sürekli yazılar yazdı. Kurtuluş Savaşını destekleyen etkili yazıları dolayısıyla idam istenerek Kürt Mustafa Divanı Harbi’ne verildi. Fakat İnönü Zaferinin kazanılması üzerine Divanı Harp tutumunu değiştirdiği için idamdan kurtuldu. Kurtuluş Savaşı sona erdiği sırada İzmir’de Atatürk ile görüşmeğe gelen gazeteciler arasındaydı. Atatürk’ün isteği üzerine İkinci Büyük Millet Meclisi’ne Bolu’dan milletvekili seçildi (1922). Daha sonra uzun yıllar Ankara Milletvekili olarak T.B.M.M.’ de bulundu. Hakimiyeti Milliye, Milliyet ve Ulus gazetelerinin başyazarlığını yaptı. Yeni Türk Alfabesinin hazırlanması ve uygulanması sırasında Dil Encümeninde görev aldı. Serbest Cumhuriyet Fırkasının tutumuna şiddetle karşı çıktı. Ulus gazetesinin başyazarlığını yaptığı dönemde Ankara şehir planı jürisinde üyelik ve İmar Komisyonunda başkanlık yaptı. 1946’da çok partili döneme geçildikten sonra Ulus gazetesinde CHP’nin savunuculuğunu sürdürdü. Demokrat Parti’nin 1950’de iktidara geçmesinden sonra Dünya Gazetesini kurarak (1952) muhalefete geçti; yeni iktidara karşı Atatürk devrimlerini savundu. Falih Rıfkı Atay, sağlam, atak, çekici, anlatımı ve duru Türkçesiyle Cumhuriyet basınının Encümeninde usta kalemlerinden biriydi. Günlük siyasi olayları ele alan başyazı ve fıkraları yanında Ulus ve Dünya gazetelerinde pazar günleri yayımladığı haftalık yazılarında çok usta bir deneme ve söyleşi yazarı niteliği gösteriyordu. Gezi ve anı türlerinde Cumhuriyet döneminin çok ilginç ürünlerini verdi.
Falih Rıfkı Atay’ın Eserleri
Fıkra:
- Eski Saat (1933)
- Niçin Kurtulmamak (1953)
- Çile (1955)
- İnanç (1965)
- Pazar Konuşmaları (1966)
- Kurtuluş (1966)
- Bayrak (1970)
Hatıra (Anı):
- Ateş ve Güneş (Suriye ve Filistin savaş anıları, 1918)
- Zeytindağı (1932)
- Mustafa Kemal’in Mütareke Defteri (1955)
- Mustafa Kemal’in Ağzından Vahdettin (1955)
- Atatürk’ün Bana Anlattıkları (1955)
- Çankaya (1961)
- Batış Yılları (1963)
- Atatürk’ün Hatıraları, 1914-1919, (1965)
- Atatürk Ne İdi? (1968)
Gezi:
- Faşist Roma, Kemalist Tiran, Kaybolmuş Makedonya (1930)
- Deniz Aşırı (1931)
- Yeni Rusya (1931)
- Moskova-Roma (1932)
- Bizim Akdeniz (1934)
- Taymis Kıyıları (1934)
- Tuna Kıyıları (1938)
- Hind (1944)
- Yolcu Defteri (1946)
- Gezerek Gördüklerim (1970)
İnceleme:
- Başveren İnkılapçı (Ali Suavi Üzerine, 1954)
- Atatürkçülük Nedir? (1966)
- Londra Konferansı Mektupları (1933)
- Türk Kanadı (1941)
- Kanat Vuruşu (1945)
Monografi:
- Babanız Atatürk (çocuklar için, 1955)