KİTABIN ADI Fatih-Harbiye
KİTABIN YAZARI PEYAMİ SAFA
YAYIN EVİ ÖTÜKEN NEŞRİYAT
SAYFA SAYISI 128
KİTABIN KONUSU:
Bir genç kızın uğradığı değişimler
KİTABIN ÖZETİ:
Peyami SAFA Fatih – Harbiye romanında Batı ve Doğu sorununu ele alıyor. Ama burada Doğuyu övüyor, Batıyı eriyor.
Peyami SAFA bu sorunu ele alırken hep aynı tipleri seçiyor. Zengin bol para harcayan batılı tip Macit, fakir ama dürüst bir orta sınıf aydın olan doğulu tip Şinasi ve bir de genç kız Neriman.
Romanın ilk sayfalarında Neriman yedi yıllık arkadaşı olan Şinasi’ye yalan söylüyor. Neriman Şinasi’ye Beyazıt’taki bir arkadaşına gideceğini söylüyor ama Şinasi Neriman’ın Fatih – Harbiye tramvayına bindiğini görüyor. Daha sonra Şinasi bir kahvede Neriman’ın yirmi gün öğrenim gördüğü Darülelhan’a uğramadığını, evine geç dönüşlerin nedenini düşünüyor Neriman’ın yirmi günde değişime uğradığının farkına varıyor gözünün önüne eski Neriman’ı getiriyor siyah saten gömlekli, siyah başı örtülü kızın bu kadar değişmesi ve flizi manto ayağında yeni dekolte rugan iskarpin giymesini düşünüyor.
Neriman’sa hep Macit’i, Maksim’i, Lübon’u düşünmektedir. Macit’in girdiği birçok masraflara rağmen o kadar yalnız ve baş başa kaldıkları halde çapkınca bir hareket yapmamasını düşünüyor. Macit’e tenkit edilecek hiçbir şey bulamıyor.
Neriman yalan söylemekten çekinmiyordu.” Ben dün senden ayrıldıktan sonra Fahriye’ye gittim toplantıdan vaz geçilmiş orada Macit’i gördüm çok ısrar etti ve beni Beyoğlu’na çıkarttı”. Şinasi bunun yalan olduğunu biliyordu, çünkü onun Fatih – Harbiye tramvayına bindiğini görmüştü.
Neriman Macit’i tanıdıktan sonra elindeki utda sinirlerine dokunmaya başladı. Hep öğrenim gördüğü Darülelhan’dan çıkacağım alafranga gireceğim, oturduğum ev, konuştuğum adamlar sinirime dokunuyor ve hatta Macit’in ellerine baktığımda kadın elleri gibi tertemiz, incecik, tırnaklarının üzerinde bile çalışılmış, Şinasi’nin elleri ise tırnağının biri kırık, biri batık…
Bundan yirmi gün evvel Neriman Derülelhan’dan erken çıkmış yine ayağında yeni dekolte rugan iskarpinler ve üstünde filizi manto mektebin kapısında birbirlerinden ayrıldılar. O sırada Neriman Şinasi’nin yüzüne bakmadan yürüğü vermişti Neriman Macit’le tanışalı yirmi gün olmuştur. Belirli bir çevrede Faiz Bey gibi akıllı başlı bir adamın kızı böylesine kısa bir sürede nasıl değişe bilir diye düşünüyordu.
Birgün Neriman arkadaşı Fahriye’yi de yanına alır, Beyoğlu’na çıkarlar. Löban’a giderler. Buraya üçüncü gelişiydi. Macit’i bulur. Macit Beyraplas’taki bir baloya Neriman ve Fahriye’yi davet eder Neriman balo için can atar, ama izin meselesi, para meselesi ve Şinasi meselesi vardır. Babası iskarpin ve filizi manto için borçlanmıştır ama Neriman’ın bu baloya gitmesi lazım olduğunu düşünüyor. Bu kadar kısa zamanda bu kadar hızlı değişim! Müslüman babanın kızı yirmi gün içinde “balo” tutkunu oluveriyor. Baloya dokuz gün var idi ve Neriman borçlar içindeki, babasının zaaflarını yeniden uyandırmak çabasındadır.
Birçok Türk kızları gibi Neriman’da ailesinden ve muhitinden karışık bir telkin ve medeniyetin ayrı ayrı tesirlerinin halitasını yapan muhtelit bir içtimai terbiye almıştı. Annesi ve babası ona halis bir şarklı ihtiyatları vermişlerdi; Fakat İstanbul’a yerleştikten sonra, Neriman’ın akrabalarından bilhassa büyük dayısının ailesinden aldığı tesirler bambaşkadır. Galatasaray’dan çıkan ve tahsilini Avrupa’da bitiren büyük dayısı ve kızları Neriman’da Garp hayatına karşı incizap uyandırmıştır.
Neriman baloya gitmeden önce Şişli’de oturan batılı büyük dayısının” batılı” kızlarıyla konuşmak onlardan fikir almak istiyor ama fikir almak yerine iki dayızadesinin anlattığı bir yaşam öyküsünü dinliyor.
Yaşlı bir Rus kadının çok güzel bir kızı varmış, gitar çalan fakir bir Rus artistiyle sevişiyormuş. Rus genci çok fakir olduğu için evlenemiyorlar. Beyoğlu’nun bir odasında sefalet içinde yaşıyorlarmış. Kız bu sefalete yıllarca katlanıyor Sonun da kızın karşısına zengin ve yakışıklı bir Rum çıkar, kız da Rusdan ayrılır. Rum’la yaşamaya başlar: “Artık ferah, para, eğlence her şey…” Ama Rus kızı mahzun. “Neriman adeta sıçrayarak” soruyor “Niçin?” Anlatıyorlar: Kız, “tahsil görmüş bir kızdır ve sathi şeylere kıymet vermez, hakiki güzellik arar. Rus gencinde varmış bunlar. “Yeni hayati sahte “kız oğlanı bulur: oğlan, yüz vermez kızda intihar eder. Neriman: “Ne benzeyiş! Rus kızını kendisine, Rum gencini Macit’e, Rus artistini de Şinasi’ye benzetiyordu. Bir rastlantı ve Neriman’da uyanış yarattı. “Macit hakiki hüviyeti içinde yakaladığını zannediyor ve o güne kadar, fasılasız, aldatıldığını anlıyor… Artık Macit’i düşünmüyor … Düşündüğü zamanda “Macit sahte insandı” Rus kızının hikayesi Neriman’ı kendisine getiriyor.
Şehzadebaşı’ndan geçerken sokaktaki yolculara bakarak düşündü: “Şüphesiz bunların içinde ne kıymetli insanlar var! Hatırına hep gitar çalan Rus artisti geliyordu. Şehzadebaşı’ndan geçerken sokaktaki yolculara bakarak düşündü: “Şüphesiz bunların içinde ne kıymetli insanlar var! Hatırına hep gitar çalan Rus artisti geliyordu.
KİTABIN ANA FİKRİ:
Yazar bu romanında Tanzimat’tan kopup gelen, Millî Mücadelede ve sonraki yıllarda alevlenen batılılaşma hareketlerinin Türk tipindeki ve cemiyetindeki etkilerini incelemektedir.
OLAYLARIN VE ŞAHISLARIN DEĞERLENDİRİLMESİ:
Yazar bu romanda bir ve birden bağımsız birçok olaydan bahsetmekte fakat aynı konuya parmak basmakta.
ŞAHISLAR:
NERİMAN: Derulelhan’da öğrenim görmekte. Ut çalıyor.
MACİT: Zengin bol para harcayan batılı tip
ŞİNASİ: Neriman’ın yedi yıllık arkadaşı.
FAİZ BEY: Neriman’ın babası.
KİTABIN YAZARI HAKKINDA KISA BİLGİ:
1899’da İstanbul’da doğdu, 15 Haziran 1961’de İstanbul’da yaşamını yitirdi. Şair İsmail Safa’nın oğlu. Düzenli bir eğitim almadı. Kendi kendini yetiştirdi. 13 yaşında hayata atıldı. Posta Telgraf Nezaretinde çalıştı. Öğretmenlik (1914-1918), gazetecilik (1918-1961) yaptı. Hayatını yazıları ile kazandı. Kardeşi İlhami ile Yirminci Asır adlı bir akşam gazetesi çıkardı. Bu gazetede “Asrın hikâyeleri” ilk hikâyelerini imzasız yayınladı (1919). Ayrıca, Kültür Haftası (21 sayı, 15 Ocak-3 Haziran 1936) ve Türk Düşüncesi (63 sayı, 1953-1960) adlarında iki de dergi çıkardı. Tasvîr-i Efkâr, Cumhuriyet, Milliyet, Tercüman, Son Havadis gazetelerinde yazdı. Çok sevdiği oğlu Merve’yi askerlik hizmeti yaparken kaybedince derinden sarsıldı. Bu olaydan birkaç ay sonra İstanbul’da öldü. Edirnekapı Şehitliği’nde toprağa verildi. Fransızcayı, gramer kitabı yazabilecek kadar öğrendi. 43 yıl hiç durmadan yazdı. Güçlü bir fikir adamı, romancı ve polemikçiydi. Nâzım Hikmet Ran, Nurullah Ataç, Zekeriya Sertel, Muhsin Ertuğrul, Aziz Nesin’le girdiği polemikler unutulmaz. Ölümünden hemen önce Son Havadis gazetesi başyazarıydı. Kendince edebî değeri olmayan romanlarını “Server Bedi” ismiyle yayımladı. Sayıları 80’i bulan bu kitaplar içinde Cumbadan Rumbaya (1936) romanı ve Cingöz Recai polis hikâyeleri dizisi ünlüdür. Ayrıca ders
Kitapları da yazdı.
Peyami Safa’nın Eserleri
Roman:
- Gençliğimiz (1922)
- Şimşek (1923)
- Sözde Kızlar (1923)
- Mahşer (1924)
- Bir Akşamdı (1924)
- Süngülerin Gölgesinde (1924)
- Bir Genç Kız Kalbinin Cürmü (1925)
- Canan (1925)
- Dokuzuncu Hariciye Koğuşu (1930)
- Fatih-Harbiye (1931)
- Atilla (1931)
- Bir Tereddüdün Romanı (1933)
- Matmazel Noralya’nın Koltuğu (1949)
- Yalnızız (1951)
- Biz İnsanlar (1959)
Hikâye:
- Hikayeler (Halil Açıkgöz derledi, 1980)
Oyun:
- Gün Doğuyor (1932)
İnceleme-Deneme:
- Türk İnkılâbına Bakışlar (1938)
- Büyük Avrupa Anketi (1938)
- Felsefî Buhran (1939)
- Millet ve İnsan (1943)
- Mahutlar (1959)
- Mistisizm (1961)
- Nasyonalizm (1961)
- Sosyalizm (1961)
- Doğu-Batı Sentezi (1963)
- Sanat- Edebiyat-Tenkid (1970)
- Osmanlıca-Türkçe- Uydurmaca (1970)
- Sosyalizm-Marksizim- Komünizm (1971)
- Din-İnkılâp-İrtica (1971)
- Kadın-Aşk-Aile (1973)
- Yazarlar-Sanatçılar- Meşhurlar (1976)
- Eğitim-Gençlik-Üniversite (1976)
- Asır- Avrupa ve Biz (1976)
Ders Kitapları:
- Cumhuriyet Mekteplerine Millet Alfabesi (1929)
- Cumhuriyet Mekteplerine Alfabe (1929)
- Cumhuriyet Mekteplerine Kıraat (Dört cilt, 1929)
- Yeni Talebe Mektupları (1930)
- Büyük Mektup Numuneleri (1932)
- Türk Grameri (1941)
- Dil Bilgisi (1942)
- Fransız Grameri (1942)
- Türkçe İzahlı Fransız Grameri (1948)