Hazreti Muhammed (Sav) Konu Anlatımı ile İslam peygamberinin hayatını, öğretilerini ve etkisini derinlemesine öğrenin. Tarih ve kültürdeki yolculuğu!
Hz. Muhammed (S.a.v)
- Hz. Muhammed’in (s.a.v) Doğduğu Ortam
- Hz. Muhammed’in (s.a.v.) Çocukluğu ve Gençliği
- Hz. Muhammed’e (s.a.v) Vahyin Gelişi
- Hz. Muhammed’e (s.a.v) Hicreti
- Hz. Muhammed’in (s.a.v) Medine Dönemi ve Vefatı
Hz. Muhammed’in (s.a.v) Doğduğu Ortam
Mekke şehri, Arabistan Yarımadası’nda yer alan ve kabilelerin egemen olduğu bir bölgede kurulmuştur. Bu yarımadada merkezi bir yönetim yoktu ve toplum, yerleşik ve göçebe olmak üzere ikiye ayrılıyordu. Şehirlerde yaşayan yerleşik topluluklar ticaret ve tarım ile meşgul olurken, çöllerde yaşayan göçebeler ise hayvancılık yapar ve ‘bedevi’ olarak adlandırılırlardı. Yazılı edebiyattan ziyade, sözlü edebiyat bu dönemde daha fazla gelişmişti.
İslamiyet öncesi dönemde, Araplar genellikle putperestti ve çeşitli heykellere tapıyorlardı. Mekke’de bulunan Kabe’nin çevresine 360’tan fazla put yerleştirilmişti ve her kabilenin kendine ait bir putu ve bu putlara özel ziyaret günleri vardı.
Arap yarımadasında, putperestlerin yanı sıra Musevi, Hristiyan, Mecusi ve Sabii gibi çeşitli dinlere inanan topluluklar da bulunuyordu. Ayrıca, Hz. İbrahim’in öğretilerini takip eden ve tek Tanrı’ya inanan “Hanif” adı verilen küçük bir grup da mevcuttu.
İslamiyet öncesi Arap toplumunda, faizcilik, zenginlere üstünlük atfetme, fakirlere hor bakma, içki ve kumar bağımlılığı, kabilecilik, köle ve kadınların insan olarak görülmemesi gibi olumsuz davranışlar yaygındı.
Erkekler birden fazla kadınla evlenebilirken, bazı insanlar vahşet derecesinde davranarak kız çocuklarını diri diri gömebiliyorlardı. Bu nedenlerden ötürü, bu döneme “Cahiliye Dönemi” adı verilmiştir.
Kültürel olarak, Araplar arasında şiire büyük bir ilgi ve yetenek vardı, ticari olarak ise hayvancılık ve kervancılık ön plandaydı.
Hz. Muhammed’in (s.a.v.) Çocukluğu ve Gençliği
571 yılında Nisan ayının sonlarında, Hz. Peygamber’in dedesi Abdülmüttalip, heyecanla bir torununun doğum haberini bekliyordu. Hz. Peygamber’in doğumuna iki ay kala babası Abdullah vefat etmişti, bu nedenle Hz. Peygamber yetim olarak dünyaya geldi. Annesi Hz. Âmine, Kureyş Kabilesi Zühreoğulları’ndan Vehb’in kızıydı. Babası Abdullah ise yine Kureyş Kabilesi’nin Haşimoğulları kolundan Abdülmüttalip’in oğluydu. Hz. Peygamber dünyaya geldiğinde, dedesi Abdülmüttalip tarafından nadir bulunan bir isim olan Muhammed adını aldı. İlk sütannesi Halime idi.
Dedesi Abdulmuttalip’in vefatından sonra Hz. Muhammed’in (s.a.v.) bakımını amcası Ebu Talip üstlenmiş, amcasının hanımı Fatma da ona öz annesi gibi yakın davranmıştır. Daha sonraları, Hz. Muhammed (s.a.v.), amcasının oğlu Hz. Ali’yi yanına alarak, onu kendi yetiştirildiği gibi yetiştirmiştir.
Mekke’nin zengin ve soylu iş kadını Hz. Hatice, Hz. Muhammed’in (s.a.v.) dürüstlüğünden ve ticaretteki başarısından etkilenerek ona evlilik teklifi yapmıştır. Bu evlilikten Kasım, Zeynep, Rukiye, Ümmü Gülsüm, Fatıma ve Abdullah adında altı çocukları olmuştur. Bu çocuklardan sadece Fatıma, Hz. Peygamberin vefatından sonra hayatta kalmıştır.
Otuz beş yaşındayken, Hacerü’l-Esved (Siyah Taş)’ın Kâbe duvarına yerleştirilmesi konusunda kabileler arasında yaşanan anlaşmazlığı, Muhammed’ül-Emin (Güvenilir Muhammed) olarak bilinen sağduyulu ve adaletli kararıyla çözmüştür.
Hz. Muhammed’e (s.a.v) Vahyin Gelişi
610 yılının Ramazan ayının 27. gecesinde Hira Mağarası’nda vahiy meleği Cebrail kendisine ilk vahyi getirdi.
Melek:
– “Oku!” dedi.
Hz. Muhammed (s.a.v.):
“Ben okuma bilmem.” diye cevap verdi.
Melek, Hz. Muhammed (s.a.v.)’i kucaklayıp güçsüz
bırakıncaya kadar sıktı.
– “Oku!” diye emrini tekrarladı.
Hz. Muhammed (s.a.v.) yine:
– “Ben okuma bilmem.” cevabını verdi.
Melek emrini tekrarlayıp üçüncü defa Hz.
Peygamber (s.a.v)’i sıktıktan sonra Alak Suresi’nin ilk beş ayetini okudu.
Gördükleri karşısında heyecanlanan Peygamberimiz gördüklerini ilk olarak eşi Hz. Hatice’ye anlattı. Hz. Hatice bu durumu öğrenmek için, Tevrat ve İncil’den haberdar olan bilge bir insan olan akrabası Varaka b. Nevfel’e sordu. Varaka, Hz. Muhammed (s.a.)’in başından geçenleri dinleyince ona gelenin vahiy meleği olduğunu, eğer hayatta kalacak olursa İslam’a daveti sırasında onun yanında olacağını bildirdi.
İlk önce yakın çevresinde gizli bir şekilde İslam’ı tebliğ eden Hz. Muhammed’e (s.a.v) Allah (c.c), üç yıl sonra tebliği açıkça yapmasını emretti.
Hz. Muhammed (s.a.v), önce yakınlarını evinde, sonra da Mekkelileri Safa Tepesi’nde topladı. Allah’tan aldığı vahyi onlara bildirdi ve onları İslam’a davet etti.
Hz. Muhammed’e (s.a.v) Hicreti
615 yılı Müşriklerin ağır baskıları üzerine Hz. Osman liderliğinde (4 kadın, 11 erkek) on beş Müslüman Habeşistan’a hicret etti. 617 yılı Cafer b. Ebu Talip liderliğindeki (18 kadın, 82 erkek) yüz Müslüman ikinci defa Habeşistan’a hicret etti.
616 yılı Hz. Hamza ve Hz. Ömer Müslüman oldu. Aynı yıl müşrikler Müslümanlara boykot uyguladı.
619 yılı Hüzün Yılı: Çocukluğundan itibaren kendisi koruyup kollayan amcası Ebu Talip ve evliliği boyunca desteğini ondan hiç esirgemeyen eşi Hz. Hatice aynı yıl içerisinde vefat ettiler. Bu nedenle peygamberliğin onuncu yılına denk gelen bu yıla Müslümanlar Hz. Peygamberin çok üzülmesi sebebiyle “Hüzün Yılı” adını verdiler.
620 yılı Hz. Muhammed (s.a.) İslam’a davet için Zeydb. Harise ile Taif’e gitti. Ağır hakaretlere uğrayarak Mekke’ye döndü.
İsra ve Miraç olayı gerçekleşti.
621 yılı Peygamberimiz (sav)Medineli Müslümanlarla 1. ve 2. Akabe biatını yaptı.
622 Yılı Medine’ye Hicret: Hz. Peygamber ve Medineliler 1. Ve 2. Akabe biatlarını yaparak Hz. Peygamberi kendi şehirlerine davet etmişler ve onu canları pahasına koruyacaklarına dair söz vermişlerdir. Mekke’den Medine ‘ye göç eden Mekkeli Müslümanlara Muhacir, Medine’ye göç edelere yardım eden Medineli Müslümanlara da Ensar denilir. Hz. Peygamber ise arkadaşı Hz. Ebu Bekir ile birlikte Mekkelilerin kendilerini takip etmelerini engellemek için farklı bir yol takip ederek Medine’ye hicret etmiştir. Yolda Hz. Peygamber Kuba Mescidi’ni yaptırdı. Ranuna vadisinde ilk cuma namazını kıldırdı ve ilk hutbeyi okudu.
Hz. Muhammed’in (s.a.v) Medine Dönemi ve Vefatı
Müslümanlar Medine’ye hicret edince özgürlük ve huzura kavuştular. Ancak Mekkeli müşrikler onları orada da rahat bırakmıyordu. Baskılar, sonunda çatışmaya dönüştü. 624 yılında Müslümanlar, Mekkeli müşrikleri Bedir savaşında bozguna uğrattı. Bedir savaşının intikamını almak isteyen müşrikler 625 yılında Müslümanlara tekrar saldırdılar. Uhud savaşında Müslümanlar galip gelecekken, Hz. Peygamberin stratejik bir noktaya yerleştirdiği okçular yerlerini terk edince üstünlüklerini kaybettiler. Bu savaş iki taraf için de tam bir sonuç elde edilemeden sona erdi. 627 yılında Mekkeliler bu defa büyük bir orduyla Medine’yi kuşattılar ama şehri ele geçiremeyip geri döndüler. Bu savaşa Hendek savaşı denildi. Çünkü Müslümanlar Medine şehrinin etrafına geniş hendekler kazmışlardı. Düşman birlikleri bu hendekleri geçemediler. Müslümanlarla Mekkeli müşrikler arasında 628 yılında Hudeybiye anlaşması imzalandı. Anlaşmaya göre iki taraf on yıl savaşmayacaktı. Bu barış ortamı İslam’ın yayılmasını hızlandırdı.
Mekke’nin Fethi: Mekkeliler Huzaa kabilesine baskın yapıp yirmi üç kişinin öldürülmesiyle 628 yılında yapılan Hudeybiye Antlaşmasını bozmuş oldular. Bunun üzerinde Huzaalılar Hz. Peygamberden yardım istedi. Hz. Peygamber Mekke’yi on bin kişilik büyük bir orduyla evine kapanan veya Kâbe’ye sığınan hiç kimseye dokunmayarak savaşsız bir şekilde fethetti.
632 Yılı Veda Hutbesi: Hz. Peygamber hac sırasında Arafat’ta yüz yirmi bin kişilik kitleye bir konuşma yaptı. Daha sonra bu konuşmasına Veda Hutbesi denilmiştir.
632 yılı 63 yaşında Hz. Peygamber’in Vefatı (13 Rebiyülevvel/8 Haziran Pazartesi) : Hz. Peygamberimizin kabri Mescid-i Nebi’nin yanı başına defnedilmiştir. Kabrine güzel kokulu bahçe anlamında Ravza-i Mutahhara denir.