Vahiy ve Akıl Konu Anlatımı ile İslam’da vahyin önemi ve akıl ile ilişkisini derinlemesine inceleyin. Dini ve felsefi perspektifleri bir arada keşfedin!
Vahiy Ve Akıl
- İslam Dinin Temel Kaynağı
- Kur’an-ı Kerim’in Tarihi
- Kur’an ile İlgili Bazı Kavramlar
- Kur’an’ın Temel Amaçları
- Kur’an-ı Kerim’i Okumak
İslam Dinin Temel Kaynağı
İslam dinini dört temel kaynağı vardır. Bunlar;
– Kuran-ı Kerim
– Sünnet
– İcma
– Kıyas
Kuran-ı Kerim
İslam dininin temel kaynağı, Allah’ın Cebrail (a.s.) aracılığıyla son peygamber Hz. Muhammed Mustafa (s.a.s.)’e vahiy yoluyla indirdiği kutsal kitap olan Kur’an-ı Kerim’dir. Kur’an, İslam’ın inanç, ibadet, ahlak ve yaşam prensiplerini içeren, Müslümanlar için hayatın her alanında rehber niteliğinde olan kutsal bir metindir. Hz. Muhammed (s.a.s.)’in peygamberlik süresince aldığı vahiylerin toplamından oluşur ve İslam inancının temelini oluşturur.
Sünnet
Hz. Muhammed Mustafa (s.a.s.)’in yaptığı davranışlar ve söylediği sözler dinimizde sünnet olarak bilinmektedir. İslam dininin Kuran-ı Kerim’den sonra gelen temel kaynağı Hz. Muhammed (a.s.)’ın sünnetidir.
İcma
İslam dininin bir diğer temel kaynağı da icmadır. Kelime anlamı olarak aynı kararda bulunmak anlamına gelmektedir. Belirli dönemde yaşamış olan din alimlerinin, belirli konular hakkında tek bir ortak karara varması temeline dayanmaktadır.
Kıyas
Kelime anlamı iki şeyi bir biriyle ölçmek olan kıyas, bir diğer temel kaynaktır. Genellikle hüküm verilirken kıyas kaynağı esas alınır. Şerri bir olayda verilen karar, benzer diğer şerri olaylar için de geçerlidir.
Kur’an-ı Kerim’in Tarihi
Kur’an-ı Kerim’in indirilmeye başlaması, miladi takvime göre 610 yılında, mübarek Ramazan ayının Kadir Gecesi’nde gerçekleşti. Allah Teâlâ bu olayı Kadir Suresi’nin ilk ayetinde, “Biz Kur’an’ı Kadir Gecesi’nde indirdik.” şeklinde ifade etmiştir. İlk vahiy, Hz. Muhammed’e (s.a.v.) Alak Suresi’nin ilk beş ayeti olarak geldi. Bu ayetlerde Allah, “Yaratan Rabbinin adıyla oku! O, insanı alak (embriyo) halinden yarattı. Oku, Rabbin en cömert olandır. Kalemle yazmayı öğreten O’dur. İnsana bilmediğini öğreten O’dur.” buyurur. Bu ilk ayetlerden sonra, vahiy Hz. Muhammed’e (s.a.v.) zaman içinde, olaylara ve ihtiyaçlara göre parça parça indirilmeye devam etti. Kur’an’ın bu şekilde indirilmesinin sebebi, ayetlerin Allah tarafından Hz. Muhammed’in kalbine iyice yerleştirilmesiydi. Bu durum Furkan Suresi’nin 32. ayetinde, “İnkâr edenler, ‘Kur’an ona bir defada topluca indirilmeli değil miydi?’ dediler. Biz onu senin kalbine iyice yerleştirmek için böyle yaptık (parça parça indirdik) ve onu tane tane okuduk.” şeklinde açıklanmaktadır.
Hz. Muhammed (s.a.v.), kendisine gelen vahiyleri, Allah’ın emrettiği şekilde, öncelikle yakın çevresine duyurmuş ve vahiy katiplerine yazdırmıştır. Böylece vahiyler, iner inmez ezberlenmiş ve yazıya dökülerek korunmuştur. Vahyi yazmakla görevli kişilere vahiy katipleri denilirdi. Bu katipler, o dönemin şartlarında uygun malzemelere vahiyleri yazıp Hz. Muhammed’e kontrol ettirirlerdi.
Kur’an ayetlerinin indirilişi, Hz. Muhammed’in (s.a.v.) vefatına kadar, yaklaşık 23 yıl sürdü. Bu süreçte Cebrail (a.s.), her yıl Ramazan ayında o zamana kadar indirilen ayetleri Hz. Muhammed’e okur, o da tekrar ederdi. Hz. Muhammed’in sağlığında Kur’an kitap hâline getirilmemiştir, çünkü vahyin ne zaman sona ereceği bilinmiyordu.
Hz. Muhammed’in vefatından kısa bir süre önce Cebrail ile yapılan son okumada ayetlerin sırası belirlendi ve bu şekilde sahabiler tarafından ezberlendi. Ancak, Bir’î Maûne Faciası ve Yemâme Savaşı gibi olaylarda Kur’an’ı bilen birçok sahabi şehit oldu. Bu durum, Hz. Ömer’i (r.a.) endişelendirerek, dönemin halifesi Hz. Ebu Bekir’e (r.a.) Kur’an ayetlerinin toplanması teklifini getirmesine neden oldu. Hz. Ebu Bekir, Zeyd bin Sabit (r.a.) başkanlığında bir heyet kurarak Kur’an ayetlerini topladı ve Mushaf adı verilen kitap hâline getirildi. Bu Mushaf, Hz. Ebu Bekir’den sonra Hz. Ömer’e, ondan da kızı Hz. Hafsa’ya geçti.
Hz. Ömer ve Hz. Osman’ın halifelikleri döneminde, İslam coğrafyasının genişlemesiyle birlikte yeni Müslümanlar Kur’an ile tanıştı. Zeyd bin Sabit başkanlığındaki bir heyet, Kur’an’ı yedi nüsha hâlinde çoğaltarak Mekke, Kûfe, Basra, Şam, Yemen, Bahreyn ve Medine’ye gönderdi, her biriyle bir rehber okuyucu eşlik etti.
Kur’an ile İlgili Bazı Kavramlar
- Ayet: Kanıt, işaret anlamlarına gelir ve Kur’an’ın surelerini oluşturan bölümlere denir. Ayetler, birkaç cümleden veya bazen tek bir harften oluşabilir. Kur’an’da toplam 6236 ayet bulunur.
- Sure: Kur’an’ın, farklı sayıda ayetten oluşan bölümleridir. Toplam 114 sure vardır. En kısa sure olan Kevser suresi üç, en uzun sure olan Bakara suresi ise 286 ayetten oluşur. Mushaf sıralamasına göre ilk sure Fatiha, son sure Nas’tır. Tevbe suresi hariç, her surenin başında Besmele bulunur. Mekke’de indirilen sureler ‘Mekki’, Medine’de indirilenler ise ‘Medeni’ olarak adlandırılır.
- Cüz: Kur’an’ın her yirmi sayfasını ifade eden bölümlere denir. Kur’an’da toplam 30 cüz bulunmaktadır.
- Hizb: Bir cüzün beş sayfalık bölümlerine verilen addır.
- Mushaf: İki kapak arasına toplanmış sayfalar anlamına gelir ve Kur’an-ı Kerim’in bir diğer adıdır.
Okunması ile ilgili kavramlar:
- Tecvit (tecvîd): Kur’an’ı güzel ve doğru bir şekilde okuma kurallarını içeren ilim dalıdır. Amacı, Kur’an’ı en güzel şekilde okumayı sağlamaktır.
- Mukabele: Karşılıklı olarak Kur’an okuma anlamına gelir. İlk mukabele, Peygamberimiz (s.a.s) ile Cebrail (a.s.) arasında Ramazan ayında gerçekleşmiştir.
- Hatim: Kur’an’ı baştan sona okuma işlemidir. Bu, metinden ya da ezberden yapılabilir.
- Hafızlık: Kur’an’ın tamamını ezberleme işlemidir. Kur’an’ı ezbere bilen kişilere ‘hafız’ denir. Kur’an’ın unutulmasını ve kaybolmasını önlemek için her dönemde hafızlar olmuştur.
Anlaşılması ile ilgili kavramlar:
- Meal: Kur’an ayetlerinin anlamını, aslının tam karşılığı olmamakla birlikte, aslına yakın bir şekilde ifade eder.
- Tefsir: Kur’an ayetlerini açıklama ve yorumlama işlemidir. Bu alanda uzmanlaşmış kişilere ‘müfessir’ denir. Tefsir, Kur’an’ı derinlemesine anlamak için önemli bir araçtır.
Kur’an’ın Temel Amaçları
Kur’an-ı Kerim, Allah tarafından tüm insanlık için bir yol gösterici olarak indirilmiştir. Bu kutsal kitabın temel hedefleri aşağıdaki gibi özetlenebilir:
- Allah’ın, insanları ve diğer tüm varlıkları yaratan tek güç olduğunu vurgulamak.
- İnsanların yaratılmışlar arasında özel bir konuma sahip olduğunu ve bununla birlikte bazı sorumluluklara da sahip olduklarını belirtmek.
- İnsanların davranışları ve sorumlulukları hakkında yol gösterici öğütler ve bilgiler sunmak.
- İnsanların yaptıkları ve yapmaları gerekirken ihmal ettikleri eylemlerden sorumlu tutulacaklarını ve bunun hesabını vereceklerini açıklamak.
Kur’an-ı Kerim, bu dört ana maddeyi içerir ve bu amaçlar, ondan önce gelen kutsal kitaplarla ve bütün peygamberlerin gönderilme sebepleriyle uyum içindedir.
Doğru Bilgi
Kur’an-ı Kerim ile ilişkilendirilen ‘doğru bilgi’, aslında daha ziyade ‘hikmet’ kavramıyla özdeşleştirilir. Hikmet, karar verme ve yargılama süreçlerinde isabetli olmayı, doğru amacı anlamayı ve doğru eylemlerde bulunmayı ifade eder.
Allah, Kur’an-ı Kerim’in doğru bilgiyi barındırdığını belirtir ve bu bilginin, diğer peygamberlerin ve toplumlarının tecrübeleri üzerinden kanıtlandığını vurgular. “Tarih boyunca tekrar eden gerçekleri görün” ifadesiyle bu duruma dikkat çeker.
Bu bağlamda, Kur’an-ı Kerim’de sunulan doğru bilginin ilk ve en önemli yönü inanç meseleleridir.
Ayrıca, Kur’an’ın doğru bilgisi insan davranışları, işleri ve uygulamaları üzerinedir. İnsanların en önemli arayışlarından biri, doğru davranışlar ve adil uygulamaların ne olduğudur. Her şeyin hakimi olan Allah, bu konuda da en doğru bilgiyi peygamberi aracılığıyla sunmuştur.
İnsanların merak ettiği bir diğer konu da ölüm ve sonrasıdır. Ölen bir kişinin akıbeti nedir? Var olmamış gibi ortadan kaybolur mu, yoksa varlığının boyutu mu değişir? Kur’an-ı Kerim bu konuda da bilgi verir, insan ruhunun kıyamet gününe kadar bekletileceğini, kıyamet gününde hesaba çekilmek üzere tekrar diriltileceğini ve hesabına göre mutluluğa veya mutsuzluğa erişeceğini bildirir.
Kur’an-ı Kerim’in temel amaçları arasında bilimsel bilgi sunmak yer almaz. Bununla birlikte, fiziksel, biyolojik, kozmik ve sosyolojik bazı gerçekleri, kendi doğrularını kanıtlamak amacıyla kullanır.
Doğru İnanç
İnanç, bireysel ve toplumsal yaşamda kritik bir role sahiptir. Allah, doğru inancı peygamberleri aracılığıyla insanlara aktarmış ve Kur’an-ı Kerim’de neye ve nasıl inanılması gerektiğini öğretmiştir. Doğru inanç, sağlam bir din anlayışının temelidir ve bu, kalple tasdik etmek, dille ikrar etmek ve salih amellerle desteklenmelidir.
Kur’an, çevresel etkilerle şekillenen taklitçi inancı yeterli bulmaz. İnsanlara, çevrelerindeki evrensel düzeni düşünmeleri ve bu yolla yaratıcıya olan inançlarını pekiştirmeleri teşvik edilir. Kur’an, insanların taklitçi inançtan sorgulayıcı ve araştırmacı bir inanca geçiş yapmalarını arzular.
Kur’an-ı Kerim’in sunduğu inanç sisteminin temeli tevhit üzerine kuruludur. Tevhidin zıttı ise şirktir. Şirk, Allah’a ortak koşmak, herhangi bir varlığı ilahlaştırmak anlamına gelir. Allah, gönderdiği tüm kutsal kitaplarda insanları doğru inanç olarak tevhid inancına çağırmıştır.
Doğru Davranış
Doğru davranış, doğru bilginin ve doğru inancın bir ürünüdür. Temel prensipler doğruysa, bu doğruluk davranışlarımıza da yansır. Bu yüzden doğru hareket edebilmek için hem doğru inanca hem de doğru bilgiye ihtiyacımız vardır.
Kur’an-ı Kerim, iman etmenin ardından ‘salih amel’ kavramını vurgular. Salih amel, “Allah’ın razı olduğu, insanlığa faydalı olan ve insanın sevap kazanmasını sağlayan her türlü iyi, güzel ve faydalı iş” anlamına gelir.
Kur’an-ı Kerim, insanlara verdiği nasihatlerle onları doğruya ve iyiye yönlendirir. Allah, insanların salih amellerde bulunmalarını emreder. Çünkü insanların inancı, ancak bu şekilde kendini gösterir. Başka bir deyişle, doğru davranış ve eylem, doğru inancın ve bilginin bir yansıması olarak görülebilir.
Kur’an-ı Kerim’i Okumak
Kur’an’ı Yüzünden Okumak
Kur’an-ı Kerim okurken tavsiye edilen bazı önemli davranış kuralları şunlardır:
- Kur’an’ın doğrudan kendisine seslendiği bilinciyle okumak: Kur’an’ı okurken, ayetlerin kişisel ve doğrudan bir mesaj taşıdığına inanarak okumak.
- Okumaya ‘euzu besmele’ ile başlamak: Herhangi bir sureyi okumaya başlamadan önce ‘Euzü billahi mineş-şeytanirracim’ ve ‘Bismillahirrahmanirrahim’ diyerek başlamak.
- Mümkün olduğunda abdestli olmak: Kur’an okumadan önce abdest alarak fiziksel ve ruhsal olarak temizlenmek.
- Secde ayetlerine ulaşıldığında secde etmek: Kur’an’da geçen secde ayetlerine ulaşıldığında, bu ayetlere özel olarak secde ederek ibadet etmek.
- Kur’an okuma kurallarına uymak: Tecvid kurallarına uygun şekilde okumak, harfleri ve kelimeleri doğru telaffuz etmek.
- Okunanları düşünmek ve anlamaya çalışmak: Kur’an’ı sadece okumakla kalmayıp, okunan ayetlerin anlamını düşünmek ve onları hayatına uygulamaya çalışmak.
Bu davranışlar, Kur’an okumanın sadece bir okuma faaliyeti olmadığını, aynı zamanda derin bir anlam ve ibadet içerdiğini gösterir.
Kur’an’ın Mealini Okumak
Meal, genel anlamda ‘anlam’, ‘mefhum’ veya ‘sonuç’ gibi kavramları ifade eder. Kur’an bağlamında ise, Kur’an’ın ayetlerinin, kısa açıklamalar eşliğinde başka bir dile çevrilmesi anlamına gelir.
Meal okumanın temel amacı, ilahi mesajları daha iyi anlamak ve kavramaktır. Kur’an’ın başka dillere çevirisine ‘tercüme’ yerine ‘meal’ denilmesinin nedeni, mealin Kur’an’ın bizzat kendisi olmaması, ancak çevirmenin Kur’an’dan anladıklarının bir yansıması olmasıdır. Bu nedenle, meal, Kur’an’ın kelime kelime tercümesi yerine, onun genel anlamını ve mesajını yansıtır. Bu yaklaşım, Kur’an’ın derin ve çok katmanlı anlam yapısının tek bir dile tam olarak aktarılmasının zorluğunu kabul etmektedir.
Kur’an’ı Anlamada ve Yorumlamada Temel İlkeler
Kur’an-ı Kerim, insanların anlayabileceği netlikte bir kitaptır ve içerisinde şüphe, eğrilik ya da çelişki bulunmaz. Ayetler iki kategoriye ayrılır:
- Muhkem ayetler: Herkesin okuduğunda anlayabileceği, anlamları açık ve net olan ayetlerdir.
- Müteşabih ayetler: Yoruma açık, mecazi anlamlar içeren ve daha derin tefekkür gerektiren ayetlerdir.
Kur’an-ı Kerim’i doğru anlamak ve yorumlamak için dikkat edilmesi gereken bazı önemli hususlar şunlardır:
- Kur’an’daki kıssalardan doğru dersler çıkarabilmek için, Kur’an öncesi tarihi dönemler hakkında doğru bilgilere sahip olmak önemlidir.
- Kur’an’ı anlarken, ilk başvurulması gereken kaynak Hz. Peygamber’in açıklamaları ve uygulamaları, yani sünnettir.
- Kur’an her çağa hitap eder, ancak bazı ayetlerin tam olarak anlaşılabilmesi için o ayetlerin indirildiği ortam ve koşulların, yani nüzul sebeplerinin bilinmesi önemlidir.
- Kur’an ayetlerini tefsir edecek kişilerin temel İslam bilimlerine hakim olmaları gerekmektedir.
- Aynı konuyla ilgili ayetlerin bir bütün olarak ele alınıp değerlendirilmesi gerekir.
- Evrenin yasalarıyla ilgili ayetlerin tefsiri yapılırken, bu konuların bilimsel yönlerinin uzmanlarca incelenmesi önem taşır.
- Kur’an’ı objektif bir şekilde anlayabilmek için her türlü önyargıdan ve taassuptan uzak durulmalıdır.
- Kur’an ayetlerinin sadece akla değil, aynı zamanda gönüle de hitap ettiği unutulmamalıdır.
Kur’an Anlaşılmak İçin İndirilmiştir
Kur’an-ı Kerim’i anlamak ve onu günlük hayata uygulamak, asıl hedef olmalıdır. İnsan, anlamadığı bir şeyi uygulayamaz. Bu sebeple, Kur’an’ı doğru anlamak için iyi niyetli ve ön yargısız bir okuma yaklaşımı gereklidir. Önyargılarla dolu ve inkâra meyilli kişiler, Kur’an’ın sunduğu bilgilerden yararlanamazlar. Kur’an’ı anlamak, aslında dinin özünü kavramak demektir. Kur’an, onu anlayarak okuyan kişilerin kimliklerini, kişiliklerini, inançlarını, düşünce yapılarını, prensiplerini, ahlak anlayışlarını, davranışlarını ve sosyal ilişkilerini etkiler ve şekillendirir. Bu yüzden doğru bir din anlayışına ulaşabilmek için, Kur’an’ın meallerini ve tefsirlerini okuyarak, onun içerdiği ilke ve öğütleri öğrenmeye ve anlamaya çalışmalıyız.