KİTABIN ADI Bugünün Saraylısı
KİTABIN YAZARI REFİK HALİT KARAY
YAYIN EVİ İNKILAP YAYIN EVİ
SAYFA SAYISI 312
KİTABIN KONUSU:
Kitapta genç ve çok güzel bir kızın babasının işleri nedeniyle dayısına gönderilmesi ve dayısının yanında başına gelenler anlatılıyor.
KİTABIN ÖZETİ:
Postacının pek seyrek uğradığı evlerden Ata Efendinin evine bir mektup gelir. Mektup dayısının oğlu Yaşar’dan gelmiştir. Mektupta Yaşar’ın işi çıktığından dolayı kızını Düzce’den trenle İstanbul’a gönderdiği yazılıdır ve Ata’dan onu gardan alıp ilgilenmesini istemektedir. Zarfta ona yardımcı olması için bir miktar para da vardır. Evdekileri endişe sarar, acaba kız kaç yaşındadır diye düşünmeye başlarlar.
Yaşar üç kere evlenmişti. Eğer kızı ilk karısındansa 18 yaşında bir kız gelecektir ve bu kızı nasıl rahat ettireceklerini düşünmektedirler, çünkü evleri çok büyük değildir. Ayrıca damatlarından da çekinmektedirler. Damatları, devamlı işyerinde kızlarla takılan biraz serseri birisidir. Ama kız son karısından ise 8 yaşında bir kız geleceğini ve onun daha iyi olacağını düşünürler.
Ata Bey gün geldiğinde kızı almaya gara gider. Fakat tanımadığından garın boşalmasını ve en son kalan kişinin de kız olacağını düşünür. Öyle de olur. Garda kimse kalmadığında ona Ata Dayı diye seslenen genç bir kız sesi duyar. Kız 18 yaşında, uzun boylu, ince bir kızdır. Üzerinde siyah bir palto vardır ve başörtülü bir kızdır. Ama Ata onun çok güzel olduğunu düşünmüştür. Sarı kaşları, bakır rengini andıran gözleri, uzun kirpikleri ve bembeyaz teni vardır. Garda kısa bir konuşmadan sonra vapur yolunu tutarlar. Ata şimdi eve gidince karısı Üftade’ye ne diyeceğini düşünmektedir. Çünkü onlar evde eğer genç biri gelirse geri göndermeyi kararlaştırmışlardır. Fakat Ata Bey onunla çok kısa bir konuşmadan sonra onun duygusal olduğunu anlamış, adını sorarken bile ağlaması onu çok etkilemiştir. Adı Ayşen’dir ama Yaşar ona hep Ayşe dermiş.
Kızı eve götürür. Üftade çok şaşırır. Kızı Feride ve oğlu Çetin de çok şaşırır. Ama herkes güler yüzlülükle karşılar. Kız banyosunu yapar ve yemeğe gelir. Ata gözlerine inanamaz. Çünkü kız çok güzeldir. İyi ki onu trene koyup göndermedim diye sevinir ama bunu belli edemez. Çünkü Üftade hiç memnun değildir. Yemekte kız hediyelerden ve babasının ona Alımsız oğulları ticarethanesi vasıtasıyla para göndereceğinden bahseder ve Üftade daha memnun olur. Bu onun memnuniyetsizliğini biraz bastırmaya yetmiştir.
Kız gün geçtikçe İstanbul’a alışmakta, babasının verdiği paralarla iyice süslenmiştir. Hayranları artmıştır. Ata’nın sevgisi gittikçe artmaktadır. Birgün plaja giderler. Ata onların denize girme taraftarı değildir. Çünkü damadı Ayşen’i çıplak görecektir. Bundan hoşnut değildir. Fakat mayolarını giyerler ve denize girerler. Ata Üftade ile gazinoda oturur, onları beklerler. Bu sırada Ata’nın çalıştığı ambarın patronunun oğlu Rüştü onların masasına gelir. Maksadı bellidir. Ayşen’i Ata’nın yanında görmüştür ve tanışmak istemektedir. Biraz konuşurlar, Rüştü kardeşi Serin’i alıp geleceğini söyler. O gittiğinde Ayşen, kızı, damadı masalarına gelirler. Az sonra Rüştü de kız kardeşiyle gelir. Rüştü çok ağır başlı davranmaktadır. Amacı Ayşen’i etkilemektir. Akşam olduğunda onları arabasıyla evlerine götürür. Sonraki günlerde Rüştü Ata’ya iyice yakınlaşır. Taksim’de, Beyoğlu’nda, Park Otel’de eğlencelere Ata’yı ve ambarda çalışan İsmail Bey, karısı, baldızı, kızı ile eğlenmeye götürür. Ata, baldız Berin’den çok hoşlanır ve durumdan memnundur. Birgün İsmail, Ata’yı ve ailesini evine davet eder. Ayşen burada Berin’le çok iyi anlaşır. Moda konusunda ondan destek alır. Onun önerdiği terzilere, kuaförlere gider. Ayşen gittikçe değişmeye başlar. Daha altı yedi ay önce Düzce’den gelen kız büyük yol katetmiştir. Aylar böyle geçer Ayşen’e hayran birçok kişi çıkar. Adı Taksim’de Sarı Kıza çıkar. Onu herkes tanır. Evlenmek isteyen de çoktur. Başta Rüştü, sonra bir elçi Faruk Senayi Bey, Amerikalı bir subay Mister Tomas.
Yaşar bir zaman sonra İstanbul’a uğramış, Ayşen’e bir ev tutmuştur. Ata ve karısı ona dadılık gibi bir şey yapmaktadır. Ata’nın damadı Yaşar’ın sayesinde tüccarlığa başlamış ve bir ev almıştır, oraya taşınmıştır. Ata Yaşar’ın kaçakçılıkla uğraştığını öğrenmiştir ve Yaşar devamlı yurt dışına gidip, arada sırada uğramaktadır.
Ata Ayşen’in ayrılmamaktadır. Her yere beraber gitmektedirler. Ayşen’in talipleri Ata’ya çok yakınlık göstermektedirler, çünkü Ata Ayşen’e babasından daha yakındır. Elçi ona bir apartman vereceğini söyler, Tomas onu dünyanın her yerine götüreceğini söyler, Rüştü’nün ise büyük bir mirası alacağı kesindir. Fakat Ayşen’in hiçbirinde gözü yoktur. O süsü ve hava atmayı çok sevmektedir. Bu yüzden üçünü de hep oyalamaktadır. Onlara oyunlar yapmaktadır. Ümitlendirip yüzüstü bırakmaktadır. Ama üçü de pes etmeden peşindedirler.
Birgün Ata ve Ayşen Dolmabahçe Sarayı’nda bir baloya giderler. Balodan çıkarken çıkan karmaşada, Ata paltosunu kaybeder ve başka birinin paltosunu alır. Gazeteye ilan verirler ve sahibi gelir. Sahibi Mısır’da genç bir paşadır. Adı Rüveyha Said’dir. Ayşen’i o da görür ve çarpılır. Artık bir niyetli daha vardır. Ayşen ilerleyen günlerde Said’e iyice yaklaşır. Onunla evlenmeyi kafasına koyar. Pasaportunu gizlice çıkartır. Mısır’a gitmeyi planlar. Dayısının bundan haberi olur. Onunla konuşur ve ondan ayrılacağı için çok üzülür. Ama bu olayın Rüştü tarafından duyulmasıyla işler karışır. Rüştü Mısır’a sadece paşanın gideceğini bildiğinden, ona oyun oynandığını düşünür. Ata’ya çok kötü bir dille konuşur ve onu tehdit eder. Bunun üzerine Ata onunla hiç konuşmayarak işinden ayrılır ve Ayşen’i Mısır’a kendi elleriyle gönderir. Ayşen orada evlenir ve hayatını sosyete içinde geçirir. Dayısıyla arada sırada mektuplaşır. Aradan 17 ay geçtiğinde Rüştü Ata’nın yanına gelir. Ondan mazi için özür diler ve onunla görüşmek istediğini söyler. Ona Ayşen’le mektuplaştığını
Ve onun paşadan ayrılıp İstanbul’a gelmek istediğini yazdığını söyler. Ata buna çok sevinir. Hazırlıklara başlarlar. Eski odasını hazırlarlar. Fakat bir dönem Ayşen’den haber alamazlar ve endişelenirler. Paşanın durumu fark etmesinden korkarlar. Birgün Mısır’dan bir elçinin geldiğini öğrenirler. Ata tek başına Ayşen’i sormaya gider ve Ayşen’in Mısır’da zevk verici ilaçlardan morfine başladığını öğrenirler. Elçi bunun insana geçmişini hatırlattığını, geçmişe özlem duymaya başlattığını söyler. Bunu duyan Ata resmen yıkılır. Bütün hazırlıklar boşunadır. Hiç kimseye gözükmeden hüzün içinde dosdoğru adımlarla yürür. Bunlar basit ömrünün son adımları olmuştur.
KİTABIN ANA FİKRİ:
Çok fazla para belli bir süre mutluluk getirir fakat her zaman sonu mutlulukla bitmez.
OLAYLARIN VE ŞAHISLARIN DEĞERLENDİRİLMESİ:
Kitapta olaylar en küçük ayrıntısına kadar anlatılmıştır. Çok sürükleyici bir anlatım tarzı vardır. Olaylarda bir abartı yoktur, hepsi mümkün olabilecek olaylardır.
ATA BEY:
52 yaşında, hala dinç olan, ailesiyle mutlu bir şekilde oturan, hayattan pek zevk almayan bir insadır. Bir ambarda sayım memurudur.
ÜFTADE:
Ata’nın karısıdır. Para düşkünü bir kadındır. Biraz da cahildir.
AYŞEN:
Ata’nın dayısının oğlunun kızıdır. Sarı saçlı, ince yapılı, sarı kaşlı, uzun kirpikli , tavşan gözü gibi kırmızıyı andıran gözleri olan çok güzel bir kızdır. Süse ve hava atmaya çok düşkündür.
FERİDE:
Ata’nın kızıdır. Dolgun vücutlu, siyah saçlı, uzun boylu, güzel bir kızdır.
ATIF:
Feride’nin kocasıdır. Eğlence ve kadın düşkünüdür.
RÜŞTÜ:
Çok zengin bir iş adamının oğludur. Atletik vücutlu, kızlara düşkün ve eğlence dünyasında tanınmış bir gençtir.
RÜVEYHA PAŞA:
Çok zengin Mısırlı bir paşanın oğludur. Nil Nehri boyunca uzanan toprakların tek sahibidir. Mısır’da sözü geçen biridir. Ayşen’in kocasıdır.
KİTABIN YAZARI HAKKINDA KISA BİLGİ:
1888’de İstanbul’da doğan Refik Halit, Bank-i Osmani serveznedarlarından, “bâlâ” rütbesine sahip Mehmed Halid Bey’in oğludur. Vezneciler’de Şemsu’l-Maarif ve Göztepe’de Taş Mektep’te okuyan ve ayrıca özel dersler de alan Refik Halid, Mekteb-i Sultani’yi terkettiği gibi, Mekteb-i Hukuk’u da yarıda bırakıp Maliye Merkez Kalemi’ne kâtip olarak girdi.
1908’de katipliği bırakarak, Servet-i Fünun’da ve Tercüman-ı Hakikat’te çalışmaya başladı, bu arada kendisine ait Son Havadis adıyla bir gazete çıkardı ancak bunu on beş sayı sürdürebildi. Fecr-i Ati Topluluğu’na katıldı, Servet-i Fünun’a yazılar verdi. Kalem adındaki mizah dergisinde de “Kirpi” müstear ismiyle siyasi mizah yazıları yazdı. Sada-yı Millet’te, bilahare Cem’de Kirpi müstear ismiyle yazılar yazdı.
Gazeteci Ahmet Samim’in 9 Haziran 1910’da İttihatçılarca katledilmesi üzerine İştirak adlı gazetenin 13 Haziran 1910 tarihli nüshasının buna ilişkin yazılara ayrılmasını sağladı ve bu yüzden İttihat ve Terakkicilerce mimlendi. “Kirpi” müstear ismiyle yazdığı, İttihat ve Terakki Fırkası’nı yerden yere vuran yazılarını “Kirpinin Dedikleri” adıyla bir kitapta topladı ve bu arada Hürriyet ve İtilaf Fırkası’nın elindeki Beyoğlu Belediyesi’nde yedi ay süreyle Başkatip olarak çalıştı, Mahmud Şevket Paşa’nın katlinden hemen sonra da yargılanmaksızın Sinop’a sürüldü (1913), bilahare Çorum, Ankara ve Bilecik’e gönderildi. Bilecik’teyken on günlük bir izinle İstanbul’a geldiğinde Ziya Gökalp’in yardımlarıyla geri dönmedi yani sürgünlüğü son buldu (1918).
Robert Kolej’de bir yıl kadar Türkçe öğretmenliği yaptı, bu arada Vakit, Tasvir-i Efkâr ve Zaman gazetelerinde makaleler yayınlayan Refik Halid, Damat Ferit Paşa’nın dostluğu sayesinde, mütarekeden hemen sonra Hürriyet ve İtilaf Fırkası’na katıldı, Posta ve Telgraf Umum Müdürü olarak görevlendirildi (1919). İzmir’in işgalinden sonra Anadolu Hareketiyle İstanbul Hükumeti arasında yaşanan telgraf krizinde İstanbul Hükumetini tuttuğu için, İstanbul’un işgalcilerden kurtarılışının ardından 09.11.1922 tarihinde Beyrut’a kaçtı. Yüz ellilikler listesine alınması ve ihracı konusunda baskı yapılması üzerine Suriye’nin vatandaşlığını kabul etmek zorunda kalan Refik Halid, Halep’te yayımlanan Doğruyol ve Vahdet gazetelerini yönetti, bir ara kendi adına çıkardığı gazeteyi de tepkiler yüzünden kapatmak zorunda kaldı.
Af Kanunuyla, 1938’de yurda dönüp, yazmaya ve geçimini bu yoldan sağlamaya devam eden Refik Halid, 18.7.1965 tarihinde İstanbul’da öldü.
Refik Halid Karay’ın Eserleri
Roman:
- İstanbul’un Bir Yüzü (1920)
- Ay Peşinde (1922)
- Yezidin Kızı (1939)
- Çete (1939)
- Sürgün (1941)
- Anahtar (1947)
- Bu Bizim Hayatımız (1950)
- Nilgün (3 cilt, 1950-1952)
- Yeraltında Dünya Var (1953)
- Dişi Örümcek (1953)
- Bugünün Saraylısı (1954)
- 2000 Yılının Sevgilisi (1954)
- İki Cisimli kadın (1955)
- Kadınlar Tekkesi (1956)
- Karlı Dağdaki Ateş (1956)
- Dört Yapraklı Yonca (1957)
- Sonuncu Kadeh (1965)
- Yerini Seven Fidan (1977)
- Ekmek Elden Su Gölden (1980)
- Ayın On Dördü (1980)
- Yüzen Bahçe (1981)
Diğer Eserler:
- Bir Tatlı Huzur, (biyografi) (1996)
- İçimde Kızıl Bir Gül Gibi, (deneme) (2002)
- Babama, (otobiyografi) (2002)
- Kardelenler, (araştırma) (2004)
- Sit Nene’nin Masalları (çocuk kitabı) (2008)
- Taş Duvar Açık Pencere (derleme) (2009)
- Saklı Şiirler, (şiir) (2012)
Öykü:
- Memleket Hikayeleri (1919)
- Gurbet Hikayeleri (1940)
Mizah:
- Sakın Aldanma İnanma Kanma (1915)
- Kirpinin Dedikleri (1918)
- Ago Paşa’nın Hatıratı (1918)
- Ay Peşinde (1922)
- Tanıdıklarım (1922)
- Guguklu Saat (1925)
Günce (Günlük):
- Bir İçim Su (1931)
- Bir Avuç Saçma (1939)
- İlk Adım (1941)
- Üç Nesil Üç Hayat (1943)
- Makyajlı Kadın (1943)
- Tanrıya Şikâyet (1944)
Hatıra (Anı):
- Minelbaba İlelmihrab (1946)
- Bir Ömür Boyunca (1980)