KİTABIN ADI Çete
KİTABIN YAZARI REFİK HALİD KARAY
YAYIN EVİ İNKILAP VE AKADEMİ
SAYFA SAYISI 176
KİTABIN KONUSU:
Rus çarı Prensesi NİNA DANİLOVİÇ’ in, Fransız Ernestie evliliğinden sonra Suriye’deki yaşamı; Adana’ da bulunan hazineyi almak istemesi ve bu hedefe ulaşmaya çalışırken çete komutanı KIRAN Bey’le yaşadığı aşk anlatılmaktadır.
KİTABIN ÖZETİ:
Nina Daniloviç,Beyrut’ta Lübnan Fransız yüce Komiserliği istihbarat dairesi âmiri Kolonele Kilikya’ya gitmek istediğini söyler. Kolonel prensesin bu sıralarda Kilikya’ya gitmesinin tehlikeli olduğunu belirtir. Nina Adana’ya eski Osmanlı İmparatorluğunun hazinesini bulmak için gitmek ister. Bu bir ton altını bulup zor durumdaki ülkesini kurtaracaktır.
Adana’ya gitmek için iki yol bulunmaktadır. Bunlardan biri Rayak-Halep üzerinden doğrudan doğruya trenle, ikincisi ise vapurla Mersin’e giderek oradan trene binmektir. Halep-Adana arasındaki demir yolunun çeteler tarafından bozularak askeri bir trenin baskına uğratıldığı ve bu yolun tehlikeli olduğu bilinmektedir. Tek yolun Suriye iskelelerine kıyı boyu kereste getiren gemilerin kiralanarak Yumurtalık’a çıkmak olduğu savunulur.
Askerliğini Atğm. Olarak yapan Fransızca hocası Nezih Suat’a eski komutanı Bnb. Recep Bey tarafından bir mektup ulaşır. Mektupta “Vaadimi tutuyorum, seni cepheye çağırıyorum.” diye yazar.
Nezih Recep Bey’in karargahına varır. Recep Bey Fransız kuvvetlerine karşı Amanoslardaki çetenin komutanlığını Nezih’e vermiştir. Artık Nezih’in ismi Kıran Bey, on altı kişilik çetenin ismi de Kıran Bey Çetesi olmuştur.
Kıran bey çetesinin şöhreti her tarafa yayılır. Kürt çeteleriyle anlaşmalar, birleşmeler olur. Kıran Bey adı dilden dile, ilden ile döne dolaşa çığ azameti almıştır.
Nina yola çıkmış fakat Yumurtalık’a 1 mil kala takip edildiklerini anlar ve gemiden kaçar. Gemiyi basan finikler herkesi öldürür ama prensesi bulamaz. Prensesin kaçtığını anlayıp arkasından ateş ederler. Bu sırada Kıran Bey çetesinin iki elemanı yoksulla öksüz orada bulunmaktadır. Kızı baygın olarak görürler ve Kıran Beyin yanına götürmek için hareket ederler.
Kıran Bey kızın yanına gittiğinde kız hiç konuşmamış ve korkmuştur. Birkaç gün daha konuşmaz güzel prenses fakat Kıran Bey’den zarar gelmeyeceğini anlayınca her şeyi anlatmaya başlamıştır.
Nina Rus Çarının kızı olduğunu, finiklerin baskılarıyla Rusya’dan kaçtığını, bu sırada Fransız Yzb. Ernest ile tanışıp evlendiğini, Adana’ya Osm. İmp. hazinesini bulmak için geldiğini fakat finiklerin baskınına uğradığını anlatır.
Bu konuşmalar Kıran Bey’i etkilemiştir. Nina’nın eşsiz güzelliğinden etkilenen Kıran Bey Nina’nın gözlerinden kendini alamamaktadır. Ninada Kıran Bey’den hoşlanmış ona baktığında nur yüzlü İsa’yı hatırlamaktadır.
Kıran Beyle Nina birbirlerine deli gibi âşık olurlar ve 4 gün sabaha kadar mutluluklarını paylaşırlar. Taki Recep Beyden haber gelene kadar.
Recep Bey, prensesi Fransız kuvvetlerine teslim edilmesini ve daha sonra harekatın başlamasını emreder. Kıran çok evdiği fakat düşmanı olduğu Nina’dan ayrılmak zorunda kalacaktır. Nina ise hiç bir yere gitmek istemediğini nasıl olsa herkesin kendisini ölmüş olarak bildiğini ve Kıran’ı çok sevdiğini söyler.Ama ayrılık vakti gelmiştir.
Sabah olmuştur. Ninayla kıran genç aşıklar gibi birbirleriyle hiç konuşmadan ayrılacakları noktaya kadar gelirler. Nina’yı her gün Fransız kuvvetlerinin geçtiği noktalardan birine bırakacaklardır. Kıran ile Nina son defa sarılarak ayrılırlar.
Kıran hâlâ: Nina’yı düşünmekte idi. Gerideki tepeye doğru tırmandıklarında Fransız kuvvetler tarafından pusuya düşürülürler. Nina’da Kıran’ın pusuya düştüğünü görür ve hemen Kıranın yanına gider. Kıranla beraber kendi birliğine ateş ederek hem Kıran’ın hemde çete elemanlarının kendisine karşı olan hayranlığını artırır. Fransız kuvvetini yok ederler ve Kıranla Nina ömür boyu hayatlarını birleştirirler.
KİTABIN ANA FİKRİ:
Aşkın her engeli aşacağını ve bu uğurda her şeye karşı gelinebileceği anlatılmaktadır.
OLAYLARIN VE ŞAHISLARIN DEĞERLENDİRİLMESİ:
KOLONEL: Emir altında kalan ve kendisine zara gelmemesini isteyen bir kişi.
YZB.ERNEST: Nina’nın eşidir.
NİNA DANİLOVİÇ: Güzel, iyi huylu, ülkesini seven birisidir.
NEZİH (KIRAN BEY): Vatansever, iyi huylu, olumsuz bir durumu benimsemeyen, yakışıklı bir çete reisidir.
RECEP BEY: Türk kuvvetlerinin başıdır.
YOKSUL VE ÖKSÜZ: Kıran Bey çetesinin en önemli elemanlarıdır.
KİTABIN YAZARI HAKKINDA KISA BİLGİ:
İstanbul’da doğmuştur (1888). Mudurnu’dan İstanbul’a göç etmiş Karakayış ailesine mensup Maliye Baş veznedarı Mehmed Halit Bey’in oğlu olan Karay, Veznecilerdeki Şemsü’l Maarif ve Göztepe’deki Taş Mektepte okumuş, bu arada özel dersler almıştır. Galatasaray’a devam etmiş (1900-1906), ancak okulu bitirememiştir. Mektep-i Hukuk’a girmiş (1907), bir yandan da Maliye Nezareti’nde Devair-i Merkeziye kaleminde katiplik yapmıştır. Meşrutiyet’in ilanından sonra öğrenimini ve katipliği bırakarak gazeteciliğe başlamıştır (1908). Önce gündelik Servet-Fünun’ da sonra Tercuman-ı Hakikat ‘ta çevirmen ve yazar olarak çalışmıştır (1909). Son Havadis adıyla, ancak iki hafta çıkabilen bir gazete kurmuştur (1909). Hürriyet ve İtilaf Fıkrasının iş başına geldiği sırada Altıncı Belediye Dairesi Başkatibi olmuş (1912), İttihat ve Terakki İktidarınca Mahmut Şevket Paşa’ya suikast olayının ardından muhalefeti tuttuğu gerekçesiyle Sinop’a sürülmüştür (1913). Oradan Çorum’a, Bilecik’e ve Ankara’ya nakledilmiştir (1913-1918). Ziya Gökalp ve Ömer Seyfettin’in çabalarıyla İstanbul’a dönmüş (1918), Robert Kolej’de Türkçe öğretmenliği yapmıştır. Mütareke ‘de yeniden siyasal atılmış, Hürriyet ve İtilaf Fıkrası Genel Merkez üyesi olmuştur. Sabah gazetesinin başyazarı olmuş, Alemdar ve Peyam-ı Sabah gazetelerinde yazmıştır. Damat Ferit Paşa hükümeti döneminde Posta-Telgraf Umum Müdürü atanmıştır (1919).
Kurtuluştan sonra Millî Mücadele’ye karşı olan yazıları yüzünden Yüz ellilikler listesi alınmış ve yurdu terk etmek zorunda kalmıştır (1922). Beyrut ve Halep’de on beş yıl bir sürgün ve gurbetlik yaşamı olmuş, Halep’te yayımlanan Doğruyol (1924) ve Vahdet (1928) gazetelerinin yönetimini üstlenmiştir. Kabul edilen af kanunuyla yurda dönmüş (1938), yeniden gazeteciliğe başlamış, ancak yaşamın sonuna kadar politikaya girmemiştir.
Yüzellilikler’in affının doğrudan doğruya Refik Halid sayesinde olduğunu ima eden Yakup Kadri, bizzat Atatürk’ün öykülerini ve yazılarını çok sevdiği Karay’ın yurda dönmesinin sağlanmasını istemiş ve bir toplantıda içişleri Bakanı Şükrü Kaya’ya “Ne yapacaksak yapalım, onun bir an evvel memlekete dönmesinin çaresine bakalım” demiştir. Şükrü Kaya yazarın bir sınır karakoluna teslim olması, oradan “nezaketle Ankara’ya gönderilmesi yolunda bir çözüm bulmuş, ancak Refik Halid bu çözümü kabul etmeyince, af yoluna gidilmiştir.
Yaşamını kalemiyle kazanan Karay, İstanbul’da ölmüştür (1965).
Yazın Yaşamı
Yakup Kadri’nin “uzaktan uzağa Aşk-ı Memnu’daki hoppa ve züppe Behlül’ü andırır halleri” olduğunu söylediği Refik Halid, ilk yazılarını gündelik Servet-i Fünun’da yayımlamış, Fecr-i Ati topluluğuna katılmıştır. Yakup Kadri’nin Nirvana adlı tek perdelik oyunu yayımladığı 1909 yılında Refik Halid de Zend Avesta başlığı altında yazdığı bir dizi düzyazı ile dikkat çekmiştir. Karaosmanoğlu, bu yazılar için şunları söylemektedir: “Refik Halid o yazılarında alışılmış nesir temlerinden hiçbirine yer vermemekte, hep cansız şeylerden canlı varlıklar gibi bahsedip durmakta idi. Çok şahsiyetli bir üslubu da vardı ve bunda Edebiyatı Cedide’nin allı pullu süslerinden hiçbir iz gözükmüyordu. Refik Halit bununla kalmıyor, gayet sade bir konuşma türkçesiyle yazıyordu.
Ittıhat ve Terakki iktidarını eleştirdiği gönderildiği sürgün yıllarında edindiği Anadolu İzlenimlerini dili getirdiği Memleket Hikayeleri’ni Ziya Gökalp’ın yönettiği Yeni Mecmuada yayımlamıştır (Ocak-Ekim 1918). Bu öyküler, Millî Edebiyat ve Sade Lisan akımlarının genişletip benimsenmesinde önemli bir rol oynamıştır.
Gazeteciliğe hiç ara vermeyen Karay, yurt dışında gitmek zorunda kaldığı sürgün yıllarında ise Gurbet Hikayeleri’ni yazmıştır (Tan gazetesinde yayımı Aralık 1938-Nisan 1939).
Refik Halit Karay’ın Eserleri
Roman:
- İstanbul’un Bir Yüzü (1920)
- Ay Peşinde (1922)
- Yezidin Kızı (1939)
- Çete (1939)
- Sürgün (1941)
- Anahtar (1947)
- Bu Bizim Hayatımız (1950)
- Nilgün (3 cilt, 1950-1952)
- Yeraltında Dünya Var (1953)
- Dişi Örümcek (1953)
- Bugünün Saraylısı (1954)
- 2000 Yılının Sevgilisi (1954)
- İki Cisimli kadın (1955)
- Kadınlar Tekkesi (1956)
- Karlı Dağdaki Ateş (1956)
- Dört Yapraklı Yonca (1957)
- Sonuncu Kadeh (1965)
- Yerini Seven Fidan (1977)
- Ekmek Elden Su Gölden (1980)
- Ayın On Dördü (1980)
- Yüzen Bahçe (1981)
Diğer Eserler:
- Bir Tatlı Huzur, (biyografi) (1996)
- İçimde Kızıl Bir Gül Gibi, (deneme) (2002)
- Babama, (otobiyografi) (2002)
- Kardelenler, (araştırma) (2004)
- Sit Nene’nin Masalları (çocuk kitabı) (2008)
- Taş Duvar Açık Pencere (derleme) (2009)
- Saklı Şiirler, (şiir) (2012)
Öykü:
- Memleket Hikayeleri (1919)
- Gurbet Hikayeleri (1940)
Mizah:
- Sakın Aldanma İnanma Kanma (1915)
- Kirpinin Dedikleri (1918)
- Ago Paşa’nın Hatıratı (1918)
- Ay Peşinde (1922)
- Tanıdıklarım (1922)
- Guguklu Saat (1925)
Günce (Günlük):
- Bir İçim Su (1931)
- Bir Avuç Saçma (1939)
- İlk Adım (1941)
- Üç Nesil Üç Hayat (1943)
- Makyajlı Kadın (1943)
- Tanrıya Şikâyet (1944)
Hatıra (Anı):
- Minelbaba İlelmihrab (1946)
- Bir Ömür Boyunca (1980)