Doğal Sistemler Konu Anlatımı
DOĞA VE İNSAN
- Doğal Çevre (Ortam): Doğal şartlara bağlı olarak oluşan olayların oluşturduğu ortamdır.
Taş Küre (Litosfer): Doğal çevre içerisinde üzerinde dağ, plato, ova, vadi gibi yer şekillerinin yer aldığı kayaç ve tabakalardan oluşan ortamdır.
Su Küre (Hidrosfer): Okyanus, deniz, bataklık, göl ve akarsu gibi suların oluşturduğu ortamdır.
Hava Küre (Atmosfer): Dünyayı çepeçevre saran gazlardan oluşan ve hava olaylarının meydana geldiği ortamdır.
Canlı Küre (Biyosfer): Atmosfer, litosfer ve hidrosferde yaşayan bitkiler, hayvanlar, mikroorganizmalar ve diğer canlıların yanı sıra insanlardan oluşan ortamdır.
- Beşerî Çevre (Ortam): İnsanların doğal ortamdaki imkânlardan yararlanarak kendi ürettikleri ve oluşturdukları çevreye denir. İnsanın ihtiyaçlarını karşılamak için doğal ortamda yapmış olduğu yaşamsal aktivitelerin tümüneyse beşerî olay denir.
- Coğrafi Ortam: Atmosfer, hidrosfer, litosfer ve biyosfer gibi birbirleriyle ilişkili olan doğal ortamlar ile beşerî ortamın birlikte oluşturduğu ortamdır. Canlı unsurlardan biri olan insan doğanın bir parçasıdır ve doğada meydana gelen her olgu ve süreçle sürekli etkileşim hâlindedir. Coğrafya biliminin konusu da insan ve doğa arasındaki etkileşimdir. İnsan ve doğa etkileşimi; insanın doğaya bağımlı olması, doğaya adapte olması ve doğayı değiştirmesi şeklinde gerçekleşir.
İNSAN-DOĞA ETKİLEŞİMİ
Canlı unsurlardan biri olan insan doğanın bir parçasıdır ve doğada meydana gelen her olgu ve süreçle sürekli etkileşim hâlindedir. Coğrafya biliminin konusu da insan ve doğa arasındaki etkileşimdir. İnsan ve doğa etkileşimi; insanın doğaya bağımlı olması, doğaya adapte olması ve doğayı değiştirmesi şeklinde gerçekleşir.
İnsanın Doğaya etkisi
– Süveyş Kanalının yapılması
– Bataklıkların kurutularak tarım arazisine dönüştürülmesi
– Rüzgâr santrallerinin kurulması
Doğanın İnsana etkisi
– Tarlaların nadasa bırakılması
– Karadeniz’de evlerin ahşaptan yapılması Erzurum-Kars çevresinde büyükbaş hayvancılığı yapılması
– Erzurum-Kars çevresinde büyükbaş hayvancılığın yapılması
Doğanın Doğaya etkisi
– Akarsuların vadi, dev kazanı gibi şekiller oluşturması
– Deprem ve volkanizma sonrasında tsunaminin oluşması
Dünya’nın Şekli ve Hareketleri
EVREN, GÜNEŞ SİSTEMİ VE DÜNYA
Evren: Bütün gezegenleri, yıldızları, gök adalarını, kümeleri, gaz ve bulutları içine alan uzayın bütününe denir. Güneş Sistemi: Güneş ve çekim etkisi altında kalan sekiz gezegen ile bu gezegenlerin uyduları ve bunlarla birlikte milyarlarca küçük gök cisminin oluşturduğu sistemdir. Güneş: Dünya’yı aydınlatan ortalama büyüklükte olan bir yıldızdır. Gezegen: Güneş’in çevresinde dönen, Güneş’ten aldığı ışığı yansıtan gök cisimleridir.
Gezegenlerin Özellikleri
- Bütün gezegenler kendi ekseni etrafında ve Güneş etrafında döner.
- Bütün gezegenlerin eksen eğikliği vardır
- Bütün gezegenlerde yer çekimi vardır
DÜNYA
- Merkür ve Venüs’ten sonra Güneş’e en yakın 3. gezegendir. Dünya’ya en yakın gezegen Mars’tır.
- Dünya’nın uydular tarafından gönderilen fotoğraflarına bakıldığında küresel bir şekle sahip olduğu görülür.
- Fakat Dünya tam bir küre değil geoit şeklindedir.
Not: Plüton 2006 yılına kadar gezegen statüsünde olan Plüton 2006 yılında gezegen statüsünden çıkarılmıştır.
Karasal (İç) gezegenler
- Merkür
- Venüs
- Dünya
- Mars
Gaz (dış) gezegenler
- Jüpiter
- Satürn
- Uranüs
- Neptün
Dünya’nın şekli ve boyutları
Dünya’nın Geoit Şekli
Geoit: Dünya, kutuplardan hafif basık, Ekvator’dan ise hafif şişkindir. Dünya’nın kendine has bu şekline geoit denir
Dünya’nın Geoit Şeklinin Sonuçları
- Ekvator çevresinin uzunluğu (40.076 km), kutuplar çevresinin (40.009 km) uzunluğundan fazladır.
- Ekvator’un yarıçapı kutupların yarıçapından fazladır.
- Yer çekimi Ekvator’da az, kutuplarda fazladır.
Dünya’nın Küresel Şekli
Günümüzde, uzaydan uydularla çekilen fotoğraflar, Dünya’nın kendine özgü bir şeklinin olduğunu kanıtlamaktadır. Dünya’nın şekli genel olarak küreseldir.
Dünya’nın Küresel Şeklinin Sonuçları
Gece ve gündüz oluşur. Dünya’nın bir tarafı aydınlıkken diğer tarafı karanlık olur.
Paralel boylarının uzunluğu Ekvator’dan kutuplara gidildikçe kısalır.
Meridyenler arasındaki mesafe Ekvator’dan kutuplara gidildikçe daralır.
Çizgisel hız Ekvator’dan kutuplara gidildikçe azalır.
Tan ve grup süresi kutuplara gidildikçe uzar.
Ekvator’dan kutuplara gidildikçe Güneş ışınlarının geliş açısı küçülür.
Ekvator’dan kutuplara gidildikçe denizlerin tuzluluk oranı azalır.
Ekvator’dan kutuplara gidildikçe tarım ürünlerinin olgunlaşma süresi uzar.
Gölge boyu Ekvator’dan kutuplara gidildikçe uzar.
Güneş ışınlarının atmosferde aldığı yol Ekvator’dan kutuplara gidildikçe uzar.
Ekvator’da ve kutuplarda termik basınç kuşakları oluşur.
Harita çizimlerinde bozulmalar olur.
Kalıcı kar sınırı Ekvator’da yüksektir, kutuplara gidildikçe alçalır.
DÜNYA’NIN HAREKETLERİ VE SONUÇLARI
Dünya’nın Günlük Hareketi ve Sonuçları
Dünya’nın kutup noktalarından geçtiği varsayılan eksen çevresinde batıdan doğuya doğru dönerek 24 saatte tamamladığı harekete günlük hareket (eksen hareketi) denir.
Dünya’nın Günlük Hareketinin Sonuçları
Çizgisel hız ve açısal hız oluşur.
Açısal hız Dünya’nın her yerinde aynıdır.
Çizgisel hızın oluşmasının nedeni Dünya’nın günlük hareketidir ama Ekvator’dan kutuplara gidildikçe azalmasının nedeni Dünya’nın küresel şeklidir.
Gece ve gündüz birbirini takip eder.
Gün içinde Güneş ışınlarının geliş açısı değişir.
Gün içinde sıcaklık değişir.
Gün içinde gölge boyu ve yönü değişir.
Günlük sıcaklık farkları oluşur.
Fiziksel parçalanma oluşur.
Gün içinde basınç farkları oluşur.
Dinamik basınç kuşakları oluşur.
Yerel saat farkları oluşur.
Yön kavramı oluşur.
Okyanus akıntıları ve rüzgârların yönlerinde sapmalar meydana gelir.
Dünya’nın Yıllık Hareketi
Dünya, Güneş etrafındaki yörüngesinde bir tam dönüşünü 365 gün 6 saatte tamamlar. Buna bir yıl denir. Dünya’nın Güneş etrafında dönerken izlediği elips şeklindeki yola yörünge denir. Yörüngenin oluşturduğu düzleme ise yörünge düzlemi (ekliptik) denir.
Günöte (4 Temmuz)
- Dünya’nın Güneş’ten uzaklaştığı tarih
- Dünya, Güneş’ten uzaklaşınca çekim etkisi azalır ve hızı da yavaşlar.
- Bu durum 4 Temmuz tarihinde gerçekleşir. Günöte (Afel) olarak adlandırılır.
- 23 Eylül ekinoksunun 2 gün gecikmesine neden olur.
Günberi (3 Ocak)
- Dünya’nın Güneş’e en fazla yaklaştığı tarih
- Dünya, Güneş’e yakınlaşınca çekim etkisi ve hızı artar.
- Bu durum 3 Ocak tarihinde gerçekleşir ve günberi (perihel) olarak adlandırılır.
- Şubat ayının 28 gün sürmesine neden olur.
Dünya’nın Eksen Eğikliği
Ekvator Düzlemi: Ekvator çizgisinin geçtiği düzlem.
Yörünge Düzlemi: Dünya’nın Güneş’in çevresinde dönerken izlediği elips yörüngenin düzlemidir.
Yer Ekseni: Bir kutup noktasından diğer kutup noktasına uzanan, Dünya’nın merkezinden geçtiği varsayılan hayalî çizgidir.
Eksen Eğikliği: Ekvator düzlemi ile Yörünge düzlemi arasındaki 23° 27’ lik açı farkıdır.
Yengeç Dönencesi: Kuzey Yarım Küre’de Ekvator’un 23° 27’ kuzeyinden geçtiği varsayılan enlemdir. Oğlak Dönencesi: Güney Yarım Küre’de Ekvator’un 23° 27’ güneyinden geçtiği varsayılan enlemdir. Kutup Daireleri: Kuzey ve Güney Yarım Küre’de 66° 33’ enlemlerinden geçen hayalî çizgilerdir.
Dünya’nın Eksen Eğikliği ve Yıllık Hareketin Sonuçları
- Bir merkezde farklı mevsimler oluşur.
- Matematiksel iklim kuşakları oluşur.
- Aydınlanma çemberi yıl içinde yer değiştirir.
- Güneş ışınlarının geliş açısı yıl içinde değişir.
- Yıllık sıcaklık farkları oluşur.
- Yıl içinde gece ve gündüz süresi değişir.
- Gölge boyu yıl içinde değişir.
Astronomik Mevsimlerin Oluşumu
Bir merkezde farklı mevsimlerin oluşmasının temel sebebi eksen eğikliğidir. Eksen eğikliğinden dolayı Güneş ışınları yıl içerisinde sürekli farklı açılarla gelir. Güneş ışınları yıl içerisinde daha büyük açıyla geldiği dönemlerde yaz oluşurken daha küçük açıyla geldiği dönemlerde kış oluşur. Dünya, Güneş etrafında dönerken astronomik mevsimlerin periyotlarını belirleyen dört önemli gün ortaya çıkar. Bu dört önemli gün ve özellikleri şunlardır:
21 Aralık (Solstis)
- Kuzey Yarım Küre’de kış mevsiminin başlangıcıdır.
- Güney Yarım Küre’de yaz mevsiminin başlangıcıdır.
- Güneş öğle vakti Oğlak Dönencesi’ne dik açılarla düşer.
- Oğlak Dönencesi’nde öğle vakti gölge oluşmaz.
- Aydınlanma çemberi kutup dairelerinden geçer.
- Güney Yarım Küre’de gündüzler uzun, geceler kısadır.
- Kuzey Yarım Küre’de gündüzler kısa, geceler uzundur.
- Bu tarihte Güney Yarım Küre’de en uzun gündüz yaşanır.
21 Haziran (Solstis)
- Kuzey Yarım Küre’de yaz mevsiminin başlangıcıdır.
- Güney Yarım Küre’de kış mevsiminin başlangıcıdır.
- Güneş öğle vakti Yengeç Dönencesi’ne dik açılarla düşer.
- Yengeç Dönencesi’nde öğle vakti gölge oluşmaz.
- Aydınlanma çemberi kutup dairelerinden geçer.
- Kuzey Yarım Küre’de gündüzler uzun, geceler kısadır.
- Güney Yarım Küre’de gündüzler kısa, geceler uzundur.
- Bu tarihte Kuzey Yarım Küre’de en uzun gündüz yaşanır.
23 Eylül (Ekinoks)
- Güneş ışınları Ekvator’a dik açıyla düşer.
- Ekvator’da öğle vakti gölge oluşmaz.
- Aydınlanma çizgisi kutup noktalarından teğet geçer.
- Dünya’nın her yerinde gece-gündüz süresi eşittir.
- Kuzey Yarım Küre için sonbahar mevsiminin başlangıcıdır.
- Güney Yarım Küre için ilkbahar mevsiminin başlangıcıdır.
- Aynı meridyen üzerinde Güneş aynı anda doğar ve batar.
21 Mart (Ekinoks)
- Güneş ışınları Ekvator’a dik açıyla düşer.
- Ekvator’da öğle vakti gölge oluşmaz.
- Aydınlanma çizgisi kutup noktalarından teğet geçer.
- Dünya’nın her yerinde gece-gündüz süresi eşittir.
- Kuzey Yarım Küre için ilkbahar mevsiminin başlangıcıdır.
- Güney Yarım Küre için sonbahar mevsiminin başlangıcıdır.
- Aynı meridyen üzerinde Güneş aynı anda doğar ve batar.
TÜRKİYE’NİN COĞRAFİ KONUMU
Türkiye’nin coğrafi konumu ikiye alınarak incelenmektedir. Türkiye’nin Mutlak (Matematik) Konumu, Türkiye’nin Göreceli (Özel) Konumu
Türkiye’nin Coğrafi Konumu ve Sonuçları
Herhangi bir yerin dünya üzerinde bulunduğu alana coğrafi konum denir. Türkiye’nin coğrafi konumunu Mutlak konum, göreceli konum ve jeopolitik konum başlıkları altında anlatacağız.
TÜRKİYE’NİN MUTLAK
(MATEMATİK) KONUMU
Mutlak Konum (Matematiksel konum) bir yerin Ekvatora ve Başlangıç Meridyeni ‘ne göre konumudur ve o yerin dünya üzerinde coğrafi koordinat sistemini bildirir.
Türkiye 36°- 42° Kuzey enlemleri ile 26°-45° Doğu boylamları arasında yer alır. Türkiye bu konumuyla başlangıç meridyeninin doğusunda Doğu Yarım Kürede, başlangıç paraleli olan ekvatorun kuzeyinde Kuzey Yarım Kürenin Orta kuşağında yer alır.
Matematik konumun etkileri enleme ve boylama bağlı olarak iki başlıkta incelenmektedir.
Türkiye’nin Mutlak Konumunun Sonuçları
- Ekvatorun kuzeyinde Başlangıç Merdiyeni’nin doğusunda yer almaktadır.
- En kuzeyi ile en güneyi arasında 6° Paraleller farkı ve 666 km kuş uçuşu uzaklık vardır.
- En doğusu ile en batısı arasında 19 meridyen farkı ve 76 dakika yerel saat farkı vardır.
- II ve doğu saat dilimlerini kullanır.
- Kuzey Yarım Kürede Orta Kuşak’ta yer alır.
- Kuzey yarım kürede yer aldığı için; Türkiye’nin coğrafi konumu
- Geceler ile gündüzler arasındaki zaman farkları kuzeye doğru gidildikçe artar.
-
- Güneyden kuzeye doğru gidildikçe güneş ışınlarının geliş açısı azalır.
- Bu nedenle güneyden kuzeye doğru gidildikçe sıcaklık genellikle azalır.
- Kuzeye doğru gidildikçe denizlerin tuzluluk oranı azalır.
- Kuzeye doğru gidildikçe kalıcı kar alt sınırı, tarım, orman, yerleşme üst sınırı deniz seviyesine yaklaşır.
- Kıyılarında buzul etkisi ile oluşan fiyort ve skyer kıyı tipleri görülmez.
- Çizgisel hız kuzeye doğru azalır.
- Tan ve gurup süresi kuzeye doğru uzar.
- Kuzeyden esen rüzgarlar sıcaklığı azaltırken, güney taraftan esen rüzgarlar sıcaklığı arttırır.
- Kuzeye doğru gidildikçe gölge boyu uzar.
- cisimlerin gölge yönleri yıl boyunca öğlenleri kuzeye düşer.
- Dağların güneye bakan yamaçları, kuzeye bakan yamaçlarından daha fazla ısınır. (Bakı Etkisi)
- 21 Haziranda yaz gün dönümü, 21 Aralıkta kış gün dönümü yaşanır.
- Orta Kuşak ‘ta yer aldığı için; Türkiye’nin coğrafi konumu
- Ilıman iklimler görülür.
- Dört mevsim belirgin olarak yaşanır.
- Akdeniz iklim kuşağında yer alır.
- Batı rüzgarlarının etkisi altındadır.
- Cephesel yağışların etkisindedir.
- En Kuzeyinde yazın en uzun gündüz yaklaşık 15 saat, kışın en uzun gece yaklaşık 15 saat olmaktadır.
- Güneş ışınlarını hiçbir zaman dik açıyla almaz ve gölge boyu sıfır olmaz. (Dönenceler dışında yer aldığı için)
Türkiye’nin Coğrafi Konumu Uç Noktaları
Doğuda: Iğdır-Aralık Dilucu (44° 48′ Doğu Yarım Küre)
Batıda: Çanakkale-Gökçeada Avlaka Burnu (25° 40′ Doğu Yarım Küre)
Kuzeyde: Sinop-İnceburun (42° 06′ Kuzey Yarım Küre)
Güneyde: Hatay-Yayladağı Topraktutan köyü (35° 51′ Kuzey Yarım Küre)
TÜRKİYE’NİN GÖRECELİ (ÖZEL) KONUMU
Yeryüzündeki herhangi bir yeri diğer yerlerden ayıran kendine has özellikleri o bölgenin göreceli konumunu ifade eder. Ayrıca yer
şekillerine, denizlere, kıtalara, komşu ülkelere, önemli yollara, geçitlere, sanayi kuruluşlarına, yeraltı zenginliklerine, ticaret, nüfus özellik ve yapısına, turizm, uygarlık ve kültür
merkezlerine göre konumu özel konumu oluşturur.
Yer şekillerine göre konum: Bir yerde görülen
iklimin koşullarını o yerin doğal bitki örtüsünün özellikleri ve dağılışı, o bölgedeki tarımsal
faaliyetlerinin dağılışı ve etkileri, ulaşımını, beşeri ve ekonomik faaliyetlerini etkiler.
Denizlere göre konum: Bir yerin İklim koşullarını, doğal bitki örtüsünü, ürün
çeşitliliğini, turizm, ulaşım, sanayi ve ticaret gibi özellikleri etkiler.
Önemli yollar ve geçitlere göre konum: Önemli kara ve deniz yolları üzerinde bulunan yerleşim merkezlerinde sanayi ve ticaret gelişmiştir.
Dolayısıyla bu bölgelerin nüfus yoğunlukları da fazladır.
Önemli güç (Siyasi, Askeri, Ticaret, Turizm, Kültür, Uygarlık, Doğal kaynak) merkezlerine göre konum: Bölgenin uluslararası platformda yerini belirler. Bu durum jeopolitik başlığında daha ayrıntılı işlenmektedir.
Türkiye’nin Göreceli Konumunun Sonuçları:
- Avrupa, Afrika ve Asya kıtalarının birbirine en çok yakınlaştığı mesafede
- Asya ile Avrupa arasında siyasi ekonomik açıdan köprü konumundadır.
- Avrupa’da Yunanistan ve Bulgaristan, Asya’da ise Gürcistan, Ermenistan, Azerbaycan (Nahçivan), İran, Irak, Suriye ile sınır komşudur.
- Üç tarafı denizler tarafından çevrilmiş bir yarımada ülkesidir.
- Çanakkale ve İstanbul boğazları dünyada deniz trafiğinde önemli bir yere
- Yer şekilleri kısa mesafelerde çok çeşitlilik gösterir.
- Kıyılar ile iç kesimler arasında önemli iklim ve bitki örtüsü farkları oluşmuştur.
- Bugünkü jeomorfolojik görünümünü yakın bir dönemde tamamlamıştır.
- Ortalama yükseltisi fazla olan bir ülkedir. (1132 metre)
- Yükselti batıdan doğuya doğru
- Türkiye’nin dağları, Alp-Himalaya kıvrım dağ sistemin uzantısı olup genelde doğu-batı uzantılıdır.
- Karadeniz ve Akdeniz’de dağlar denize paralel uzanırken, Ege’de dik uzanmaktadır.
- Maden çeşitliliği ve Madenlerin rezervleri bakımından zengin bir ülkedir.
- Uluslararası enerji yollarının (boru hatlarının) geçiş noktasında önemli bir kavşak durumundadır.
- Petrol ve doğalgaz bakımından zengin Orta Doğu ve Kafkas ülkelerine yakındır.
- Farklı kültürlere sahip milletlerin yerleştikleri bir mekân olmuştur.
- İpek ve Baharat yolu gibi ticaret yollarına geçitlik yapmıştır.
Türkiye’nin Jeopolitik Konumu
Bir yerin askeri gücü, siyasi gücü ve ekonomik gücü bakımından önem arz etmesi jeopolitik olarak adlandırılır.
Jeopolitik konum; dünya üzerinde herhangi bir yerin veya ülkenin çeşitli özellikler açısından başka ülkeler tarafından önem arz etmesine denir. Jeopolitik konumu belirlemede, jeopolitik kriterler kullanılır.
Türkiye tarih boyunca verimli tarım topraklarına, yeterli su kaynaklarına sahip
olması, ulaşıma elverişli olması, ılıman iklim koşullarını yaşıyor olması ve eski karalar
topluluğu olarak bilinen Avrupa, Asya ve Afrika arasında köprü durumunda bulunması
nedeniyle çeşitli medeniyetlerin kurulup geliştiği bir yer olmuştur.
Göreceli konum bir ülkenin kendine has özelliklerini barındırır.
Türkiye’nin Jeopolitik Konumunun Sonuçları
- Türkiye’nin üç kıtayı birbirine bağlayan çok önemli yerde olması, Türkiye’yi dünyanın ticari ve stratejik bakımından çok önemli bir coğrafyası haline getirmiştir.
- Türkiye’nin yer altı kaynakları zengin olup dünyanın önemli petrol rezervlerine sahip olan Ortadoğu ve Hazara yakın olması Türkiye’nin bir enerji koridoru olmasına sebep olmuştur.
- Türkiye’nin sıcak çatışma bölgesi olan Ortadoğu’da barış ve istikrarı geliştirmeye yönelik adımları AB ve NATO güvenliği üzerinde önemli etkileri bulunmaktadır.
- Türkiye bulunduğu bölgede güçlü bir orduya sahiptir.
- Türkiye uluslararası ve bölgesel düzeyde birçok örgüte ve teşkilatlara üyeliği bulunmaktadır.
- Türkiye jeopolitik açıdan dünyanın önemli ülkelerinden
Harita Bilgisi Konu Anlatımı
Harita Nedir?
Yer yüzünün tamamının yada bir bölümünün kuş bakışı olarak, bir ölçek dahilinde bir düzlem üzerine aktarılmasına harita denir. Bir haritanın harita oluşunu belirleyen unsurlar şunlardır;
Not: Kroki kabataslak çizildiği için harita olma vasfını taşımamaktadır. Harita kuş bakışı olmalı gerçeği yansıtmalıdır.
- Kuş bakışı görünümde olması.
- Ölçek dahilinde çizilmesi.
- Bir düzlem üzerine aktarılması.
Haritayı Oluşturan Unsurlar
- a) Ölçek:Haritalardaki küçültme oranına ölçek denir. Ölçek, kesir ve çizgi ölçek olmak üzere ikiye ayrılır.
1- Kesir Ölçek: Küçültme oranları kesirli sayılarla ifade edilir. 1/500.000, 1/2.000.000 gibi. Kesir ölçeklerde pay harita uzunluğunu payda ise çizimi yapılan yerin ne kadar küçüldüğünü göstermektedir.
2- Çizgi Ölçek: Harita üzerindeki uzunlukların gerçekte ne kadar olduğu bir şerit üzerine işaretlenerek gösterilir. Çizgi ölçek kullanılarak harita üzerindeki iki nokta arası kuş uçuşu uzaklık bulunabilir.
- b) Yön Oku:Haritalarda doğu, batı, kuzey ve güney gibi yönlerin bilinmesi önemlidir. Bu yönler enlem ve boylamlardan yararlanılarak bulunabilir. Enlem ve boylamların bulunmadığı haritalarda yön belirlemek için yön oku kullanılır.
- c) Harita Anahtarı (Lejant):Harita üzerinde dağılışı gösterilen olayların tamamının harita üzerine yazılarak gösterilmesi zor olduğu için haritalarda bazı bilgiler sembollerle gösterilir. Bu sembollerin yer aldığı bölümü harita anahtarı (lejant) denir.
Haritaların Sınıflandırılması
Haritalar ölçeklerine göre ve kullanım alanlarına göre ikiye ayrılırlar.
- Ölçeklerine Göre Haritalar: Haritalar ölçeklerine göre üç gruba ayrılır.
- a) Büyük Ölçekli Haritalar: Ölçeği büyük yani ölçek paydası küçük olan haritalardır. Bu haritaların ölçekleri 1/20.000’e kadar olabilir. Büyük ölçekli haritaların özellikleri şu şekildedir:
- Gösterdiği alan dardır.
- Ayrıntı fazladır.
- Hata payı azdır.
- Ölçeğin paydası küçüktür.
- Kâğıt üzerinde kapladığı alan fazladır.
- İzohipsler arası yükselti farkı azdır.
- b) Orta Ölçekli Haritalar: Ölçekleri 1/20.000 ile 1/500.000 arasında olan haritalardır.
- c) Küçük Ölçekli Haritalar: Ölçekleri 1/500.000’den küçük olan haritalardır. Küçük ölçekli haritaların özellikleri şı şekildedir:
- Gösterdiği alan geniştir.
- Ayrıntı azdır.
- Hata payı fazladır.
- Ölçeğin paydası büyüktür.
- Kâğıt üzerinde kapladığı alan dardır.
- İzohipsler arası yükselti farkı fazladır.
- Kullanım Alanlarına Göre Haritalar: Bir harita hazırlanırken belirtilen amaca göre hazırlanır. Bu haritalar kullanım amaçlarına göre farklı isim alırlar. Bu haritalardan bazıları:
Fiziki Haritalar: Yeryüzünün fiziki yapısı, dağları, ovaları, platoları, akarsuları, gölleri v.b. unsurları gösteren haritalardır.
İdari (Siyasi) Haritalar: Ülke sınırlarını, ülke içerisinde eyaletlerin, illerin ve ilçelerin sınırlarını gösteren haritalardır.
Beşerî Haritalar: İnsanların dağılışı ve nüfus özelliklerini gösteren haritalardır.
Ekonomik Haritalar: Ekonomik faaliyetlerin (tarım, hayvancılık, madencilik, ormancılık, ticaret vb.) dağılımını gösteren haritalardır.
Projeksiyon Yöntemleri
Haritalar çizilirken birtakım özellikler esas alınarak çizilir, bu özellikler arasında projeksiyon yöntemleri dediğimiz bir teknik vardır.
Düzlem Projeksiyon: Kutup bölgelerin çiziminde ise düzlem projeksiyon yönteminden faydalanılır.
Silindir Projeksiyon: Daha çok ekvator ve çevresi çizilirken kullanılır.
Konik Projeksiyon: Orta enlemlerin çiziminde konik projeksiyon yönteminden faydalanılır.
Ölçek
Ölçek büyüdükçe haritanın ayrıntı gösterme gücü azalır. Ölçek küçüldükçe haritanın ayrıntı gücü artar.
Kesir Ölçek: Pay ve payda olarak gösterilen ölçek şeklidir. 1/1000 gibi.
Çizgi Ölçek: Gerçek uzunluğun eşit bölümler ayrılmış bir doğru üzerinde gösterilmesidir.
Harita Çeşitleri
Büyük Ölçekli Haritalar: Ölçeğin paydaki sayının küçük olduğu haritalardır. (1/20.000 – 1/200.000 arasında haritalardır.)
Orta Ölçekli Haritalar: Ölçeği 1/200.000 ile 1/500.000 arasındaki haritalardır.
Küçük Ölçekli Haritalar: Ölçeği 1/500.000’den büyük haritalardır.
Haritalarda Yer Şekillerinin Gösterilmesi
Tarama Yöntemi: Taramalar eğim doğrultusunda yapılır. Kısa kalın çizgi eğimin fazla olduğunu, uzun ince çizgiler eğimin az olduğunu ifade eder.
Gölge Yöntemi: Yer şekillerini bir yönden ışıkla aydınlatılarak gösterilir.
Kabartma Yöntemi: Yer şekilleri kabartılarak gösterilir. En yaygın yöntemdir.
Renklendirme Yöntemi: Fiziki haritalarda gösterilir. Yükselti hakkında bilgiler verir. 0-500 m yeşil, 500-1000 m sarı, 1000-1500 m turuncu, 1500 m ve üzerinde yerler ise kahverengi tonları ile gösterilir.
İzohips Yöntemi: Aynı yükseltiye sahip olan noktaların birleştirilmesi ile oluşan eğrilere denir. Bu eğrilerin sık geçtiği yerler de eğim çoktur.
İzohipslerin Bazı Özellikleri
- 0 Metre eğrisi deniz seviyesini gösterir.
- İzohipsler birbirlerini kesmezler.
- Dağ doruklarında . şeklindedirler.
- Birbirlerine kapalı eğrilerdir, en dışta bulunan eğri en alçak yeri gösterir.
- Birbirini çevrelemeyen iki eğrinin yükseltisi aynıdır.
- İzohipslerin sık geçtiği yerlerde eğim fazla, seyrek geçtiği yerlerde ise eğim azdır.
İklim Bilgisi Konu Anlatımı
İKLİM BİLGİSİ
Geniş bir sahada uzun yıllar boyunca görülen hava olaylarının (sıcaklık, basınç, rüzgâr, nemlilik, yağış vb.) ortalamasına iklim denir. İklimi inceleyen bilim dalı Klimatoloji dir.
Dar bir alanda görülen birkaç günlük atmosfer olaylarına Hava Durumu denir. Hava durumunu inceleyen bilim ise meteorolojidir.
İKLİMİN ETKİLERİNE ÖRNEKLER
-İnsanların yeryüzüne dağılışını etkiler. Örneğin, nüfus orta kuşakta yoğunlaşmıştır. Sıcak kuşakta yaşayan insanlar yüksek dağları tercih ederler.
-Bitkilerin dağılışını etkiler. Ekvatorda geniş yaprak, ılıman kuşakta karışık orman, soğuk bölgede iğne yapraklı ağaçlar yaygındır.
-Hayvanların dağılışını etkiler. Karadeniz Ve Erzurum-Kars’ta büyükbaş hayvancılık yapılırken İç Anadolu’da küçükbaş hayvancılık yapılır.
- Tarım ürünlerini Karadeniz kıyılarında çay fındık tarımı yapılırken, İç bölgelerde buğday arpa; Akdeniz ikliminde ise zeytin turunçgiller gibi ürünlerin tarımı yapılır.
-Mesken türü ve malzemesini etkiler. Karadeniz Bölgesi ve İskandinav ülkelerinde ahşap evlerin, iç ve karasal bölgelerde kerpiç evlerin yaygın olması gibi.
- Dış kuvvetlerin etki alanını belirler. Çöllerde rüzgâr, ılıman kuşakta akarsu, soğuk kuşakta buzulların etkili olması ..
Yani iklim, ekonomik faaliyetlerden insana, bitkiden hayvana kadar her şeyi etkiler. Yalnız yeraltı kaynaklarını etkilemez.
ATMOSFER VE ÖZELLİKLERİ
Yerçekimi etkisi ile yeryüzünü çepeçevre saran gaz kütlesine atmosfer (hava) denir.
ATMOSFERİN ETKİLERİ:
- Yaşam için gerekli olan gazları ihtiva
- Güneş ışınlarının dağılmasını sağlar. Böylece gölgeler tam karanlık olmaz ve sıcaklığı düzenlemiş
- Güneşten gelen zararlı ışınları
- Sesi iletir, haberleşmeyi sağlar.
- İklim olayları meydana
- Uzaydan gelen göktaşlarının parçalanmasını sağlayarak yere ulaşmasına engel
NOT: Atmosfer de dünyanın şekline benzer. Ekvatorda daha kalın, kutuplarda daha incedir. Bu durum üzerinde sıcaklık, yerçekimi ve çizgisel hız etkili olmuştur.
NOT: Güneş ışınlarının tamamı yeryüzüne ulaşmaz. Bir kısmı atmosfer içinde dağılır, bir kısmı atmosfer tarafından tutulur, bir kısmı atmosferden geri yansır.
ATMOSFERİN KATMANLARI
Atmosferin katları yeryüzünden itibaren Troposfer, Stratosfer, Mezosfer, İyonosfer (Termosfer), Egzosfer olarak sıralanır.
TROPOSFER:
- Yeryüzüyle temas halindeki en alt tabakadır.
- Ekvator üzerindeki daha kalın, kutuplarda daha
- Su buharının bulunduğu tek katmandır. Bu yüzden meteorolojik olaylar sadece bu katmanda görülür.
-Yatay ve dikey ısı değişimi görülür.
- Daha çok yerden yansıyan ışınlarla ısınır. Bu yüzden yükseklere çıktıkça sıcaklık azalır.
NOT: Stratosfer içinde yer alan Ozon tabakası zararlı güneş ışınlarını tutar. İyonosfer tabakasında yüksek sıcaklık sebebiyle gazlar iyonlara ayrılmıştır, bu sayede radyo dalgalarını yansıtır. Mezosfer’de meteorlar parçalanır. En dıştaki Ekzosferde ise uydular bulunur.
SICAKLIK
En önemli iklim elemanıdır. Basınç – rüzgar, nem ve yağış gibi diğer iklim olaylarının da oluşmasında etkilidir.
Sıcaklığı belirleyen en önemli faktör GÜNEŞ IŞINLARININ DÜŞME AÇISI dır.
Güneş ışınlarının düşme açısı ise; dünyanın şekline (enlem), günün saatine, yıl içinde yaşanan mevsime, eğim ve bakı şartlarına göre değişir.
Güneş ışınları dik gelirse atmosferde az yol gider, atmosfer bu ışınları az tutacağından ısınma fazla olur. Ekvator ve çevresi bu yüzden sıcak, kutuplar bu yüzden soğuktur.
Bir ışık demeti dik geldiği yüzeyde (A) daha çok ısıtır. Çünkü enerji kaybına uğramaz. (B) bölgesine gelen ışınlar fazla ısıtamaz. Çünkü ışınların atmosferde gittiği yol uzamış, atmosfer tarafından tutulma oranı artmıştır.
GÜNEŞ IŞINLARININ DAĞILIŞINI ETKİLEYEN FAKTÖRLER:
1.ENLEM (DÜNYANIN ŞEKLİ)
Dünyanın şekline göre güneş ışınlarının düşme açısı kutuplara doğru küçülür ve sıcaklık azalır. Buna enlem etkisi denir.
ENLEM etkisine örnekler:
- Ekvator çevresinden gelen rüzgârların sıcaklığı artırması, kutuptan gelenlerin sıcaklığı düşürmesi
- Denizlerin sıcaklığı ve tuzluluğunun kutuplara doğru azalması
- Orman, tarım, kalıcı kar sınırının kutuplara gittikçe deniz seviyesine yaklaşması…
- Akdeniz’de deniz turizmi süresinin Karadeniz’den fazla olması…
NOT: Bazen sıcaklık enlem etkisine ters olabilir. Örneğin, Kışın Ankara (yüksek ve karasal olduğu için) kuzeyde yer alan Sinop’tan daha soğuktur.
2.GÜNLÜK HAREKET
Güneş ışınlarının düşme açısı günün her saatine göre değişir. Böylece sıcaklık da değişir. Günün en soğuk vakti güneş doğmadan önceki vakittir. Sebebi gece boyunca yeryüzünün ısı kaybetmesidir. Günün en sıcak vakti de tam öğlen değil öğleden sonra saat 13 – 14 civarıdır. Bu durum Isı birikimi kavramıyla açıklanabilir.
3.MEVSİMLER (EKSEN EĞİKLİĞİ)
Eksen eğikliğinden dolayı güneş ışınlarının düşme açısı yıl boyunca değişir. Örneğin İstanbul aralık ayında ışınlar eğik geldiği için kış mevsimi yaşarken, Haziran ayında ışınlar daha dik geldiğinden yaz yaşar.
4.EĞİM VE BAKI ETKİSİ
Bir yerin güneşi görme durumuna ve güneşe göre konumuna “BAKI” denir. Bakıdan dolayı Türkiye’de dağların güney yamaçları daha sıcaktır. Güney yarımkürenin de kuzey yamaçları daha sıcaktır.
Güneşe dönük yamaçlarda;
- Güneşlenme süresi daha uzundur.
- Güneş ışınlarının düşme açısı daha büyüktür.
- Sıcaklık daha fazladır.
- Aynı tür bitkiler daha erken olgunlaşır.
- Karlar daha erken
- Tarımın, ormanın üst sınırı, kalıcı kar sınırı daha yüksektir.
YÜKSELTİ
Atmosfer yerden yansıyan ışınlarla ısındığı için yükseldikçe her 200 m de 1 C sıcaklık azalır.
Yükseltinin etkisine örnekler:
- Ekvatoral bölgede daimi karlar görülmesi
- Bir dağ yamacı boyunca yükselen havanın yağış bırakması
- Bir dağ yamacı boyunca yükseldikçe bitki örtüsünün geniş yaprak iğne yaprak şeklinde değişmesi
- Aynı anda ovada yağmur yağarken dağlarda kar yağması
- Doğu Anadolu’nun ülkemizin en soğuk bölgesi olması
NOT: Bir dağ yamacı boyunca yükseldikçe sıcaklığın azalmasına bağlı olarak bitki türleri kuşaklar oluşturur.
ATMOSFERDEKİ NEM ORANI (KARASALLIK, DENİZELLİK)
Denize yakın yerler denizel, denizden uzak yerler Karasal
diye adlandırılır.
Nem bir evin ısı yalıtımı gibidir, aşırı ısınmayı ve soğumayı önler. Nemliliğin fazla olduğu yerlerde (örn ekvatorda ve deniz kenarlarında) hava geç ısınır, geç soğur. Sıcaklık farkı az olur
Nemin az olduğu çöller ve karaların içlerinde ise hava çabuk ısınır, çabuk soğur. Sıcaklık farkı fazla olur
Dünyanın en sıcak yeri Ekvator olması gerekirken ekvator değil, çöllerdir. Bu durumun sebebi çölde nemliliğin az olmasıdır.
Kışın bulutlu gecelerde hava, bulutsuz gecelere göre ılıktır. Çünkü bulut yansıma ile oluşacak ısı kaybını azaltır. Kışın havanın açık olduğu günlerde hava ayaz yapar.
KARA VE DENİZLERİN DAĞILIŞI
Karalar denizlere göre erken ısınır, erken soğur. Denizler ise geç ısınır, geç soğur. Bunun sebebi öz ısılarının farklı olması ve karaların 1 metresi ısınırken denizlerin 200 metreye kadar ısınmasıdır.
Kuzey yarımkürede karalar geniş yer kaplarken, Güney yarımkürede denizler geniş yer kaplar. Bu sebeple Kuzeyde karasallık (çabuk ısınıp soğuma), Güneyde ise denizellik özellikleri belirgindir.
OKYANUS AKINTILARI
Okyanuslar üzerinde bir akarsu gibi akıntılar oluşur. Kutup bölgesinden gelen akıntılar kutbun soğuğunu taşırken Ekvator çevresinden gelenler gittiği yere ekvatorun sıcaklığını taşır. Örneğin Gulf Stream sıcak su akıntısı Batı Avrupa’yı ılık bir iklim yaşatırken, Kanada çevresi Labrador soğuk su akıntısının etkisiyle daha soğuk bir iklim yaşar.
Akıntıların karşılaştıkları yerde sisli bir iklim yaşanır ve bu alanlarda balıkçılık gelişmiştir.
İZOTERM HARİTALARI
GERÇEK İZOTERM HARİTASI: Gerçek sıcaklık değerine göre çizilen haritalardır. Yükseltinin etkisi dikkate alınır.
İNDİRGENMİŞ İZOTERM HARİTASI: Her yer deniz seviyesinde kabul edilir. Yükseltinin etkisi ortadan kaldırılmıştır.
Temmuz İzoterminde;
- Kuzey Yarımkürede yaz, güneyde kış yaşanır.
- En sıcak yerler Büyük Sahra Arabistan gibi çöllerdir.
- Güney kış yaşanır. Ancak güneyde denizlerin fazla yer kaplamasından dolayı sıcaklık dağılışı daha düzenlidir.
Ocak İzoterminde;
- Kuzeyde kış, güneyde yaz yaşanır.
- En sıcak yerler Güneyde Avustralya, Kalahari gibi çöllerdir. Nem azlığından dolayı çöllerde sıcaklık çok yüksektir.
- Kuzeyde kış mevsimi yaşanır. Sibirya’da sıcaklık ortalaması -40 ın altına düşer. Çünkü Karasallık şiddetlidir.
- Kuzeyde izotermlerde sapmalar çok olur. Bunun sebebi karaların fazla yer kaplamasıdır.
Dünya yıllık sıcaklık dağılışı incelenddiğinde;
Ekvator’dan kutuplara gidildikçe enlemin etkisi sonucunda sıcaklık değerleri azalır. En yüksek sıcaklıklara ekvatorda değil dönenceler çevresinde rastlanır. Bunun nedeni çöllerde nemin az olmasıdır. İzoterm eğrileri Kuzey Yarım Küre’de fazla sapmaya uğrarken Güney Yarım Küre’de daha az sapmaya uğrar. Bunun nedeni Güney Yarım Küre’de karaların daha az yer kaplamasıdır. Gulf Stream sıcak su akıntısı Kuzey Yarım Küre’de, Avrupa’nın batı kıyılarının doğu kıyılarına göre daha sıcak olmasına neden olur ve buradaki izotermlerin kuzeye kaymasını sağlar
SICAKLIĞIN DAĞILIŞINA ETKİ EDEN FAKTÖRLER:
Enlem/ Nemlilik/ yükselti/ Bakı/ Isı birikimi, kaybı/ Kara ve denizlerin dağılışı/ Karasallık/ Okyanus Akıntıları
Yerin Şekillenmesi Konu Anlatımı
YERİN YAPISI : Yer Kabuğu , Manto ve Çekirdekten oluşur.
Yer Kabuğu : Üzerinde yaşadığımız katmandır. Tamamen katılaşmış durumdadır. Sial ve Sima olarak ikiye ayrılmıştır.
- Sial : Katman taş yapıdadır. Volkanlar sonucu oluşur. Karalarda kalın denizlerde ise incedir.
- Sima : Sial katmanının altında yer alır. Kalınlığı azdır.
Manto : Yer yapısının en büyük bölümüdür.Alt ve Üst Manto diye ikiye ayrılır.Alt ve Üst Manto arasında yoğunluk farkı vardır.Üst Manto yoğunlaşıp yukarı doğru gelerek volkanları oluşturur.
Çekirdek : Yoğunluğun en fazla olduğu katmandır. Dünya’nın en iç bölümü. İç Çekirdek ve Dış Çekirdek olarak ikiye ayrılır. İç Çekirdek ( Kristal ) Dış Çekirdek ( Sıvı Halde )
KUVVETLER
İÇ KUVVETLER
- Orojenez
- Epirojenez
- Depremler
- Volkanizma
DIŞ KUVVETLER
- Akarsu
- Rüzgar
- Dalga
- Buzul
JEOLOJİK DEVİRLER :
1.JEOLOJİK DEVİR ( PALEOZOİK)
- Zonguldak ve çevresinde Taş Kömürü yatakları oluşmuştur.
- Hersinyen ve Kalodoniyen kıvrımları oluştu.
- İlk kara bitkileri ve hayvanları oluştu.
- Türkiye’deki masif araziler oluştu.
2.JEOLOJİK ZAMAN (MEZOZİK) :
- Alp Himalaya ya hazırlık dönemi
- Tortullaşma dönemi ya da Peneplenleşme dönemi denir
- Dev bitkiler bu dönemde görülür (350m)
- Dinozorlar bu dönemde yaşamışlardır.
- Pangea kıtası parçalanır.
3.JEOLOJİK DÖNEM (NEOZOİK- TERSİYER) :
- Türkiye ana hatlarıyla bu dönemde oluşmuştur.
- Türkiye’deki kıvrım,kırık ve volkanik dağlar oluşmuştur.
- Bor,Linyit,Tuz,Petrol,Doğalgaz yatakları oluşmuştur.
- Anadolu’da büyük fay kuşakları (BAF-DAF-KAF) oluşmuştur.
- Kıtalar yavaş yavaş bugün ki görünümünü almaya başladı.
4.JEOLOJİK ZAMAN ( KUARTERNER )
- İstanbul ve Çanakkale Boğazları meydana gelmiştir.
- Egeid karası çöküp Ege Denizi oluşmuştur.
- Kıbrıs Adası Anadolu’dan ayrılmıştır.
- İnsan bu dönem de ortaya çıkmıştır.
NOT : Türkiye arazisinin büyük bir bölümü 3.ve 4. jeolojik zamanda oluştuğu için genç yapıdadır.Fay hatları ve engebe fazladır.
KAYAÇLAR
Püskürük (Magmatik Kayaçlar)
Genel Özellikleri:
Yapıları kristallidir.
Tabakalanma yoktur.
Kütleler halindedirler.
İçlerinde fosil bulunmaz.
Asitten etkilenmezler.
Aşınmaya karşı sert ve dirençlidir.
a)İç Püskürük Kayaçlar
Yer kabuğu içinde magmanın yeryüzüne çıkmadan tabakalar içinde katılaşmasıyla oluşur.
Yavaş soğuma ve katılaşmadan dolayı iri kristallidir.
Başlıca türleri: Granit, siyenit, diyorit ve gabrodur.
b)Dış Püskürük Kayaçlar
Magmanın yeryüzüne çıkarak soğuması ve katılaşmasıyla oluşur.
Hızlı soğuma ve katılaşmadan dolayı kristalleşme az, genelde camsı özelliktedir.
Başlıca türleri: Andezit , bazalt , trakit , volkan camı (obsidyen) , süngertaşı, katran taşı ve tüfler.
Tortul (Sedimenter) Kayaçlar
Genel Özellikleri:
Oluşumunda dış kuvvetler etkilidir.
Yapıları kristalli taneli değildir.
İçlerinde fosil bulunabilir.
Tabakalı bir yapıdadırlar.
Asitten etkilenirler.
a)Kimyasal Tortul Kayaçlar
Suda erimiş halde bulunan minerallerin daha sonra, suyun eritme özelliğini yitirmesiyle çökelip tortullanan kayaçlardır.
Başlıca türleri: Kalker, jips, kaya tuzu, dolomit, traverten, sarkıt, dikittir.
b)Fiziksel (Kırıntılı) Tortul Kayaçlar
Akarsu, rüzgar, buzul ve dalga gibi dış kuvvetlerin diğer kayaçlardan kopardıkları parçacıkları çukur yerlerde birikmesi ve biriken malzemelerin doğal bir çimento ile yapışması sonucu oluşur.
Başlıca türleri: Konglomera(Çakılkaya), kumtaşı(Gre), kil taşı, mil ve marndır.
c)Organik Tortul Kayaçlar
Bitki ve hayvan kalıntılarının okyanus, deniz ya da göl tabanı gibi çukur yerlerde birikmesi ve zamanla taşlaşması sonucu oluşur.
İçlerindeki fosil yoğunluğu diğer kayaçlara göre fazladır.
Başlıca türleri: Taş kömürü, linyit, turba, mercanlar ve tebeşirdir.
Başkalaşım (Metamorfik) Kayaçlar
Genel Özellikleri:
- Önceden oluşmuş tortul ve püskürük kayaçların yüksek sıcaklık ve basınç altında kalarak eski özelliklerini kaybedip yeni bir kayaca dönüşmesiyle oluşurlar.
Başlıca Türleri:
- Mermer (kalkerin başkalaşmasıyla)
- Gnays (Granitin başkalaşmasıyla )
- Elmas (Kömürün başkalaşmasıyla)
- Şist (Kil taşının başkalaşmasıyla)
- Kuvarsit (Kum taşının başkalaşmasıyla) oluşur.
Yer Üstü SularıAkarsu, göl ve denizler yerüstü sularını oluştururlar. Dünya nüfusunun hızla artmasına rağmen su kaynaklarının sabit olması, bu kaynakların kirletilmemesini ve çok iyi kullanılmasını gerektirmektedir. Bilinçli su kullanımıyla, yaşam kalitemizi bozmadan alacağımız basit tedbirlerle su kaynaklarımızın kirlenmesini ve tükenmesini önleyebiliriz. Bununla birlikte; üç tarafı denizlerle çevrili olan ve çok sayıda yerüstü ve yeraltı su kaynaklarının bulunduğu ülkemizde sular, evsel ve endüstriyel atıklarla kirlenmektedir. Bu atıkların arıtılmadan su yataklarına verilmesi, katı atıkların düzensiz olarak alıcı ortama bırakılması, ayrıca bilinçsizce yapılan zirai ilaçlama ve gübrelemeden dolayı yerüstü suları kirlenmektedir.
Sanayinin çevre üzerindeki olumsuz etkisi diğer faktörlerden çok daha fazladır. Sanayi kuruluşlarının; sıvı atıkları ile su kirliliğine, buna bağlı olarak gelişen toprak ve bitki örtüsü üzerinde aşırı kirlenmelere sebep olduğu ve doğa tahribine yol açtığı bilinmektedir. Ayrıca son yıllarda sanayi ve teknolojinin hızla gelişmesi sonucu köyden kente göç olayı artmış, bu durum hızlı ve düzensiz yapılaşmaya yol açmıştır.
Zirai mücadele için yapılan ilaçlamalarda, havadaki ilaç zerrelerinin rüzgarla sulara taşınması veya tarım ilaçları üretimi yapan fabrikaların atıklarının su kaynaklarına arıtılmadan verilmesi sebebiyle sular kirlenmektedir.
Diğer yandan kimyasal gübrelerin bilinçsizce ve aşırı kullanımı da zamanla toprağı çoraklaştırmakta, bunun sonucunda hem toprağın verimi düşmekte, hem de yeraltı sularına sızması ve yüzey su akışlarıyla birlikte yerüstü sularına karışması neticesinde su kirliliğine sebep olmaktadır.
Akarsu Kirliliği:
Akarsular; küçük dereler, yağmur, kar ve kaynak sularıyla beslenirler. Kanalizasyon suları, fabrika atıkları ile havayı kirleten etkenlerin yağmur ve yüzey akışlarıyla taşınması, tarımsal faaliyetler sonucu oluşan pestisit ve gübre gibi kimyasal atıklar, akarsuları kirleten başlıca etkenlerdir. Akarsular ve okyanuslar belli bir seviyeye kadar olan kirliliği arıtma özelliğine sahiptir. Bu sınır aşıldığında suda aşırı kirlilik ve bozulma başlar. Akarsuların bazı etkenlerle kirlenmesi sonucu akarsularda mevcut olan ekolojik denge bozulmakta, bitkiler ve hayvanlar olumsuz yönde etkilenmektedir.
Göl Kirliliği:
Göl kirlenmesinin ana unsurları akarsular ve atmosferik olaylardır. Akarsularla taşınan çözünmüş ve askıdaki maddelerin önemli miktarı erozyon ve kimyasal çözünme sonucu oluşur. Ayrıca asit yağmurları da kirliliği artırmaktadır. Göle karışan kirleticilerin büyük bir kısmı akarsular, endüstriyel atıklar ve drenaj yoluyla taşınmasına karşılık, atmosferle kirliliğin taşınması da son derece önemlidir. Havadaki kirleticilerin yağışlar ve rüzgar gibi atmosferik etkenlerle uzun mesafelere taşınması ve yerüstü sularına karışması sonucu su kirliliği meydana gelmektedir.
Deniz Kirliliği:
Ülkemizin üç tarafı denizlerle çevrili olduğundan deniz kirliliği hayati önem taşımaktadır. Denizlerin taşımacılık ve turizm amacıyla kullanılması, evsel, endüstriyel atıkların arıtılmadan veya kısmen arıtılarak denize verilmesi, deniz kazaları sonucu meydana gelen petrol akıntıları, akarsulardan denizlere ulaşan tarımsal atıklar, kirlenmeyi meydana getiren başlıca etkenlerdir. Deniz kirliliğine sebep olan atıklar belirli bir zamanda, bir bölgedeki kirlenme yoğunluğuna bağlı olarak insan sağlığına ve çevreye olumsuz yönde etki etmektedir.
Deniz kirliliğine sebep olan diğer faktörleri şöyle sıralayabiliriz:
Deniz kıyılarında bulunan kent merkezleri ve sanayi tesislerinden çıkan ve arıtılmadan denize boşaltılan atıklar.
Tarımsal alanlarda erozyon sonucu akarsularla denize karışan toprak ve diğer kirleticiler. (Tarım alanlarından her yıl önemli miktarlarda toprak, erozyon yoluyla denizlere taşınmaktadır. Denizlere sadece toprak değil, tarımsal faaliyetler sonucu akarsulara karışan pestisit ve gübre gibi kimyasal atıklar da taşınmaktadır.)
Denizlerde kurulmuş bulunan platform ve boru hatlarından oluşan sızıntılar.
Gemiler ve diğer deniz araçlarından oluşan kirlilik (petrol, yağ atıkları, zehirli sıvılar, pis sular , çöpler vb.)
Deniz kazaları neticesinde önemli miktarlarda petrol döküntüsü suda birikmekte ve canlı ortamını tehdit etmektedir. Özellikle büyük petrol tankerlerinin kazaları sonucunda binlerce ton ham petrol denize dökülmektedir. Ham petrol taşımacılığı, petro-kimya sanayii ve organik kimya sanayiindeki gelişmeler kara, hava ve denizlerdeki kirlilik miktarını artırmıştır. Plastik maddelerin karadan ve gemilerden denize bırakılması, plajlara ve denizin doğal yaşamına ciddi zararlar vermektedir.
Denizlerimizdeki kirlilik durumunu daha iyi anlamak için Karadeniz, Marmara, Ege ve Akdeniz’in kirlilik durumlarına kısaca değinmekte fayda vardır.
Karadeniz’de Kirliliğin Sebepleri:
Karadeniz’in bazı bölgelerinde yapılan araştırmalar sonucunda; koliform bakteri sayısı, organik madde miktarı, bulanıklık gibi kirlilik unsurlarının normal değerlerin üzerinde olduğu tespit edilmiştir. Trabzon’da yapılan bir araştırmaya göre; deniz kirliliğinin sebepleri önem sırasına göre şöyledir;
Kanalizasyon,
Çöp ve atıklar,
Erozyon,
Doğu Karadeniz Bölgesinde kara yolu ulaşımının deniz kıyılarından gerçekleştirilmesi,
Sanayi kuruluşlarının olumsuz etkisi..
Marmara Denizi’nde Kirliliğin Sebepleri:
Marmara Denizi; özellikle Haliç ve izmit Körfezi başta olmak üzere, fiziksel ve kimyasal kirleticilerin etkisinde kalmıştır.
Giderek artan kentsel ve endüstriyel faaliyetler sonucu, bazı kirleticiler sınır değerlerin üzerine çıkmıştır. Bunlara ilaveten Haliç’te dere ve yamaçlardan gelen erozyon kalıntıları kirliliği artırmaktadır.
Ege Denizi’nde Kirliliğin Sebepleri:
Ege Denizi’nde ortaya çıkan en önemli kirletici kaynaklar; B. Menderes, Meriç ve Gediz Nehirleri ile Çanakkale Boğazı ve izmir şehrinden ileri gelen kentsel ve endüstriyel atıklardır, izmir Körfezi’nde petrol rafinerilerinden birisinin bulunması ve yoğun deniz trafiği de, petrol ve diğer petrol ürünleriyle körfezin kirlenmesine yol açmaktadır.
Akdeniz’de Kirliliğin Sebepleri:
Deniz yolu taşımacılığı, Mersin’deki petrol rafinerisi ve iskenderun Körfezindeki iki adet petrol boru hattı terminali önemli kirletici unsurlardır. Bununla birlikte Akdeniz’de kirlilik oranı, Marmara ve Ege Deniz’ine göre daha düşüktür.
Su kirliliğinin en önemli etkenlerinden olan evsel ve endüstriyel atık suların arıtılması ile ilgili ülkemizdeki durum şöyledir;
*Endüstriyel işletmelerde arıtma tesisine sahip işletmeler sadece %9’dur.
*Arıtma tesisi bulunmayan kuruluşlardan; özel sektörün oranı %16 iken, kamu sektörünün oranı ise %84’tür.
*Ülkemizde faaliyette bulunan organize sanayi bölgelerinden sadece %14’ünde arıtma tesisi bulunmaktadır.
*Ülkemizdeki turistik tesislerin %81’inde arıtma tesisi bulunmamaktadır.
*3215 belediyenin bulunduğu ülkemizde 141 belediyede kanalizasyon sistemi vardır, bunun da sadece 43 tanesinde arıtma tesisi bulunmaktadır. Bir başka ifade ile kanalizasyon sularının %98.67’si hiç arıtılmadan ırmaklara, göllere ve denizlere bırakılmaktadır.
*Ülkemizdeki endüstri kuruluşlarının %98’inde arıtma tesisi bulunmamakta, olanların bir kısmı ise yetersiz veya çalışamaz durumdadır.
*Endüstrinin ürettiği zehirli ve ağır metaller ihtiva eden atık sulara gelince; yılda 930 milyon metreküp endüstriyel atık suyun sadece %22’si arıtılmakta, %78’i ise arıtılmaksızın doğrudan göl, ırmak ve denizlere verilmektedir.
Yeraltı Suları ve Kaynaklar
Yer altı Suyu (Taban Suyu)
Yağış olarak yeryüzüne düşen ya da yeryüzünde bulunan suların, yerçekimi etkisiyle yerin altına sızıp, orada birikmesiyle oluşan sulardır. Yer altı suyunun oluşabilmesi için beslenme ve depolanma koşullarının uygun olması gerekir. Yer altı suyunun beslenmesini etkileyen en önemli etmen yağışlardır. Depolama koşulları ise yüzeyin eğimine, bitki örtüsüne ve yüzeyin geçirimlik özelliğine bağlıdır.
Yer altı Sularının Bulunuş Biçimleri
Bol yağışlı ve zemini geçirimli taşlardan oluşan alanlarda yer altı suyu fazladır. Az yağış alan, eğimi fazla ve geçirimsiz zeminlerde ise, yer altı suyunun oluşumu zordur. Kum, çakıl, kumtaşı konglomera, kalker, volkanik tüfler, alüvyonlar, geçirimli zeminleri oluşturur. Bu nedenle alüvyal ovalar ve karstik yöreler yer altı suyu bakımından zengin alanlardır. Kil, marn, şist, granit gibi taşlar ise geçirimsizdir. Yer altı suyu oluşumunu engeller. Yeraltında biriken sular
Taban suyu Artezyen Karstik Yeraltı Suyu olarak bulunur.
Taban Suyu
Altta geçirimsiz bir tabaka ile sınırlandırılan, geçirimli tabaka içindeki sulardır. Bu sular genellikle yüzeye yakındır. Marmara Bölgesi’ndeki ovalar, Ege Bölgesi’ndeki çöküntü ovaları, Muş, Erzurum ve Pasinler ovalarındaki yer altı suları bu gruba girer.
Artezyen
Bu tür sular basınçlı yeraltı sularıdır. İki geçirimsiz tabaka arasındaki geçirimli tabaka içinde bulunan sulardır. Tekne biçimli ovalar ve vadi tabanlarında bu tür sular bulunmaktadır.
İç Anadolu Bölgesi artezyen suları bakımından zengindir.
Karstik Yer altı Suyu
Karstik yörelerdeki kalın kalker tabakalar arasındaki çatlak ve boşluklarda biriken yer altı sularıdır. En önemli özelliği birbirinden bağımsız taban suları oluşturmasıdır. Karstik alanların geniş yer kapladığı Akdeniz Bölgesi karstik yeraltı suları bakımından zengindir.
Kaynak
Yeraltı sularının kendiliğinden yeryüzüne çıktığı yere kaynak denir. Türkiye’de kaynaklara pınar, eşme, bulak ve göze gibi adlar da verilir.
Kaynaklar, yer altı suyunun bulunuş biçimine, yüzeye çıktığı yere ve suların sıcaklığına göre gruplandırılabilir. Sularının sıcaklığına göre kaynaklar, soğuk ve sıcak su kaynakları olarak iki gruba ayrılır :
Soğuk Su Kaynakları
Yağış sularının yeraltında birikerek yüzeye çıkması sonucunda oluşurlar. Genellikle yüzeye yakın oldukları için dış koşullardan daha çok etkilenirler. Bu nedenle suları soğuktur. Soğuk su kaynakları yeraltında bulunuş biçimine ve yüzeye çıktığı yere göre üç gruba ayrılır :
Tabaka Kaynağı : Geçirimli tabakaların topoğrafya yüzeyi ile kesiştikleri yerden suların yüzeye çıkmasıyla oluşan kaynaklara tabaka kaynağı denir.
Vadi Kaynağı : Yeraltına sızan suların bulunduğu tabakanın bir vadi tarafından kesilmesi ile oluşan kaynaktır. Genellikle vadi yamaçlarında görülür.
Karstik Kaynak (Voklüz) : Kalın kalker tabakaları arasındaki boşlukları doldurmuş olan yer altı sularının yüzeye çıktığı kaynaktır. Bol miktarda kireç içeren bu kaynakların suları genellikle sürekli değildir. Yağışlarla beslendikleri için karstik kaynakların suları soğuktur. Toroslar üzerindeki Şekerpınarı en tanınmış karstik kaynak örneklerinden biridir.
Sıcak Su Kaynakları
Yerkabuğundaki fay hatları üzerinde bulunan kaynaklardır. Fay kaynakları da denir. Suları yerin derinliklerinden geldiği için sıcaktır ve dış koşullardan etkilenmez. Sular geçtikleri taş ve tabakalardaki çeşitli mineralleri eriterek bünyelerine aldıkları için mineral bakımından zengindir. Bu tür kaynaklara; kaplıca, ılıca, içme gibi adlar verilir. Sıcak su kaynaklarının özel bir türüne gayzer denir.
Gayzer : Volkanik yörelerde yeraltındaki sıcak suyun belirli aralıklarla fışkırması ile oluşan kaynaklardır.
UYARI : Yerin derinliklerinde bulunan suların sıcaklığı yıl içinde fazla bir değişme göstermez. Fay kaynakları volkanik ve kırıklı bölgelerde görülür.
Türkiye’de Sıcak Su Kaynaklarının Dağılışı
Türkiye kaplıca ve ılıca bakımından zengin bir ülkedir. Bursa, İnegöl, Yalova, Bolu, Haymana, Kızılcahamam, Sarıkaya, Erzurum, Sivas Balıklı Çermik, Afyon, Kütahya, Denizli çevresindeki kaplıca ve ılıcalar en ünlüleridir.
Toprak Oluşumunu etkileyen Faktörler
TOPOGRAFIK FAKTÖR
Türkiye arazisinin önemli bir kısmı egimli ve çok egimli yamaçlardan oluşmaktadır. Egimin çok dik oldugu yamaçlarda topragın oluşması ye tutunması oldukça zordur. Toprak oluşumu üzerine yer şekillerinin etkisi egim, yükseklik ve bakı fak*törüyle olmaktadır.
Egim: toprak içinde bulunan suyun yatay yönlü hareketini etkileyen başlıca faktördür. Toprak içindeki suyun hareketi, egimi yönünde olur. Hızı da egimin dikligi ile dogru orantılıdır. Bu yamaçlar, eger bitki örtüsünden de yoksunsa, çıplak yerlerdir. Dik yamaçların çıplak olmasının başlıca nedeni, şid*detli erozyondur.
Yükselti arttıkça sıcaklık azalmaktadır. Ayrıca belirli bir seviyeye kadar yagış miktarı da artar. Ancak çok yükseklerde yagışta azalma olur. işte sıcaklıgın ve yagışın yükseklige baglı olarak gösterdikleri bu farklılık, bitki örtüsü ve toprak oluşumunu farklı şekillerde etkilemektedir. Yükseklik basamaklarına baglı olarak dag yamaçlarında toprak kuşakları oluşmaktadır. (Örnegin Kuzey Anadolu sıradaglarının Karadeniz’e bakan yamaçlarında şöyle bir durum söz konusudur: 1000 m’ye kadar asit karakterli kahverengi orman toprakları, 1000-2000 m arasında organik madde yönünden zengin esmer topraklar, 2000 m den daha yüksek yerlerde ise yüksek.dag çayırı toprakları da bulunmaktadır).
Bakının toprak oluşumu üzerindeki etkisi egim ye yükselti faktörlerine göre daha sınırlıdır.Yurdumuzda sıradagların uzanış yönlerine göre kuzey ye güney yamaçlar sıcaklık ve yagış yönünden farklı özelliklere sahiptir. Türki*ye’de kuzey yamaçlar güneşlenme ye dolayısıyla buharlaşmanın daha az oldugu yerlerdir. Kuzey yamaçlardaki topraklar daha nemli ye daha derindir. Buna baglı olarak üzerindeki bitki Örtüsü daha zengindir. Güney yamaçlarda ise durum bunun tersinedir.
ZAMAN FAKTÖRÜ
Yeni oluşmuş genç topraklar, kendilerini oluşturan ana kayanın özelliklerine sahiptir. Ancak zaman içinde bu topragın bünyesine organik maddeler de karışır. Suların topragı yıkamasının da etkisiyle horizonlar meydana gelir. Böylece topraklar fiziksel ve kimyasal yönden yeni özellikler kazanır. Böylece olgun bir toprak oluşur.
Ana materyalin ayrışması ve bu malzemeye bitki örtüsünün yerleşmesi sonucu olgun bir topragın oluşması için binlerce yılın geçmesi gereklidir. An*cak toprak oluşumu için geçen bu zamanın uzunlugunu bazı faktörler etkilemektedir. Bu faktörler; ana kayanın fiziksel ve kimyasal özellikleri. bitki örtüsü, yagış durumu ve egimdir. Kolay ayrışabilen ana materyalin bulundugu yerde eger yagışlı ve ılıman bir iklim etkili olursa, ayrışma hızlı olacagından, toprak kısa zamanda oluşur. Karadeniz Bölgesi toprakları bu şekilde oluşmuştur. Ancak yeterli yagışın olmadıgı, kışların çok soguk geçtigi, bitki örtüsünün cılız oldugu yerlerde. ayrışma süreci yılın bir bölümünde kesintiye ugradıgından, toprak oluşumu için çok daha uzun zamanın geçmesi gerekir. Ayrıca bu toprakların horizonları da tam olarak gelişememektedir. Tuz Gölü çevresindeki topraklar bu şekilde oluşmuştur.
BIYOLOJIK FAKTÖRÜ
Toprakların oluşumu üzerinde canlıların da etkisi vardır. Canlılar arasında, toprak oluşumunu en fazla etkileyen, bitki örtüsüdür. Bitkilerin toprak oluşumuna etkileri şu şekilde olmaktadır: Yaprak, dal, meyve, tohum ve kabuk gibi organların topraga karışması ile topragın organik madde yönünden zenginleşmesini saglarlar. Böylece toprakların üst katmanı bitki besin maddesince zengin ye göze*nekli bir doku kazanır. Kök ve gövdeleriyle özelilikle yamaçlardaki toprak örtüsünü tutarak top*rak erozyona ugramalarına engel olurlar. Bitkilerin gelişen kökleri ana materyali parçalayarak topragın derinleş*mesine ve toprak profilinin gelişmesine katkıda bulunur. Toprak oluşumunun sürekli olabilmesi ve bitki besin maddelerinin dolaşımı için topragın bitki örtüsüne sahip olması gereklidir. Bitki örtüsünden yoksun olan topraklar, bitki besin maddesi bakımından fakirleşir ve topraklaşma süreci durur. Bunun örnekleri Orta Anadolu, Güneydogu Anadolu ye Dogu Anadolu’da görülmektedir. Buralardaki topraklar organik madde yönünden giderek fakirleşmektedir. Bozkırlardaki topraklar organik maddelerce yeteri kadar beslenememektedir. Buralarda yogun olarak yapılan hayvan otlatmaları toprakları organik madde yönünden daha da fakir hale getirmektedir.
Hayvanların da toprak oluşumuna etkileri vardır. Toprak canlı bir örtüdür. Topraga bu canlılıgı veren, içindeki organizmalardır. Bakteriler ve man*tarlar toprak üzerindeki ve içerensindeki maddelerin ayrışmasında etkili olur. çeşitli eklem bacaklılar, bitki artıklarını yiyerek onların parçalanmasına yardımcı olurlar. Solucanlar da organik maddelerin topraga karışmasına katkıda bulunurlar. köstebek ve tarla faresi gibi hayvanlar ise alttaki topragı yüzeye çıkararak topragın karışmasına katkıda bulunurlar.
Toprak oluşumunda insanin da etkisi vardır. Insanın etkisi şu başlık*lar altında belirtilebilir:
-Topragın üst 40-50 cm lik kısmı çeşitli tarım aletleriyle işlenir.
-Topraga çeşitli organik ye inorganik gübreler karıştırılır.
-Toprakta çeşitli bitkiler yetiştirilir.
-Toprak, içerisinde çeşitli kimyasal eriyikler bulunan sularla sulanır.
-Toprak üzerinde bulunan bitki örtüsü, çeşitli nedenlerle tahrip edilir.
-Çıplak yerler agaçlandırılır.
-Yol, baraj, tünel ve kanal gibi yapılarla yamacın dogal profili ye dolayısıyla dogal dengesi bozulur.
Yukarıda belirtilen yollardan insanlar, toprak oluşumunu bazen olumlu bazen de olumsuz yönde etkilemektedir
KLIMATIK FAKTOR
Toprak oluşumu üzerinde etkili olan iklim özellikleri sıcaklık ve yağıştır. Sıcaklık faktörü, kayaların fiziksel ve kimyasal ufalanmalarını etkiler. Bunda da en çok, gece ile gündüz arasındaki sıcaklık farkı etkili olur. Gece—Gündüz arasındaki sıcaklık farkı, karasal iklimin etkili olduğu yerlerde daha fazladır. Onun için yeryüzündeki kurak ye yarı kurak bölgelerde fiziksel ufalanma çok yaygındır. Fiziksel ufalanmanın sürekli olarak devam etmesi sonucu, ana kaya giderek ufak parçalara ayrılır. Sıcaklık ayrıca, topraktaki kimyasal olayların da hızını artırarak topraklaşma (pedojenez) sürecini hızlandırır. Iklimin, toprak oluşumunu etkileyen ikinci elemanı olan yağış (ya da nem), ana kayanın kimyasal ufalanmasına (çözünmesine) neden olur. Top*rak içindeki nemin etkisi, kimyasal ufalanma ile sınırlı kalmaz. Aynı, zamanda Üst katmandaki çözünebilen maddeleri alt katlara taşır. Üst katları yıkar, yıkanan bu maddelerin alt katlarda birikmesini sağlar. Toprak içindeki suyun kaynağı yağışlardır. Boşluklardan toprağa giren su, tabana sızarak, belirli bir Se*viyeye kadar toprağı doygun hale getirir. Yüzeyden ısınmaya bağlı olarak görülen buharlaşma sonucu, altlardaki su, kılcal borular aracılığıyla toprağın üst katına çıkar. Böylece toprak içindeki su, dikey yönde hareket etmiş olur. Ayrıca toprakta fazla miktarda bulunan su, eğimi takip ederek yatay yönde de hareket etmektedir. Ülkemizde birbirinden farklı başlıca üç iklim hüküm sürer. Bunların farklı sıcaklık ve yağış özellikleri, toprak oluşumuna da farklı şekillerde yansır. Bunları özet olarak açıklamakta yarar vardır
Karadeniz ikliminin toprak oluşumuna etkisi, kendini en çok yağışın, fazlalığı ye sürekliliği yönünden hissettirir. Yağışlarla yere düşen bol miktar*daki su, toprağın Üst katlarının yıkanmasına (çözünebilen tuz ye minerallerin alt katlara taşınmasına) neden olur. Bunun dışında ayrıca karbonatlar ve bazı bitki besin maddeleri topraktan tamamen ayrılır. Onun için Karadeniz Bölgesi toprakları, asit karakterlidir. Bu yüzden topraktaki kimyasal olaylar, hızla devam etmektedir. Bunun sonucu olarak da, Karadeniz Bölgesi’ndeki toprakların kalınlığı, diğer bölgelerdekine göre daha derindir. Karadeniz Bölgesi’ndeki topraklara, üzenindeki çam türü ağaçlardan bol miktarda iğne yapraklar ve bitkisel artıklar dökülür. Sıcaklığın ye yağışın da yeterli olması sonucu bu organik artıklar ayrışarak toprağa karışır. Bu neden*le bölgede yüksek olmayan kesimlerde (1000 m nin altında) koyu renkli top*raklar vardır. Ancak yüksek yerlerde sıcaklığın düşük olması sonucu, organik maddeler geç ayrışmakta ve uzun sure toprak üzeninde kalmaktadır
Akdeniz ikliminin etkili olduğu yenlerde yıllık toplam yağış ve sıcaklık toprağın oksitlenmesine yol açmaktadır. Onun için buralardaki topraklar kırmızı renklidir. Kalkerlerde bulunan bol çatlaklar, su ye hava dolaşımının iyi bin şekilde gerçekleşmesini sağlar. Onun için kızıl renkli topraklar (terra—rossa) kalkerler üzerinde daha yaygındır. Bu iklim bölgesinde sıcaklık ye yağış, mik*roorganizmaların organik maddeleri hızla ayrıştırması için uygun bir ortam hazırlanmıştır.Bu nedenle toprak üstünde organik madde birikimi görülmez.
Karasal iklimin toprak oluşumu üzerine etkisi genellikle olumsuzdur. Yani buralarda topraklaşma süreci yavaş işler. çünkü bu iklim bölgesinde yıllık yağış yetersiz, ayrıca kış aylarında toprak donmuş durumdadır. Toprağın üst kısımlarından yıkanan karbonatlar yağışın az olması sonucu topraktan uzaklaştırılmayarak orta ye alt kısımlarda biriktirilir. Bu yüzden karasal iklim bölgelerindeki topraklar kireçlidir. Toprak oluşumunu sağlayan fiziksel ye kimyasal olaylar çoğunlukla yılın ilkbahar ye sonbahar mevsimleriyle sınırlı kalır. Yaz aylarındaki kuraklık nedeniyle toprağın bitki örtüsü yönünden fakir olması, toprağın organik madde yönünden de fakir olmasına yol açar. Doğu Anadolu’da Erzurum—Kars platolarındaki topraklar, yazları kurak karasal iklimin etkili olduğu yörelerdeki (Orta Anadolu Bölgesi) topraklardan çok farklıdır. Buradaki topraklar uzun boylu çayırlar altında oluşmuş, esmer renkli (çernozyem) topraklardır.
ANA MATERYAL FAKTÖRÜ
Toprağın altında bulunan ve ayrışarak toprağı oluşturan materyale ana materyal ya da ana kaya denir. Ana materyal, granit, bazalt gibi çok sert bir kütle olabileceği gibi, çakıl, kum veya volkan kumu gibi gevşek materyal de olabilmektedir. Ana kaya faktörü toprakların fiziksel özelliklerini, özellikle ilk oluşum evrelerinde önemli ölçüde belirler. Ana kayalar çeşitli olaylarla ayrıştıkları za*man bünyelerinde bulunan maddeler serbest kalır. Işte yeni oluşacak toprağın rengi, geçirimlilik derecesi ve bitki besin maddeleri, ayrışma sonucu açığa çıkan bu maddelere göre belirlenir. Bazı ana kayaların (kumtaşı, kuvarsit, gnays gibi) ayrışması sonucu bol miktarda kum açığa çıkar. Böyle ana kaya üzerinde kumlu topraklar oluşur. Örneğin Yıldız dağları çevresinde, Güneydoğu Toroslar’ın eteklerinde Bozdağ, Aydındağları ve Menteşe dağları eteklerinde kumlu topraklar oluşmuştur.
Killi-kireçli ana kayalar üzerinde ise koyu renkli ye geçirimsiz topraklar oluşur. Türkiye’deki ovalarda genellikle bu topraklar yaygındır. Ergene havzası, Bursa, Karacabey ye Bafra ovalarıyla Van Gölü’nün kuzey doğusunda ki topraklar bu tür topraklardır. Kireç taşı üzerinde CaCO3 in ayrışması sonucu kızıl renkli topraklar (terra—rossa) oluşur. Bu topraklar kalker arazideki çukurluklarda ye kalkerin çatlaklarında meydana gelmektedir. Sert ye siyah renkli bir volkanik taş olan bazaltın üzerinde koyu renkli ye bitki besin maddesi yönünden zengin topraklar meydana gelmektedir. Erzurum-Kars platolarındaki ve Karacadağ çevresindeki topraklar buna örnektir.
Toprak ÇeşitleriTaşınmış Topraklar (Azonal Topraklar): Akarsular, rüzgârlar ve buzullar gibi dış kuvvetlerin, çeşitli sahalardan aşındırarak taşıdıkları materyalleri biriktirmeleriyle oluşan topraklardır.
Bunlardan;
Akarsu biriktirmesiyle oluşanlara alüvyal topraklar,
Buzul biriktirmesiyle oluşan topraklara moren topraklar,
Rüzgâr biriktirmesiyle oluşan topraklara da lös topraklar denilmektedir.
Yerli Topraklar (Zonal Topraklar): Kayaların, bulundukları yerlerde çözülmeleriyle oluşan topraklardır.
Nemli Bölge Toprakları
• Tundra Toprakları
Kutuplara yakın, soğuk tundra bölgelerinin topraklarıdır. Toprak genelde ya donmuş haldedir ya da bataklık halinde bulunur. Bu nedenle tarım yapmaya elverişli değildir. Türkiye’de bu tür topraklar görülmez.
• Podzol Topraklar
İğne yapraklı ormanlarla kaplı, soğuk ve nemli iklim bölgelerinin topraklarıdır. Çok yıkanmış olduklarından üst kısımlarının rengi soluklaşmıştır. Yine aynı sebepten dolayı, topraktaki besin maddeleri de azdır. Bunun sonucunda verimsizleşmiştir. Türkiye’de, Batı Karadeniz Bölümü’nde kahverengi ve kırmızımsı sarı podzolik topraklar yaygındır.
• Kahverengi Orman Toprakları
Nemli orta kuşağın, geniş (yayvan) yapraklı ormanlarla kaplı bölgelerinde görülür. Humus bakımından zengin oldukları için verimlidirler.
Türkiye’de, bu tür topraklar, Karadeniz Bölgesi’nde yaygın olmakla birlikte, İç Anadolu’nun 1000 – 1200 m’den yüksek alanlarında da yer yer görülür. İç Anadolu’da, daha çok Kuzey Anadolu Dağları’nın güneye bakan yamaçlarında yaygındır.
Yine, Trakya’nın kuzeyinde Yıldız Dağları’nda, İçbatı Anadolu’da, Güneydoğu Toroslar üzerinde de kahverengi orman topraklarına rastlanır.
• Kırmızı Topraklar (Terra – rossa)
Nemli subtropikal iklim bölgesi ile Akdeniz iklim bölgelerinde, genellikle kalkerler üzerinde görülen topraklardır. Toprağa kırmızı rengini veren bileşimindeki demiroksittir.
Türkiye’de, Akdeniz Bölgesi ile Kıyı Ege ve Güney Marmara’da yaygın olarak görülür.
• Laterit Topraklar
Dönenceler arasında yer alan, sıcak ve nemli iklim bölgelerinin karakteristik toprak tipidir. Şiddetli bir kimyasal çözülme sonucu oluşur. Rengi kiremit kırmızısıdır. Humus oranı azdır. Buna bağlı olarak verimli değildir. Türkiye’de tam olarak laterit özelliği taşıyan toprak görülmez. Ancak, Doğu Karadeniz Bölümü’nde, laterit türü (lateritleşmiş) topraklara rastlanabilmektedir.
Kurak Bölge Toprakları
• Çernezyomlar
Çernezyomlar, Orta Kuşağın yarı nemli step bölgelerinde görülür. Kara topraklar adı da verilir. Fazla yıkanmadıkları için mineral ve kireç bakımından zengindir. Toprağın üst kısmında, steplerden oluşan bitki artıklarının oluşturduğu, kalın bir humus tabakası vardır. Bu nedenle Dünya’nın en verimli toprakları arasındadır.
Çernezyomlar, ülkemizde en yaygın olarak, Erzurum – Kars Plâtosu’nda oluşmuştur. Ayrıca, İç Anadolu Bölgesi’nin kuzey kesiminde de yer yer bu tür topraklar görülmektedir.
• Kestane veya Kahve Renkli Step Toprakları
Az yağış alan step iklimlerinde görülen topraklardır. Üzerindeki bitki örtüsü seyrek olduğu için, humus oranı azdır. Bu yüzden verimleri düşüktür. Türkiye’de, Doğu Anadolu, İç Anadolu ve Güneydoğu Anadolu plâtoları ile İçbatı Anadolu’da yaygındır.
• Çöl Toprakları
Çöl iklim bölgelerinde görülür. Çok az yağış alıp, fazla yıkanmadıkları için, kireç ve tuz oranı oldukça fazladır. Humus, hemen hemen hiç yoktur. Bu topraklarda tarım yapılamaz.
Türkiye’de, bu tür topraklar görülmemekle birlikte, Tuz Gölü çevresinde çölleşmiş topraklara rastlanır.