Elektromanyetik Dalgalar Konu Anlatımı
Dalga Nedir?
Dalga bir fizik terimi olarak, uzayda ve maddede yayılan , ve enerjinin taşınmasına yol açan titreşime denir. Dalga hareketi , çok az ya da hiç kütle hareketi olmadan enerjiyi bir yerden başka bir yere taşır. Dalgalar sabit konumlarda oluşan titreşimlerden oluşurlar ve zamanla nasıl ilerlediğini gösteren bir dalga denklemi ile tanımlanırlar. Bu denklemin matematiksel tanımı dalga çeşidine göre farklılık gösterir.
- İki çeşit dalga vardır.
Mekanik Dalgalar:
Bir ortam aracılığıyla yayılırlar ve deforme edilirler. Deformasyon ile kendini tersine çevirerek eski halindeki güçleri geri getirir. Mesela, ses dalgaları çarpışan hava molekülleri yolu ile yayılır. Hava molekülleri çarpıştığında, moleküller birbirleri boyunca sıçrarlar. Bu, moleküllerin dalganın yönünde yol almasını devam ettirir.
Elektromanyetik Dalgalar:
Elektromanyetik dalgalar bir ortama ihtiyaç duymazlar. Bunun yerine yüklü parçacıklar tarafından, elektrik ve manyetik alanların periyodik titreşimlerinden meydana gelirler. Ve böylece boşlukta ilerlerler. Bu tip dalgaların ve radyo dalgalarının, mikrodalgaların, kızıl ötesi ışınların, görünür ışığın, gamma ışınlarının ve x ışınlarının dalga boyu değişir.
- Titreşimin yönüne bağlı olarak enine dalgalar veya boyuna oluşabilir.
- Yayılmaya (enerji transferinin yönünde) dik bir titreşim oluşursa enine dalgalar meydana gelir.
- Titreşimlerin yayılmanın yönüne paralel olduğu durumda ise boyuna dalgalar meydana gelir.
Mekanik dalgalar enine ve boyuna olabilirken, bütün elektromanyetik dalgalar eninedir.
Elektromanyetik Dalgalar
- Elektromanyetik ışınım, elektromanyetik dalga ya da elektromıknatıssal ışın (genellikle EM radyasyon veya EMI olarak kısaltılır) bir vakum veya maddede kendi kendine yayılan dalgalar formunu alan bir olgudur.
- Yüklü bir parçacığın ivmeli hareketi sonucu oluşurlar.
- Birbirine dik elektrik ve manyetik alan bileşeni bulunur ve bu iki alanın oluşturduğu düzleme dik doğrultuda yayılırlar.
- Yayılmaları için ortam
- Boşlukta c ışık hızı ile yayılırlar.
Dalgaboyu, dalgadaki iki ardışık tepenin veya çukur noktasının arasındaki uzaklıktır.
- Enine dalgalardır. Elektromanyetik dalgalar, frekansına (yada eşdeğer şekilde dalgaboyuna) göre değişik tiplerde sınıflandırılmıştır.
- Artan frekansa ve azalan dalga boyuna göre elektromanyetik dalga türleri; Radyo dalgaları, Mikrodalgalar, Terahetz ışınımı, Kızılötesi ışınım, Görünür ışık, Morötesi ışınım, X-ışınları ve Gama ışınları şeklinde sıralanır.
- Elektromanyetik dalgaların, en önemli üç niceliği (dalgaboyu-frekans-enerji) = = matematiksel ifadesiyle birbirlerine bağlıdır.
İyonlaştırıcı EM ışınımlar
Hücrelerdeki molekülleri bir arada tutan atomik bağları iyonlaştırma (yani atomlardaki pozitif (proton) ve negatif (elektron) yükleri bir arada tutan yüksüz nötrona etki ile atomun yapısının bozulması) meydana getirmeye yetecek foton enerjisine sahip yüksek frekans bölgesinde olup, minimum 12 eV (elektron volt)’ tan başlayan enerji değerlerine sahiptir. Örnek olarak, Rontgen (X ışını), Gama ve Kozmik ışınlar verilebilir. Bu ışınlara fazla maruz kalmak, canlıya ait hücredeki organellerin hasara uğraması ve DNA zincirinin bozulması gibi etkilerinden dolayı tehlikelidir.
İyonlaştırıcı Olmayan EM ışınımlar
Bu ışınımlar atomik bağları kırmak için gerekli enerjiye sahip olmayan fotonların oluşturduğu Elektromanyetik (EM) dalgalardır. Bunlar; görünür ışık, kızılötesi, mor ötesi, RF (Radyo Frekans) dalgaları, mikrodalga, statik ve manyetik alanlardır. Yani frekans tayfının 1 Hz (Hertz=frekans birimi-saniyedeki dalga sayısı)’den başlayarak yaklaşık 1000 GHz’ lik bölümüdür. Ölçülen enerji değeri ise örneğin 300 GHz de 0,00125 eV olup, iyonlaştırma yapacak seviyeye göre çok düşük değerdir. Ancak bu alanlar, faktörlere (yani mesafe, güç ve maruz kalma zamanı vs.) bağlı olarak vücutta ısıl etkiye (ısı artışı) sebep olduğu gibi, bazı uzmanlarca biyolojik etkilere de sebep olabileceği öne sürülmektedir. Kanser etkisi ise henüz kanıtlanmamıştır.
RADYO DALGALARI
Radyo dalgaları elektromanyetik spektrumunda en uzun dalga boyuna sahiptirler. Bu dalgaların dalga boyları, bir futbol sahasından büyük olabileceği gibi bir top boyutundan daha küçük de olabilirler. Radyo dalgaları, radyolarınıza müzik getirmekten çok daha fazla uygulama alanlarına sahiptirler. Televizyon ve cep telefonu sinyallerini de radyo dalgaları taşır.
Evlerinizdeki televizyon üzerinde bulunan anten, televizyon istasyonundan yayılan sinyali elektromanyetik dalga biçiminde almaktadır ve bu TV olarak isimlendirdiğimiz cihazı tarafından işlenerek karşımıza görüntü olarak çıkmaktadır.
Cep telefonlarında da bilgi iletişimi için, bilgi materyallerini taşıyan radyo dalgalarıdır. Bu radyo dalgalarının dalga boyları, televizyonda ve radyoda kullanılan radyo dalgalarının dalga boylarından daha küçüktür.
Radyo Dalgalarının Kullanılması
Uzayda yer alan, gezegenler ve kuyruklu yıldızlar, büyük gaz bulutları, yıldızlar ve galaksiler cisimler birbirlerinden çok farklı dalga boylarında ışık yayarlar. Yayınlanan ışığın bir kısmı 1 = 1609 kadar büyük dalgaboylarına sahip olabiliyorlar. Bu uzun dalgalar elektromanyetik spektrumun radyo dalgası bölgesini oluşturmaktadırlar.
Radyo dalgaları görünür bölge dalgalarından daha büyük oldukları için radyo teleskopları, görünür bölgede (optik bölge) gözlem yaptığımız teleskoplardan farklıdır. Radyo teleskopları, yansıyan dalgaları odaklamak için dışı iletken metallerle kaplanan çanaklardan oluşmaktadır. Radyo ışınımlarının dalgaboyları çok büyük olabileceği için onları yakalayacak radyo teleskoplarının boyutları da oldukça büyük olmalıdır.
Daha net ve daha iyi (veya yüksek çözünürlüklü) bir radyo teleskopu yapmak için, radyo astronomisi ile uğraşanlar, ya birçok teleskopu birleştirerek yeni bir teleskop ağ sistemi oluşturur veya alıcı çanakları belirli bir sıraya dizilmesiyle elde edilen çanaklar sistemini oluştururlar.
Radyo Dalgalarıyla Neleri Gözleyebiliriz?
Çoğu astronomik cisimlerin radyo dalgası yayınladıkları, 1932 yılına kadar keşfedilemedi. O zamandan beri, astronomlar, astronomik cisimler tarafından yayınlanan radyo dalgalarından resimler oluşturmak için çok karmaşık sistemler geliştirdiler. Radyo teleskopları, kuyruklu yıldızlarda, çok büyük gaz bulutlarında, yıldızlarda, galaksilerde ve gezegenlerdeki olayların araştırılmasında oldukça fazla kullanılmaktadır. Bu kaynaklardan gelen radyo dalgalarının incelenmesiyle, astronomlar bunların yapıları, hareketleri ve bileşimini oluşturan maddeler hakkında çok şey ortaya koyabilirler
MİKRODALGA
Mikrodalgalar santimetre mertebesinde ölçülen dalga boylarına sahiptir. Uzun dalgaboyuna karşılık gelen ve mikrodalga bölgesinin başlangıcını oluşturan dalgalar, bir mikrodalga fırınında bulunan yiyeceklerimizi ısıtan dalgalardır. Bu dalgalar, maddeleri oluşturan atom ve moleküllerle etkileşerek onların hareketlerinde meydana getirdikleri sürtünme nedeniyle ortaya ısı enerjisinin çıkmasına neden olmaktadır. Bu şekilde de mikrodalgaya maruz kalan maddeler ısınmaktadır.
Mikrodalgalar, bilgileri içinde bulunduran sinyalleri, bir yerden başka bir yere taşımak için oldukça iyi bir taşıyıcı görevleri yaparlar. Çünkü mikrodalga enerjileri, sisli ortamlara, hafif yağmurlu ve karlı ortamlara, bulutlu ve sigara dumanının bulunduğu ortamlara çok iyi bir şekilde nüfus edebilmektedir.
Kısa dalga boylarına karşılık gelen mikrodalgalar, uzaktan algılamalarda kullanılmaktadır. Bu mikrodalgalar, hava tahminlerinde kullanılan doppler radar sistemlerindeki gibi, radar olarak kullanılmaktadır. Yine bu dalgalar, yaklaşık boyları birkaç ç (1inç=2,54cm) boyutunda olan dalgalarla bildiğimiz radar sistemleri içinde kullanılmaktadır. Yandaki şekilde gösterilen mikrodalga kuleleri, telefon ve bilgisayar verileri gibi bilgileri bir şehirden başka bir şehre iletmek için kullanılmaktadır.
Radar, “radio dedection and ranging” yazılımının bir kısaltılmasıdır. Radarlar, kısa mikrodalga atmalarının iletilmesiyle cisimleri saptamak ve onların konumlarını belirlemek için geliştirilmişlerdir. Mikrodalganın çarptığı cisimlerden gelen yankının orijini ve şiddeti alıcı tarafından kaydedilir. Cisimlerin her bir birim kesitinin özelliklerine bağlı olarak yüzeylerinden yansıtmış oldukları bu dalgalar radar tarafından tanzim edilerek bunların değerlendirmelerini yapabileceğimiz resimler haline getirirler. Radarlar, aktif taşımayı yapan dalgalara hassas olduğu için, aktif bir uzağa hassas sistem olarak göz önüne alınabilir.
Mikrodalgayla Neler Gözlemleriz?
Mikrodalgaların, sisli ortamlara, hafi yağmurlu ve karlı ortamlara, bulutlu ve dumanlı ortamlara nüfuz edebilmesi bu dalgaları, Dünyayı uzaydan gözlemleyebilmek için oldukça önemli bir duruma getirmektedir.
ERS-1 uydusu yaklaşık 7,5 dalgaboyuna sahip (C-bandı) dalgalar göndermektedir. Uydu tarafından çekilen şekildeki görüntü, Alaska sahillerinde denizde bulunan parçalanmış buz kütlelerini göstermektedir.
Yandaki görüntü, uzaydan elde edilen bir radar görüntüsüdür. Utah eyaletinin Salt Lake şehrinin kenarındaki bazı dağların bilgisayarla geliştirilmiş bu radar görüntüsü mikrodalganın L-bandındaki bir dalgaboyu kullanılarak elde edilmiştir.
JERS uydusu, 20 cm uzunluğa sahip dalgaboyunu (L-bandı) kullanarak yandaki resimde de gösterildiği gibi Brezilyada bulunan Amazon ırmağının bir görüntüsünü kaydedebilmektedir.
1960 yılında tesadüfen oldukça şaşırtıcı bir keşif yapılmıştır. Bell laboratuvarlarında iki bilim adamı, özel bir düşük gürültülü anten kullanarak, bir arka plan sesi olarak isimlendirilen, uğultu keşfettiler. Yaklaşık gürültüye benzeyen bu ilginç ses, bulunulan yere bütün yönlerden gelmekteydi ve şiddetinde hiç bir şekilde değişme
gözlenmemekteydi. Eğer bu uğultu Dünya üzerinde bulunan, örneğin yakın hava kontrol kulesinden gelen radyo sinyalleri gibi bir şeylerden gelseydi, bu uğultu sinyalleri her önden değil sadece bir yönden gelirdi. Bilim adamları, çok geçmeden evrenin her yönünden gelen ve gürültü ışınımı olarak keşfedilen esrarengiz ışınımın kozmik (evrensel) mikrodalga ışınımı olduğunu keşfettiler. Bütün evreni doldurduğu düşünülen bu ışınımın, Big Bang olarak bilinen Büyükk Patlamanın başlangıç anı için bir ipucu olduğuna inanılmaktadır. Bir başka ifadeyle, bu kozmik ışınımlar Büyük Patlama anında oluştuğu ve evrenin her tarafına yayıldığı ve hala da yayılmaya devam etmekte olduğu düşünülmektedir.
Yandaki görüntü, kozmik mikrodalga arka plan ışınımının Kozmik Arkaplan Araştırmaları (COBE) için oluşturulmuş bir görüntüsüdür. Burada, pembe ve mavi renkler evreni dolduran kozmik mikrodalga arka plan ışınımın hafif dalgalanmaları göstermektedir.
Eğer sizin hassas bir mikrodalga teleskopunuz olsaydı, evinizde bulunan mikrodalga fırınından ve insan yapımı olana diğer kaynaklardan dışarı sızan hafif ışınımları saptayabilirdiniz, fakat aynı zamanda da, onu rahatlıkla saptayabileceğiniz ve belli bir dalgaboyuna sahip olan, her yönden gelen sabit kozmik ışınlarıda algılardınız. Bu ışınlara, Kozmik Mikrodalga Arkaplan Işınımları denilmektedir.
KIRMIZI ALTI BÖLGE
Kırmızı altı bölgeye karşılık gelen elektromanyetik dalga ışınımı, elektromanyetik spektrumun mikrodalga spektrumu ile görünür bölge spektrumları arasında kalan bölgedir. Spektrumun bu bölgesine Infrared ışınımları olarak da isimlendirilmektedir. Infrared ışınımını yakın ve uzak infrared olmak üzere iki bölgede tanımlayabiliriz. “Yakın infrared” ışınımı, görünür bölge ışınımının dalgaboyuna çok yakın olurken, “Uzak infrared” ise elektromanyetik spektrumun mikrodalga bölgesine çok yakındır. Yakın infrared ışınımın dalgaboyunun uzunluğu, yaklaşık bir toplu iğnenin basşndan daha küçük olurken, yakın infrared ışınımın dalgaboyu, bir hücre boyutu olan
mikro boyuttadır.
Uzak infrared dalgaları, ısısal özelliğe sahiptir. Diğer bir değişle, infrared ışnımının bu tipini, ısı biçiminde, günlük hayatımızda sürekli olarak karşılaşırız. Güneşten, bir ateşten, bir radyatörden veya yaya kaldırımından hissettiğimiz sıcaklık infrareddir. Derimizdeki sıcaklığa duyarlı sinir uçları, vücut içi sıcaklık ve dış deri sıcaklığı arasındaki farkı saptayabilir. İnfrared ışığı, fastfood restoranlarında sık sık kullanılmakta olan ısısal infrared dalgaları yayan özel bir lamba vasıtasıyla yiyeceklerin ısıtılmasında da kullanılmaktadır.
Çok kısa yakın infrared dalgaları, hiç sıcak değildirler, hatta gerçekte onları hissedemezsiniz bile. Bu kısa dalgaboyları, TV uzaktan kumanda sistemlerinde kullanılmaktadır.
Infrared Işınımlarını Kullanımı
İnfrared ışınımının temel kaynağı, ısı ve ısı ışınımları olduğu için, herhangi bir cisim, infrared olayında bir sıcaklık yayar. Hatta çok soğuk olarak düşündüğümüz cisimler, örneğin bir buz küpü, infrared yaymaktadır. Bir cisim görünür bölge ışığı yaymak için yeterli sıcaklığa sahip değilse, enerjisinin çoğunu infraret ışınımı olarak yayacaktır. Örneğin, mangal kömürü, görebileceğimiz ışık çıkarmayabilir fakat bizim sıcaklık olarak hissedeceğimiz bir infrared ışınımı yayabilir. Isıtılmış cisimler, çok daha fazla infrared ışınımı yayarlar.
Normal vücut sıcaklığına sahip insanlar, yaklaşık 10 = 10!6 büyüklüğündeki bir dalgaboyuna sahip olan çok güçlü bir infrared ışınımı yaymaktadır. Yandaki görüntü, elinde yakılmış bir kibrit çöpünü tutan adamın infrared görüntüsüdür. Görüntüyü incelerseniz, bu görüntünün hangi
kısmının en yüksek sıcaklığa sahip olduğunu ve adamın gözlüklerinin sıcaklığıyla elinin sıcaklığı arasındaki farkı görüntüdeki renkleri dikkate alarak verebilirsiniz. Bu görüntüyü elde etmek için, sıcaklıktaki farkı saptayabilen özel infrared kamera ve filimler kullanılmaktadır.
Yanda, bir kedinin infrared ışınları ile elde edilmiş resmini göstermektedir. Portakal rengine karşılık gelen bölge, oldukça sıcak ve beyaz-mavi renge karşılık gelen burun bölgesi, oldukça soğuktur. Bu görüntü, bir görünür ışık resimlerinden elde edilemeyen bilgiler elde etmemizi sağlar.
İnsanlar infrared ışınımını göremeyebilirler fakat çıngıraklı yılan ailesine ait olan engerek yılanları infrared ışınımlarını kullanarak görüntü oluşturmaktadırlar. Bu, yılanların sıcak kanlı hayvanları saptamalarını sağlar böylelikle bu yılanlar hatta ortamın gece veya gündüz olmasına bağlı olmaksızın avlarının sadece vücut ısısını algılayarak avlanabilirler.
GÖRÜNÜR BÖLGE IŞIK DALGALARI
- Elektromanyetik tayfın insan gözü tarafından görülebilen aralığıdır.
- Bu dalgaları, gök kuşağında yer alan renkler olarak görebiliriz. Gök kuşağındaki her bir renk farklı bir dalgaboyuna karşılık gelir.
- Kırmızı renge karşılık gelen dalga, görünür bölgenin en uzun dalgaboyuna karşılık gelirken, mor en kısa dalga boylarına karşılık gelir.
- Görünür bölgedeki bütün dalgaları birlikte gözlendiği zaman beyaz ışığı oluşturur. Bunun tersi de doğrudur. Yani, beyaz ışığı aşağıdaki şekilde de görüldüğü gibi gibi belli düzenekler (mercekler) yardımı ile renklerine ayırabiliriz. Burada gökkuşağı ile prizma fiziksel olarak aynı görevi yapmaktadırlar.
Gözümüzdeki konik biçimli yapı, görünür ışık dalgaları için bir alıcı görevi yapmaktadır. Güneş, görünür bölge dalgaları için doğal bir kaynaktır ve gözlerimiz bu Güneş ışınlarının çevremizdeki cisimler üzerinden yansımasını görmektedir. Gördüğümüz bir cismin rengi, görünür bölgedeki yansıyan ışığın dalga boylarına karşılık gelen renklerdir. Evlerimizdeki veya sokaktaki ampuller de birer görünür ışık kaynağıdır.
ULTRAVİOLE ( MOR ÖTESİ ) DALGALARI
Mor ötesi (ultraviole UV) görünür bölgeden daha kısa dalga boylarına sahiptir. Bu dalgalar her ne kadar insan gözüyle görülemeseler bile, eşek arısı gibi, bazı böcekler tarafından görülebilir.
Bilim insanları Ultraviole (mor ötesi) spektrumu üç kısma ayırmaktadırlar. Bunlar, yakın mor ötesi, uzak mor ötesi ve aşırı mor ötesi olarak isimlendirilmiştir. Bu üç bölge, mor ötesi ışığın dalgaboyuna ve mor ötesi ışınımın frekansına bağlı olarak, bunların enerjileri ile de ifade edilmektedir. NUV olarak kısaltılan yakın mor ötesi, görünür bölgeye yakın olurken, EUV olarak kısaltılan aşırı (ekstrem) mor ötesi, X- ışınlarına yakın bölgelere karşılık gelmektedir ve en enerjik kısmıdır. FUV olarak kısaltılan, Uzak mor ötesi bölge de yakın ve aşırı UV bölgeleri arasında kalan kısımdır.
Güneşimiz, elektromanyetik spektrumdaki farklı dalgaboylarının hepsinde ışık yaymaktadır fakat sadece yaydığı mor ötesi ışınlar bronzlaşmamıza neden olmaktadır. Yandaki görüntü, 171 = 171 10!10 dalgaboyuna sahip bir uç mor ötesi ışınımıyla alınan güneş görüntüsüdür. Güneşten gelen bazı UV dalgaları Dünya atmosferine nüfus etse de, çoğu atmosfere girerken ozon gibi çeşitli gazlar tarafından tutulmaktadır.
Kullanılan Mor Ötesi Işığın Gözlemlenmesi Nasıl Yapılır?
Dünyanın çevresinde bulunan ozon tabakasının insanları UV ışınlarından koruması insanın yaşamını sağlıklı bir şekilde sürdürmesi için çok önemlidir. Fakat, bu durum astronomların evrenden bilgi toplamalarına engel tekil etmektedir. Bu nedenle astronomlar yıldız ve galaksilerden, hatta Güneş gibi çok yakın gök cisimlerden gelen UV ışınlarını ölçmek için ozon tabakası dışındaki uydulara UV teleskopları yerleştirmek zorundadırlar. .
UV Işınları Bize Ne Gösterir?
Yaymış oldukları UV ışınımlarının incelenmesiyle yıldız ve galaksiler hakkında çeşitli araştırmalar yapabiliriz. Bununla birlikte, Dünyayı da incelenebileceğini biliriz. Aşağıda ayda bulunan bir gözlem evinden alınan Dünyanın resmi verilmiştirdir. Suni olarak renklendirilmiş bu resim, Dünya küresinin UV ışınları ile nasıl görüldüğünün bir resmidir. Ay yüzeyinden bir UV kamerası ile çekilmiş olan bu resim, UV ışınlarının çoğunu yansıtan Dünyanın Güneşe bakan yüzüdür. Burada, UV ışınım bantları da görülmektedir. Bu bantlar, Güneş tarafından salınan yüklü parçacıkların neden olduğu auroraların (Güneşteki fırtınalar sonucu meydana gelip, kutuplarda geceleri görülen renkli ve hareket eden ışıklar) sonucudur. Dünyanın manyetik alan çizgileri boyunca Dünyaya doğru spiral bir biçim almaktadırlar.
X-IŞINLARI (RÖNTGEN IŞINLARI)
- X-ışınları ya da Röntgen ışınları, 125 ile 125 keV enerji aralığında veya buna karşılık, dalgaboyu10 ile 0,01 nm aralığında olan elektromanyetik dalgalar veya foton demetidir.
- 30 ile 000 PHz (PHz=1015 hertz) aralığındaki titreşim sayısı aralığına eşdeğerdir.
- X ışınları özellikle tıpta tanısal amaçlarla kullanılmaktadırlar.
- İyonlaştırıcı radyasyon sınıfına dahil olduklarından zararlı
- Röntgen ışınları ışığa benzeyen fakat gözle görülmeyen, oldukça delici özellikli bir salınımdır.
- Bu ışınların dalga boyu 10−9 ile 10−11 cm arasındadır. Dalga boyu gözle görülen ışığınkinden kısadır.
- X- ışınlarının dalga boyları oldukça küçüktür. Buna karşılık enerjileri ultraviole (morötesi) ışınlarından daha büyüktür. (Işığın dalgaboyu azaldıkça, enerjisi artmaktadır.)
- X-ışınları, dalgaboylarından daha ziyade enerjileri ile temsil edilmektedir.
- X-ışınlarının ışığı, bir dalga etkisinden daha çok parçacık etkisi göstermektedir.
- Dünya atmosferi, oldukça kalın olduğu için uzaydan dünya yüzeyine gelen hiçbir X-ışını Dünya atmosferinden geçemez. Bu bizim yaşamımızı sürdürmemiz için oldukça önemlidir.
Bu nedenle astronomi araştırmaları için, X- ışınnı detektör ve teleskopları yapay uydulara yerleştirilir. Bu ışınlar atmosferin üst kısımlarında detekte edilmektedir. Bu nedenle X-ışınları kullanılarak Dünya yüzeyinde astronomi ile araştırma yapmak mümkün olmamaktadır.
X-ışını Işınımlarını Nasıl Kullanırız?
Eğer biz X-ışınlarını görebilseydik, X- ışını yayan her bir nesneyi görebilirdik veya onların iletimini duraklatabilirdik. Herhangi bir hastanede röntgen çektirilirken, vücudunuzun bir yanı üzerine X-ışınlarına hassas bir film koyulur ve X-ışınları vücudunuzdan geçip bu film üzerine düşecek şekilde ayarlanarak cihaz çalıştırılır. Bir dişçide ise film ağzınızın içinde dişin bir yanına yerleştirilerek çenenizden filme düşecek şekilde ışınlama yapılır. Hiçbir zaman maruz kaldığınız ışınları hissetmesiniz.
Kemikler ve dişlerin yoğunluğu derinizden daha fazla olduğu için X-ışınlarını derinin soğurduğundan daha fazla soğurmaktadır ve deri bu ışınları tamamıyla geçirirken,
kemikler ve dişler çoğunu soğurduğu için film üzerine kemik ve dişlerin bir silueti düşer. Metaller, x-ışınlarını çok fazla soğurduğu için diş içerisinde bulunan dolgu maddesi de rahatlıkla belirlenir.
X-ışınları üzerimize tutulduğunda, dalgalar derimizden kolaylıkla geçer fakat kemiklerden geçemeyeceği için film üzerine onların gölgesi düşer.
Yanda gösterilen resim, bir yaşındaki bir kızın X-ışını fotoğrafıdır.
- ışınları astronomisi yapmak için, atmosferin dışına gönderilen uydularla X-ışını detektörleri yerleştirerek gerçekleştirilir. Astronomide, X-ışını yayan cisimler (örneğin kara delikler gibi) dişçinin X-ışını makinesi gibidir ve uydu üzerindeki detektör film yerine geçer.
GAMA IŞINL ARI
- Gama ışını, gama-ışını veya gamma ışıması (simge: γ), atom altı parçacıkların etkileşiminden kaynaklanan, belirli bir titreşim sayısına sahip elektromıknatıssal ışınımdır.
- Genelde uzaydaa gerçekleşen çekirdeksel tepkimelerin sonucunda üretilirler.
- İlk defa, Paul Villard adlı Fransız kimyager-fizikçi, radyum ile çalışırken gama fotonlarını fark etti. Villard’ın farkettiği bu fotonlara, Rutherford gama ışınımı adını vermiştir.
- Bu ışınlar atom çekirdeğinin enerji seviyelerindeki farklılıklardan meydana
- Çekirdek bir alfa veya bir beta parçacığı çıkarttıktan sonra genellikle kararlı bir durumda olmaz. Fazla kalan çekirdek enerjisi bir elektromanyetik radyasyon halinde yayınlanır.
- Gamma ışınları, beta ışınlarından daha yüksek enerjili ve dolayısıyla daha girici (nüfuz edici) ışınlardır. g ile sembolize
- Gama ışınları, diğer elektromıknatıssal ışınlar arasında, en yüksek titreşim sayısına ve en düşük dalga boyuna sahiptirler. Taşıdıkları enerji (erke) düzeyi nedeniyle yaşayan hücrelere önemli zarar verirler.
- Gama ve x ışınlarının, alfa ve beta parçacıklarına göre madde içine nüfuz etme kabiliyetleri çok daha fazla, iyonlaşmaya sebep olma etkileri ise çok daha azdır. İyonize etme gücünün daha düşük olması, onun kalın cisimlerden kolayca geçmesini sağlar. Gamma ışını, birkaç santimetre kalınlığındaki kurşun tuğlalarla ve sadece belli bir kısmı durdurulabilir. Madde içerisinden geçerken üstel bir fonksiyon şeklinde bir şiddet azalmasına uğrarlar.
- Yüksüz olduklarından elektrik ve manyetik alanlarda sapma göstermezler.
Alfa parçacığı (α)
- Parçacık ışınları arasında yüksek derecede iyonlaştırıcı bir ışın formudur. İki proton ve iki nötronun helyum çekirdeğindekine benzer bağları sebebiyle He2+ olarak da gösterilir. Alfa parçacığının kütlesi 6.644656×10-27 kg olup, 3.72738 GeV enerjiye
- Alfa parçacığı, uranyum veya radyum gibi radyoaktif bir çekirdek tarafından “alfa ışınımı” olarak da bilinen bir işlem ile yayılır. Bu işlem çoğu zaman çekirdeği uyarılmış halde bırakır ve çekirdek fazla enerjiyi atmak için gama ışıması yapar. Beta ışınının tersine alfa ışınına, yüksek çekirdek çekim gücü etki eder. Aslında, alfa taneciklerinin çekirdeğin potansiyelinden kopmaya yetecek kadar enerjisi yoktur ancak, kuantum tünellemesi durumu, çekirdeğin potansiyelinden kaçmalarına izin verir.
- Bir alfa parçacığı ışıdığında, 4 çekirdek parçacığının ayrılması sonucu, elementin atom kütlesi aşağı yukarı 4.0015 akb azalır. Atom numarası iki azalır, atom yeni bir element olur. Buna örnek olarak, Radyum elementinin alfa ışıması yaparak gaz olan Radon dönüşmesi gösterilebilir.
- Alfa parçacıklarının enerjileri yayımlandıkları atomun büyüklüğüne bağlı olarak değişse de çoğu taneciğin enerjisi 3 ila 7 MeV arasında seyreder. Bu, bir parçacık için yüksek bir enerji olsa da alfa parçacıklarının büyük kütleleri hızlarının yüksek olmasını
- Hızları diğer radyoaktivite çeşitlerinden(β parçacıkları, γ-ışınları, nötrino, ) oldukça düşüktür.
- Yükleri ve büyük kütleleri sebebiyle alfa tanecikleri cisimler tarafından kolayca emilir ve havada sadece birkaç santimetre Dokulu kâğıt ve insan derisinin dış tabakaları (yaklaşık 40 mikrometre ki bu birkaç hücre derinliğine eşittir) tarafından emilebilir ve kaynak yutulmaz veya solunmazsa sağlığa çok zararlı değillerdir.
- Büyük kütle ve emilebilirlik sebebiyle alfa ışınları vücuda girerlerse (kaynağın yutulması, solunması, )iyonize edici radyasyonun en yıkıcı özelliklerini gösterirler. Yüksek dozlarda, radyasyon zehirlenmesininbazı ya da tüm semptomlarının görülmesine sebebiyet verebilir.
- Alfa taneciğinin sebep olduğu kromozal hasar, diğer radyasyon tiplerinin eşit dozlarda sebep oldukları hasardan yaklaşık 100 kat daha fazladır.
- Alfa ışınımı yapan Polonyum-210’ un sigara sebebiyle meydana gelen akciğer ve bağırsak kanserlerinde rol oynadığı tahmin
- Çoğu duman detektörü ufak bir miktar amerikyum-241 içerir ve bu izotop alfa ışıması yapar. Bu izotop eğer yutulur ya da solunursa yüksek derecede tehlikelidir ancak kaynak kapalı tutulursa bu zarar en az Çoğu belediye eski duman detektörlerinin normal çöplerle birlikte atılmak yerine toplanmasını sağlayan programlar yürütmektedir.
- Nükleer reaksiyonlarda rol oynayacak kadar enerji içermeleri, onları nükleer fiziğin ilk bilgi kaynaklarından yaptı.
Beta parçacığı (β)
40K gibi bazı radyoaktif atom çekirdeklerinden salınan yüksek hızlı elektron veya pozitronlardan oluşur. Salınan bu parçacıklardan ayrıca beta ışını denen bir ışınım olarak da söz edilir. Beta parçacıklarının üretimine beta çözülmesi adı verilir, elektron ile pozitron üretimine göre, β– ve β+‘ dan söz edilir. Alfa ışınlarının aksine tek parçacıklıdır.
- Alfa Işıması (üst) bir parça kâğıt ile bile
- Beta ışıması için daha kalın bir madde lazımdır (örneğin pleksiglas).
- Gamma ışıması ise çok kalın kurşun tabaka haricinde hemen hemen tüm maddelerden geçebilir.
Kobalt-60 ın yaymış olduğu gama ışınları ve lineer hızlandırıcı ışınlar x-ışınlarına dönüştürülerek kanser tedavisinde kullanılmaktadır. Bu ışın dokuya en yüksek şekilde radyasyon verirken dokuyu saran katmana en düşük dozu vererek bu hastalığın yenilmesine katkı sağlamaktadır.