KİTABIN ADI Handan
KİTABIN YAZARI HALİDE EDİP ADIVAR
YAYIN EVİ ATLAS KİTAB EVİ
SAYFA SAYISI 224
KİTABIN KONUSU:
Roman; alafranga kültürle yetişmiş olan Handan’la, Handan’ın teyzesinin kızıyla evli ve iki çocuk babası Refik Cemal’in kısa sürelik “yasak aşkını” anlatıyor.
KİTABIN ÖZETİ:
Refik Cemal, Cemal Bey’in baldızının kızı Neriman’la tanışırlar. Bu ilk tanışma devrelerinde, Neriman Refik Cemal’e sık sık Handan ismini telaffuz etmektedir. Handan ve Neriman teyze kızlarıdır. Neriman Handandan bahsederken kültürlü, bilgili ve güzel gibi hep iyi sıfatlar kullanır; ancak Handan kocasıyla birlikte yurt dışında olduğundan, Refik Cemal Onu cismen tanıma fırsatı bulamaz.
Refik Cemal uzunca bir aradan sonra arkadaşı Server’e yazdığı mektupta, birkaç aylık mutlu ama biraz da tekdüze evliliğini yazar. Rahatı yerindedir, karısını çok sever ve birlikte iyi anlaşırlar. İşte süregelen mutluluklarının nedenleri bunlardır. Ona Neriman’dan ve alışkanlıklarından da söz eder.
Fakat, Refik Cemal’in bu mutlu tablosuna kısa bir süre sonra karaltılar sıçrar. Hariciyeden bir mümeyyiz onu çağırarak, o sıralar kendisinin araştırılmakta ve şüphe altında olduğunu, güvenliği için bir vesileyle yurt dışına gitmesini söyler. Bu sırada Neriman 7-8 aylık hamiledir. Refik Cemal ilkin Neriman’ı öylece bırakıp gitmek istemese de sonradan işler rayına oturunca onu da yanına almak çözümünü üreterek yurttan ayrılır ve Fransa’ya gider. Fransa’da daha önce kendisinden övgü dolu sözlerle bahsedilen Handanla, Nötre Dam Kilisesi’nde karşılaşırlar. Burada hem Handanı hem de Handanın kocası Hüsnü Paşayı yakinen tanıma fırsatı olur.
Evliliklerinin ilk zamanlarında Handanın geçmişi hakkında pek konuşmayan Neriman, Refik Cemal’in isteği üzerine, ona bir mektupta Handanın geçmişiyle ilgili her şeyi anlatır:
Neriman, altı yaşından itibaren teyzesinin yanında kalmaya başlar. Handan, daha önce de belirtildiği gibi Neriman’la teyze kızlarıdır. Belli bir yaşa gelinceye kadar özel hocalardan birlikte ders alırlar; ancak Neriman’ın ilgi alanı müziği pek aşmazken, Handan’da bitmek tükenmek bilmeyen bir öğrenme arzusu vardır. On altı yaşındayken ona, Refik Cemal ve Serverin de o zamanlar yakın dostu olan Nazım isimli özel bir hoca tutarlar. Nazım, bazı ufak hayaller peşinde koşup düzene ters işler yaptığı için padişah yönetimi tarafından aranan bir isimdir. Aynı zamanda sanat, felsefe, sosyoloji gibi alanlarda da geniş bir bilgiye sahiptir. Nazımın bu aileyle tanışıklığı, babası Selim Beyin Cemal Bey’le olan dostluğundan kaynaklanmaktadır.
Nazım uzun zaman Handana çeşitli konularda ders verdikten sonra, bir gün hayallerindeki amaç için onunla evlenmek istediğini söyler ve bu uğurda en uygun kadının kendisi olduğunu belirtir. Handan böyle bir teklifi ummaktadır; ancak onun beklentileri daha kalpten ve kişiseldir; sadece ikisiyle alakalı bir aşk düşünmektedir. O nedenle bu teklifi düşünmek için Nazımdan süre ister ve bu süre içinde Hüsnü Paşa diye birisinin daha sıcak bir teklifini alır. Süre dolduğunda Nazım’a Hüsnü Paşanın teklifini kabul ettiğini ve kendisiyle evlenemeyeceğini söyler. O günden sonra Nazım artık derse de gelmez ve kısa bir süre sonra da yurt dışına kaçmak üzereyken yakalanarak sürgüne gönderilmek üzere hapse atılır. Hapiste iken Handana, hayatının onsuz hiçbir şeye değmeyeceğini ve yüce ideallerini de gerçekleştiremeyeceğini belirten bir mektup bırakarak, kendini asmak suretiyle, intihar eder. Handansa Hüsnü Paşayla evliliğini müteakip onunla Fransa’ya gider.
İşte Neriman’la Refik Cemal’in evliliği bu döneme rastlar. Refik Cemal, yurt dışına gittikten sonra orada bir ev tutar ve bir müddet sonra karısı Neriman da doğumunun ardından çocuğuyla beraber kocasının yanına gelir.
Bu sıralarda, Handan için artık hiç durmayacak çileler kervanı yola çıkmıştır. Çünkü Hüsnü Paşa, birkaç yıllık bu taze evliliğe şimdiden mezar kazmış ve onu oraya atarak üzerine toprak serpmeye başlamıştır. Artık Handan’dan bile gizlemeden metreslerle düşüp kalkmaya başlamıştır. Ancak Handan bunlara rağmen kocasına karşı taassupkar bir bağlılık gösterir. Sık sık ağız dalaşı yapsalar da ihanet hep Hüsnü Paşayla muhabbettedir. Evliliklerinin yedinci yılında, Hüsnü Paşa zaten sallanmakta olan bu ağacın köküne bir balta indirir gibi, birkaç aylığına Handan’ı evde bırakarak başka bir yere, başka bir metresle beraber gider. Bununla birlikte, bir yanda koca bir ağaç kökünden çatırdarken; kocasının yokluğunda Neriman’la Refik Cemal’in evinde misafir olmayı kabul eden Handan’la Refik Cemalin arasında, toprağın altında çimlenen bir tohum gibi, kendilerine bile görünmeden yeni bir aşk filizlenmektedir; ikisi de eşlerini her şeye rağmen seviyorken ve onlara bağlılarken…
Hüsnü Paşa gittiği yerden belirttiği zamanda dönmez ve Handanın kocasına sadakat nağmeleri yollayan habercilerini hep eli boş gönderir. Bu ümitsizlikle Handan menenjit olur ve ölümden döner; ancak ruhunu değilse de hafızasını ölüm çizgisinde unutarak…
Refik Cemal, Hüsnü Paşaya arkadaşı Server’le durumu bizzat bildirse de Hüsnü Paşa umursamaz ve karısının yanına gelmez. Bu arada Handanı tedavi eden doktor da Handanın bir süre için tüm kötü anılarından uzak sakin bir yere götürülmesini ister. Handan hastalığın pençesinde can çekiştiği sıralarda hamile olan Neriman da bir kız çocuğu dünyaya getirerek ikinci kez anne olmanın mutluluğunu tatmıştır. Refik Cemal Handanı başka bir yere seyahate götürecektir; ancak beraberinde karısı ve iki çocuğunu da götürmesi bütçesini aşacağından ve onları da yalnız bırakamayacağından Neriman çocuklarla beraber İstanbul’a döner. Ayrıca Handan’ın birçok masrafını da babası Cemal Bey evini satarak karşılamıştır.
Handan, Refik Cemal ve bir hastabakıcı, İngiltere’de sakin ve doğal güzelliğe sahip bir kasabaya giderler ve orada bir ev tutarlar. Zamanında başının üstündeki kocaman taşı kaldıramayıp toprağın altında sessiz sakin bekleyen aşk tohumları, bu yumuşak ve engelsiz ortamda yavaş yavaş gün yüzüne doğru filiz vermeye başlar.
Handan, şuursuzluğun, kendini bilmezliğin verdiği rahatlıkla Refik Cemali sever; Refik Cemal de her şeyini unutup hiçe sayarak Handanı. Bu sırada Handan’ın geçmişi yavaş yavaş, sağanak yağmurlardan sonra çekilen bulutların arasından sızan güneş gibi benliğinin yüzünü aydınlatmaya başlar. Refik Cemal, Handan’daki her değişmeyi, gelişmeyi doktoruna yazmaktadır. Doktor her şey gün yüzüne çıkmadan onu hastaneye yatırılmasını ve Refik Cemal’in de yanında olmamasını ister. Bu ona büyük bir acı verir; çünkü benliğini kaybetmiş Handan, tamamen kendini Refik Cemal’e bırakmış Handandır; her şeyiyle onundur. Bu durumun değişmesini istemese de, doktorun isteğini yerine getirir. Handan hastanede kısa sürede, geçmişini bıraktığı ölüm çizgisinden alır getirir; ancak aradan fazla zaman geçmeden, aynı çizgiyi bu defa her şeyiyle aşarak kaybolur.
Geride bıraktığıysa, Refik Cemali seven kalbi saniye saniye vuran, Neriman’a karşı bir türlü susturamadığı vicdanının yankılarıyla beraber, Refik Cemal’e sahibiyetinden doğan öfkesini kusan, bir zamanlar onun olmadığı için canına nokta koyan Nazım’a karşı pişmanlığını, yaptığı her şeye rağmen kocasını bağışladığını, ihtiyar babasının tabutu üzerinde döktüğü gözyaşlarının önceden izlediği sahneleri ve kendince büyük suçlar işlemiş benliğinin çırpınan cismini yansıtan sayfalardır.
KİTABIN ANA FİKRİ:
Kitap, bir aşk romanı olmasına karşın, anlattığı olaylara bakılınca daha çok insanların seçim yaparken –hangi konuda olursa olsun- daha dikkatli olmasının gerekliliğini ve ikili ilişkilerinde, kişilere bağlı olarak gerekli ölçüleri koyabilmesinin önemini vurguluyor.
OLAYLARIN VE ŞAHISLARIN DEĞERLENDİRİLMESİ:
HANDAN: Çıkılmaz bir aşk üçgenine girmiş ve bu üçgende benliğini kaybetmiş ve en sonunda da acıklı bir şekilde yaşamı sona ermiş bir kadın. Önce Nazım, ardından Hüsnü Paşa ve en son Refik Cemal’e karşı beslediği duygular ve hepsinin ardından gelen pişmanlıklar.
REFİK CEMAL: Mutlu bir evlilik sürdürdüğü Neriman’la, sonradan kopan Handan fırtınasında savrulan bir erkek. Onu seven hafızasız bir Handan olsa da o bundan memnundur; çünkü böylece O, kendisine daha yakındır, Ona daha kolay bağlanmaktadır; ancak sonraları kopan bu aşk fırtınası, Handan’ın ölümüyle erken bitmiştir.
NERİMAN: Refik Cemalin karısı, Handanın teyzesinin kızı. Handanı hep beğenmiş, Ona hep övgüyle yaklaşmıştır. Bir yandan Handanın yaşadığı acıları paylaşan vefalı bir dost, bir yandan da kocasını çok seven sadık bir eş. Duygusal gelişmelerdense habersiz.
HÜSNÜ PAŞA: Handanın kocası. Zevk düşkünü birisi. Zamanla karısını, göstere göstere metreslerle aldatan aşağılık denebilecek duygusuz bir insan. Karısı sıfatını taşıyan Handanın ağır hastalığında bile yanında bulunmadı.
NAZIM: Aykırı hayaller peşinde koşan ve bu nedenle yönetim tarafından aranan yasaklı bir isim. Handanın özel öğretmenliğini yaptığı sırada, sunduğu evlilik teklifine karşılık alamayıp, yurt dışına kaçarken yakalanan ve hapishanede intihar eden yalnız bir zavallı.
SERVER: Refik Cemalin yakın arkadaşı. Birçok konumda arabulucu rolünde.
KİTABIN YAZARI HAKKINDA KISA BİLGİ:
Öğrenimini Amerikan Kız Koleji’nde tamamladı. Felsefe, sosyoloji, matematik dersleri aldı. Matematik öğretmeni Salih Zeki ile ilk evliliğini yaptı. Öğretmenliklerde bulundu. Kocasının ölümü üzerine Dr. Adnan Adıvar ile evlendi. Halide Onbaşı diye anılarak, ordu içinde kendine iyi bir unvan sağladı. Uzun yıllar Avrupa ve Amerika’da yaşadı. Döndükten sonra İstanbul Üniversitesi’ne İngiliz Edebiyatı Profesörü oldu. Romanlarında İngiliz edebiyatının etkisi açıkça görülür. İlk romanlarında aşk ve akdin psikolojisi üzerinde duran yazar, sonraki eserlerinde yurt ve ulus sevgisine yönelik eserler yazdı. İstanbul’da öldü.
Halide Edip Adıvar’ın Eserleri
Roman:
- Heyulâ (1909)
- Raik’in Annesi (1909)
- Seviyye Talip (1910)
- Handan (1912)
- Yeni Turan (1912)
- Son Eseri (1913)
- Mev’ud Hüküm (1918)
- Ateşten Gömlek (1923)
- Vurun Kahpeye (1923)
- Kalp Ağrısı (1924)
- Zeyno’nun Oğlu (1928)
- Sinekli Bakkal (1936)
- Yolpalas Cinayeti (1937)
- Tatarcık (1939)
- Sonsuz Panayır (1946)
- Döner Ayna (1954)
- Akile Hanım Sokağı (1958)
- Kerim Usta’nın Oğlu (1958)
- Sevda Sokağı Komedyası (1959)
- Çaresaz (1961)
- Hayat Parçaları (1963)
Hikâye:
- Harap Mabetler (1911)
- Dağa Çıkan Kurt (1922)
- İzmir’den Bursa’ya (1963)
- Kubbede Kalan Hoş Seda (1974)
Anı:
- Türkün Ateşle İmtihanı (1962)
- Mor Salkımlı Ev (1963)
Oyun:
- Kenan Çobanları (1916)
- Maske ve Ruh (1945)