İlk Türk Devletlerinde Ekonomi Konu Anlatımı
İlk Türk devletlerinde ekonominin temeli hayvancılığa dayanır. At, koyun, sığır, katır, deve beslenilen hayvanlardır.
Demir madeni ve işçiliğinin de ekonomide mühim tesiri olmuştur.
İpek yolu, ticari gelirlerin sağlandığı mühim bir ekonomik kaynaktır.
Hayvancılık, Ziraat ( Tarım), bağlı devletlerden alınan vergiler , hediyeler ve ganimetler öbür ekonomik kaynaklardır.
- Hayvancılık: Türklerde ekonomik hayatın temelini hayvancılık faaliyetleri oluşturuyordu. Konargöçer yaşam çerçevesinde şekil alan bu hayat; at, koyun, deve, sığır gibi hayvanların beslenmesi ve bu hayvanlardan elde edilen yiyecek, içecek, giyim vb. ürünlerin hayatın her alanında kullanılması ile devam ettiriliyordu. II. Tarım: Türkler hayvancılığın yanında tarıma elverişli bölgelerde tarımsal üretim de yapmışlardır. Türklerin kullandıkları en önemli tarım aletleri saban, orak ve düvendir. Özellikle Uygurlar ile birlikte sulama kanalı açmak, üzüm, kavun, karpuz yetiştiriciliği ön plana çıkmıştır. III. Madencilik: Maden işçiliğinde ileri giden Türkler silah ihtiyaçlarını karşılamanın yanında bu işin ticaretini de yapmışlardır. IV. Ticaret: Türk ekonomisinde önemli bir yere sahip olan İpek Yolu ve Kürk Yolu tarih boyunca Türk devletlerinin ekonomisine önemli bir katkı sunmuştur. Bu sebeple bu yolların elde tutulması Türkler için kaçınılmaz olmuştur. e) Vergi Sistemi: Vergi toplama işine Hunlar, Köktürkler ve Uygurlar özel memurlar tahsis ederek bu konuya önem verdiklerini ortaya koymuşlardır. Ticari ödeme modelleri olarak Türklerde uygulanan en yaygın model mal takası şeklindeydi. Uygurlar ise ödeme aracı olarak Böz (mühürlenmiş kumaş) madeni para, altın, gümüş ve bakır paraların yanında Çavadı denen kâğıt parayı da kullanmışlardır.
B.TÜRK – İSLAM DEVLETLERİNDE EKONOMİ. İlk Müslüman Türk Devletleri’nde eski ekonomik anlayışın devam ettirilmesi yanında, İslâmiyet’le birlikte iktisadi anlayışta yeni anlayış ortaya çıkmıştır. İlk Müslüman Türk Devletleri tarım ve hayvancılığın yanı sıra ticarete de büyük önem vererek ticaret yollarına hem hâkim olmak hem de güvenliğini sağlamak için büyük çaba harcamışlardır. Selçuklular bir taraftan İpek Yolu üzerindeki şehirleri ele geçirmeye çalışırken diğer taraftan fethedilen şehirlerde vergi indirimi başlamasına giderek imar faaliyetlerine katkıda bulunmuşlardır. Melikşah Döneminde birçok sosyal kurumun inşası imar faaliyetlerine en güzel örnektir. Tolunoğulları ve İhşidiler de ticareti geliştirmek için bir taraftan Baharat Yolu’nun Akdeniz’e açılan limanlarını elde tutmaya çalışırken diğer taraftan Avrupa ülkeleri ile ilişkili ticari anlamda sıkı tutmuşlardır.
TÜRK – İSLÂM DEVLETLERİ’NDE İKTİSADİ KURUMLAR
İkta Sistemi: Mülkiyeti devlete ait olup, ordu mensuplarına ve memurlara hizmet veya maaş karşılığında verilen topraklar ikta sistemini oluşturmaktaydı. İkta olarak verilen bölgelerin vergileri ikta sahipleri tarafından toplanmakta idi. Böylece merkezden herhangi bir vergi memuru tayin edilmeden, ikta sahiplerinin maaşlarının dışında kalan miktar hazineye devrediliyordu. Toplanacak vergiler kanunla tespit ediliyor, devlet feodal bir yapıya geçilmesini önlemek için büyük iktalarda babadan oğula geçme durumuna izin vermiyordu. Tüm bu gelişmelere rağmen Beylikler Dönemi’nde sistem korunmuş daha sonra Osmanlı Devleti bunu geliştirerek tımar sistemine dönüştürmüştür. İkta sistemi İlhanlılar, Eyyubiler, Memluklerde de uygulamış, hatta Hindistan’a kadar yayılmıştır. Bunların yanında zekât, öşür, haraç, cizye, bağlı devlet ve beyliklerin ödediği vergiler; kervanlar, tüccarlar ve pazar yerlerinden alınan vergiler ve tuzlalardan alınan vergiler Türk-İslam devletlerinin en önemli gelir kaynaklarıydı.
Ahilik: Türkiye Selçuklu Devleti Dönemi’nde ortaya çıkan Ahilik, esnaf ve zanaatkârların ticari hayatını şekillendiren dini ve iktisadi yönü ağır basan sosyal bir teşkilattır. Çırak, kalfa, usta ilişkisini kurarak mesleki eğitim yapmıştır. Esnaflar arası dayanışmayı sağlamıştır. Üretimin kalitesini ve fiyatların ayarlanmasını sağlamıştır.
Üyelerin dini ve ahlaki bilgilerinin artırılmasını sağlamayı görev addeden Ahilik Kurumu, Moğol istilası sonrası Anadolu’da huzuru ve güvenliği sağlamaya da çalışmışlardır. Ahilik teşkilatına gayrimüslim esnaf ve tüccarlar alınmayarak ticaret ve sanayi hayatına Müslüman Türklerin hâkim olması sağlanmaya çalışılmıştır.
Vakıf Sistemi: Türk – İslâm tarihinde önemli bir yere sahip olan vakıfların tarihi Uygurlara kadar uzanmaktadır. Vakıf sistemi Türk – İslâm tarihinde Büyük Selçuklu Döneminde hızla gelişmiş, Türkiye Selçukluları’nda I. Gıyasettin Keykavus ve I. Alaaddin Keykubat zamanlarında zirve noktaya ulaşmıştır.
MALAZGİRT’TEN OSMANLIYA ANADOLU’DA EKONOMİK HAYAT. Anadolu özellikle Türkiye Selçukluları Dönemi’nde ticarette altın çağını yaşamıştır. Anadolu’nun ticari açıdan gelişmesinin başlıca nedenleri şunlardır: Madenlerin işletilmesi, fetih hareketlerinin ticari amaçlı yapılması, sanayinin Ahiler tarafından teşkilatlandırılması, latinlerle ticaret anlaşmaları yapılması, yabancılara düşük gümrük vergisi uygulanması, kervansarayların yapımına önem verilerek zarara uğrayan tüccarlara “devlet sigortası” sisteminin getirilmesi
ÖNEMLİ HATIRLATMA: Bu iktisadi zenginlik ve altın çağ ne yazık ki Kösedağ Savaşı sonrası sekteye uğrayacaktır.
- OSMANLI EKONOMİSİ. Osmanlı ekonomisinin temelini; örfler, gelenekler, İslami anlayış ve fethedilen toprakların kültürleri oluşturmaktadır. Osmanlı Klasik Dönem ekonomisinin başlıca ilkeleri şunlardı:
- İaşecilik (Provizyonizm):Toplum içinde her türlü malın bol olması ve buna bağlı olarak fiyatların düşük olması esasına dayanır.
- Gelenekselcilik: Ekonominin; kişilerin, kurumların ve toplumun içinde anlamını bulduğu geleneğe göre işlemesidir. Devlet tüketimle birlikte üretimi de kontrol altında tutmayı amaçlar. İhtiyaç duyulan miktarda ithalata izin verir.
- Fiskalizm: Devletin ekonomik kararlar alırken bir taraftan hazine gelirlerini yükseltme diğer yandan da gelir seviyesinin düşmemesi için harcamaları kısma esasına dayanır. Bu dönemin ekonomik yapılanması merkez maliyesi, tımar sistemi ve vakıf sistemi olmak üzere üç kısımda incelenmektedir.
- Merkez Maliyesi: Osmanlı Devleti’nde merkezde baş defterdar Rumeli ve Anadolu eyaletlerinin dışında kalan diğer eyaletlerde baş defterdara bağlı taşra defterdarlıkları bulunmaktaydı. Devletin en önemli gelir kaynağı vergilerdi. Vergiler şeri vergiler ve örfi vergiler olmak üzere iki kısma ayrılmakta idi. Şeri ve örfi vergilerden öşür, haraç, tapu, ağıl, ağnam, avarız, çift bozan, izn-i sefine, derbent, iane-i cihadiyye, imdadiyye-i seferiyye devletin en önemli gelir kaynaklarındandı.
- Tımar Sistemi: Selçuklu Devleti’ndeki ikta sisteminin devamı olan bu sistem, Osmanlı Devleti’nde askerlere ve devlet görevlilerine belli bir bölgenin vergi ve maaş karşılığı verilmesidir. Devlet görevlilerine verilen bu bölgelere dirlik adı verilmektedir. Dirlikler gelirlerine göre üç kısma ayrılmaktadır: Yıllık geliri yirmi bin akçeye kadar olan tımar, yıllık geliri yirmi bin ile yüz bin akçe arası olan zeamet ve yıllık geliri yüz bin akçeden fazla olan has…Osmanlı ekonomisi büyük ölçüde tarıma dayalı olduğu için tımar sistemine çok önem vermiş, tımar toprakları devlet mülkü sayıldığından dolayı, miras bırakılması, bağışlanması ve vakfedilmesi yasaklanmıştır.
Devlet Sipahi – Reaya ilişkilerini kanunla düzenlemiş, üretimin sürekliliğinin sağlanması için hem sipahinin sorumlulukları hem de reayanın sorumlulukları yakın takibe alınmış böylece suiistimallerin önüne seçilmiştir. Dahası Tımar Sistemi ile hem bölgenin güvenliği sağlanmış hem üretimde süreklilik korunmuş hem de hazineden para harcamasının önüne geçilmiştir.
- Vakıf Sistemi: Vakıflar Osmanlı toplumunda toplumsal dayanışma ve sosyal refahı artırmak için birçok yatırım yapmışlardır.Vakıflar, tüccarlara faizsiz krediler vererek ekonomiyi canlı tutmuş; sıkıntıya düşenleri desteklemiş, kervansaray, han ve yolların yapımında etkili olmuşlar;sağlık, eğitim ve öğretim faaliyetlerini desteklemişler; surlar ve kale inşa ederek savunma çabalarına katkıda bulunmuşlar; başta kütüphaneler olmak üzere, eğitim kurumları, imarethaneler inşa edilerek hem halkın eğitim seviyesi yükseltilmiş hem de sosyal devlet anlayışına yardımcı olunmuşlardır. Osmanlı Devleti; ülke topraklarında hububat üretiminin yanı sıra bahçecilik, sebzecilik ve bağcılık da yapılmaktaydı. Devlet, üretimin artırılması ve üretici için destekleme fonlarına da başvuruyordu. Osmanlı toplumunda konargöçerler hayvancılıkla uğraşmakta idiler. Ordunun et ihtiyacının karşılanmasında önemli bir açığı kapatan da konargöçerlerdi. 16. ve 17. yüzyıllarda Celali İsyanları, Savaşlar, otorite boşluğu gibi sebeplerle tımar sistemi bozulmaya başlamış bu durum üretimin düşmesine sebep olmuştur. Osmanlı sanayisi loncalar etrafında şekillenmiş, loncalar bir meslek örgütlenmesi olarak gelişmiş, kentler büyüdükçe lonca sayısı artmıştır. Osmanlı Devleti’nde Tarım ve hayvancılığa dayanan sanayiler ve gemi inşa sanayi önemli ölçüde gelişmiştir.