Mekansal Bir Sentez Türkiye Konu Anlatımı
- Türkiye’nin Yeryüzü Şekilleri ve Özellikleri
- Türkiye İklimi ve Özellikleri
- Türkiye’nin Doğal Varlıkları
- Türkiye’de Yerleşme, Nüfus ve Göç
Türkiye’nin Yeryüzü Şekilleri ve Özellikleri
Yer şekilleri dediğimiz oluşumlar; rüzgarlar, seller, volkanik patlamalar, depremler, heyelanlar, buzulların erimesi gibi doğa olayları sonucunda meydana gelmiştir. Farklı jeolojik zamanlarda, çok uzun yıllar içerisinde oluşan bu yapılar, yeryüzüne şeklini vermektedir. Her birinin meydana gelme şekli ve oluşum süreci farklıdır.
Genel hatlarıyla Türkiye’nin yeryüzü şekillerinin özelliklerinden bahsetmek gerekirse; Türkiye ortalama yükseltisi (1132 m) fazla olan bir ülkedir. Dağlık ve engebelidir. Dağlar kıyıya paralel uzanmıştır yani doğu-batı doğrultusundadır. Bu yüzden de iç kesimlere ulaşım zorlaşmıştır. Alp-Himalaya kıvrım dağ kuşağı içerisinde yer alan, üç tarafı denizlerle çevrili bir ülkedir.
İç bölgelerde tektonik yapılı platolar yer alırken, doğu kesimlerde volkanik dağlar bulunmaktadır. Türkiye bir yarım ada olması sebebiyle sahip olduğu akarsularının boyları kısadır. Türkiye’nin yeryüzü şekillerinin çeşitlilik göstermesinde ise iç ve dış kuvvetlerin etkisi olmuştur. Şimdi dilerseniz hangi yer şekillerinin nasıl meydana geldiğinden ve genel özelliklerinden kısaca bahsedelim.
Türkiye’nin Yer Şekillerinin Özellikleri Nelerdir?
Türkiye bugünkü halini uzun yıllar boyu geçirdiği aşamalar sonrasında almıştır. Jeolojik zamanlarda geçirdiği değişiklikler, iç ve dış kuvvetlerin etkisiyle farklı yeryüzü şekilleri oluşmuştur. Yer şekilleri denince işin içerisine, dağlar, ovalar, akarsular ve platolar gibi konular girmektedir. Türkiye’nin yeryüzü şekillerinin oluşmasını sağlayan iç ve dış kuvvetler şu şekildedir;
İç Kuvvetler: Yeryüzüne asıl şeklini veren, enerjilerini magmadan alan kuvvetlerdir. Kırık ve kıvrım dağlar ile volkanik dağların oluşması, denizlerde yaşanan gel-git hareketleri, geniş alanların lavlarla kaplanması iç kuvvetlerin etkisiyle olmaktadır. Türkiye’de yer şekillerinin oluşmasında en etkili iç kuvvetler orojenez ve epirojenezdir.
Dış Kuvvetler: Enerjilerini güneşten alan kuvvetlerdir. İç kuvvetlerin oluşturduğu yeryüzü şekillerini biçimlendirmeye devam ederler. Akarsu, rüzgâr, buzul, akıntı gibi aşındırıcı kuvvetlerdir. Türkiye’de yer şekillerinin biçimlenmesinde en etkili olan dış kuvvet ise akarsulardır.
Türkiye’nin yeryüzü şekillerinin genel özellikleri şunlardır;
- Yükseklerde geniş düzlükler bulunduğundan yaylacılık yaygındır.
- Yüksek ve engebeli olduğundan yol yapım maliyetleri fazladır.
- Kısa mesafede yükselti değişimleri çoktur.
- İklim, tarım, bitki örtüsü ve nüfus yoğunluğu çeşitlilik göstermektedir.
- Dağlar denize paralel uzanır.
- Falezler çoktur.
- Boyuna kıyı tipi görülür.
- Kıta sahanlığı dardır.
- Kıyı ile iç kesimler arasında ulaşım tünel ve geçitler ile sağlanır.
- Kıyının gerçek uzunluğu ile kuş uçuşu uzunluğu arasındaki fark çoktur.
Türkiye’nin Dağları
Ülkemizde en fazla yer kaplayan yeryüzü şekli dağlardır. Dağlar iklim, bitki örtüsü, yerleşme ve ekonomik faaliyetler üzerinde etkilidir. Yükseklere çıkıldıkça iklimin soğumasına bağlı olarak bitki örtüsü çeşitlilik gösterir. Genel olarak doğu-batı yönlü uzanan sıradağlar bulunmaktadır. Türkiye’deki dağlar orojenik ve volkanik hareketler sonucu meydana gelmiştir. Dağlar hakkında detaylı bilgi için tıklayın.
Orojenik Hareketlerle Meydana Gelen Dağlar
Orojenez dağ oluşumu demektir. Orojenik hareketlerle meydana gelen sıradağlar iki şekilde oluşmuştur. Genellikle denizlerde biriken tortulların basınç oluşturan kıta hareketleri sonucu kıvrılarak ya da kırılarak yükselmesi sonucu sıradağlar oluşmuştur.
- Kıvrım Dağları: Bu dağlar orojenez sonucu esnek tabakaların kıvrılarak yükselmesi sonucu oluşmuştur. Ülkemiz Alp-Himalaya kıvrım dağ kuşağı içerisinde yer almaktadır. Kuzey Anadolu Dağları ve Toros Dağları bu şekilde oluşmuştur. Yükselme sonucu yüksekte kalan kısma “antiklinal” , alçakta kalan kısma ise “senklinal” denmektedir.
- Kırık Dağlar: Orojenez sonrası bazı dağlar kıvrılma yeteneğini kaybederek kırılırlar. Kırılma sonrasında bazı kısımlar çökerken, bazı kısımlar yüksekte kalmaktadır. Yüksekte kalan kısımlara “horst”, alçakta kalan kısımlara “graben” denmektedir. Horst ve grabenler arasında ise fay hatları bulunmaktadır. Ege Bölgesi’ndeki dağlar bu şekilde oluşmuştur. Ülkemizdeki kırık dağlar şunlardır; Menteşe Dağları, Kaz Dağları, Kazak Dağları, Madra Dağları, Yund Dağları ve Boz Dağlar.
Volkanik Hareketlerle Meydana Gelen Dağlar
Yerin derinliklerindeki kızgın ve erimiş magmanın, basıncın artması durumunda yerkabuğundaki çatlaklardan yeryüzünüze çıkmasıyla oluşan dağlardır.
- Doğu Anadolu’daki Volkanik Dağlar: Ağrı Dağı, Tendürek Dağı, Nemrut Dağı, Süphan Dağı.
- İç Anadolu’daki Volkanik Dağlar: Erciyes Dağı, Hasan Dağı, Karadağ, Karacadağ, Melendiz Dağı.
- Ege Bölgesi’ndeki Volkanik Dağlar: Kula Tepeleri
- Marmara Bölgesi’ndeki Volkanik Dağlar: Uludağ
- Güneydoğu Anadolu’daki Volkanik Dağlar: Karacadağ
- Karadeniz Bölgesi’ndeki Volkanik Dağlar: Köroğlu Dağları
- Akdeniz Bölgesi’ndeki Volkanik Dağlar: Hassa Bölgesi
Türkiye’nin Dağlarının Coğrafi Dağılışı
- Kuzey Anadolu Dağları: Alp-Himalaya dağ kuşağının Türkiye’deki kuzey kanadını oluşturan dağlardır. Karadeniz Bölgesi’nde iki sıra halinde uzanan bu dağlardan kıyıya paralel olanları Canik, Küre, Giresun, Gümüşhane, Kalkanlı, Rize ve Trabzon Dağları’dır. Batıdan doğuya doğru uzanan ikinci sıra ise Köroğlu, Ilgaz, Yıldız, Deveci, Çimen, Kop, Mescid ve Yalnızçam Dağları’dır.
- Güney Anadolu Dağları (Toroslar): Batı ve Orta Toros dağ sıralarından oluşmaktadır. Batı Toroslar Antalya Körfezi’nin iki yanında uzanır, Elmalı, Bey, Geyik ve Sultan Dağları’ndan oluşur. Orta Toroslar ise Taşeli Platosu ile Uzun Yayla arasında yer alır. Bolkar, Aladağlar, Tahtalı, Binboğa ve Nur (Amanos) Dağları’ndan oluşmaktadır.
- Güneydoğu Anadolu Dağları: Bu dağların en yüksek noktası Hakkari’de bulunan Buzul Dağları’nın doruğudur (Ulu doruk 4135m). Burada bulunan başlıca dağlar Malatya Dağları, Genç Dağlar, Hakkari Dağları, Bitlis Dağları ve volkanik bir dağ olan Karacadağ’dır.
- Doğu Anadolu Dağları: Buradaki dağların büyük bir kısmı Orta Torosların devamı olan sıradağlardır. Bunlar Tahtalı, Mercan, Aras, Karasu Dağları’dır. Ayrıca volkanik birer dağ olan Büyük ve Küçük Ağrı, Süphan, Tendürek ve Nemrut Dağları da bu bölgede yer almaktadır.
- İç Anadolu Dağları: Bu bölgede yer alan dağlarSultan, Sündiken, Tecer, Çamlıbel, Akdağlar, Hınzır Dağları ile; Erciyes, Melendiz, Hasan, Karadağ ve Karacadağ gibi volkanik dağlardır.
Batı Anadolu Dağları: Genel olarak kırılma sonucu oluşmuş horstlardır. Biga, Kaz, Madra, Yund, Bozdağlar, Aydın ve Menteşe Dağları Batı Anadolu’da yer alan dağlardır.
Türkiye’nin Platoları
Çevrelerine göre yüksekte olan ve akarsular tarafından yarılmış geniş düzlüklere plato adı verilmektedir. Ülkemizde platoların en çok bulunduğu bölge Tuz Gölü çevresidir. Türkiye’de platolar oldukça geniş yer kaplamaktadır. Engebeli ve dağlık bir ülke olmamıza rağmen bu kadar çok platoya sahip olmamızın nedeni üçüncü ve dördüncü jeolojik zamanlarda gerçekleşen toplu yükselmelerdir. Platolar hakkında daha fazla bilgi için tıklayın. Platolar oluşumlarına göre şu şekilde sınıflandırılmaktadır.
Volkanik Platolar
Lav tabakalarının akarsular tarafından yarılmasıyla oluşan platolardır. Ülkemizdeki en yüksek platolar olan volkanik platoların toprakları oldukça verimlidir. Fakat yükseklik ve iklim şartlarının elverişsiz olması nedeniyle tarım için kullanılamamaktadırlar. Erzurum-Kars Platosu ve Ardahan Platosu ülkemizdeki volkanik platolara örnektir
Karstik Platolar
Eriyebilen ve çözünebilen kayaçların bulunduğu arazilerin, akarsular tarafından aşındırılması ile oluşmuş platolardır. Akdeniz Bölgesi’ndeki Taşeli ve Teke Platosu ülkemizdeki karstik platolardır
Tabaka Düzlüğü Platoları
Tabaka düzlüğü veya yatay duruşlu denilen bu platolar, kumlu, killi ve kalker özelliğindeki yatay tabakalara sahip tortulların, akarsular tarafından yarılmasıyla oluşmuştur. Bu platolara İç Anadolu Bölgesi’nde sık rastlanmaktadır. Obruk, Cihanbeyli, Haymana, Bozok, Uzunyayla ve Yazılıkaya bu tür platolardandır. Güneydoğu Anadolu Bölgesi’ndeki Gaziantep ve Şanlıurfa Platoları da tabaka düzlüğü platolarına örnektir
Aşındırma Platoları
Uzun yıllar akarsu, rüzgar gibi dış kuvvetlerle yer şekillerinin aşınması sonucu oluşan platolardır. Marmara Bölgesi’ndeki Çatalca-Kocaeli Platosu ile Karadeniz Bölgesi’ndeki Perşembe Platosu aşındırma platolarıdır.
Türkiye’nin Ovaları
Akarsuların taşıdığı alüvyonların birikmesiyle oluşan geniş düzlüklere ova denmektedir. Ovalar genel olarak tarım ve yerleşim için uygun, ulaşımın kolaylıkla yapıldığı yerlerdir. Maden suları ve sıcak su kaynakları açısından zengindirler. Oluşumlarına göre ovalar şu şekilde sınıflandırılmaktadır. Ova nedir, Ova hakkında detaylı bilgi almak için burayı tıklayın.
Tektonik (Çöküntü) Ovaları
Fay hattına bağlı olarak ortaya çıkan çöküntü alanlarına, akarsuların taşıdığı alüvyonların dolması sonucu oluşan ovalardır. Bölgelere göre tektonik ovaların dağılışı şu şekildedir;
- Ege Bölgesi: Soma Ovası, Bergama Ovası, Turgutlu Ovası, Akhisar Ovası, Salihli Ovası, Torbalı Ovası, Söke Ovası, Alaşehir Ovası, Ödemiş Ovası, Yeni Pazar Ovası ve Koçarlı Ovası.
- Marmara Bölgesi: Adapazarı Ovası, Balıkesir Ovası, Mustafa Kemalpaşa Ovası, Bursa Ovası, Ergene Ovası ve İnegöl Ovası.
- Akdeniz Bölgesi: Amik Ovası ve Kahramanmaraş Ovası.
- Karadeniz Bölgesi: Bolu Ovası, Düzce Ovası, Sulu Ova, Tosya Ovası, Taş Ova, Merzifon Ovası, Erbaa Ovası, Niksar Ovası, Zile Ovası, Turhal Ovası ve Artova.
- Doğu Anadolu Bölgesi: Elazığ Ovası, Malatya Ovası, Varto Ovası, Karlıova, Hınıs Ovası, Elbistan Ovası, Iğdır Ovası, Erzurum Ovası, Erzincan Ovası, Yüksekova, Pasinler Ovası ve Tercan Ovası.
- İç Anadolu Bölgesi: Kayseri Ovası, Konya Ovası, Develi Ovası, Aksaray Ovası, Eskişehir Ovası ve Çubuk Ovası.
- Güneydoğu Anadolu Bölgesi: Ceylanpınar Ovası, Suruç Ovası, Birecik Ovası ve Harran Ovası.
Delta Ovaları
Akarsuların taşıdığı alüvyal malzemelerin deniz kıyısında birikmesi sonucu oluşan ovalardır. Bir delta ovasının oluşması için gel-git olaylarının ve deniz kıyısında derinliğin çok fazla olmaması gerekmektedir. Ayrıca akarsuyun bol miktarda alüvyal malzeme taşıması gereklidir. Bölgelere göre delta ovalarının dağılışı şu şekildedir;
- Ege Bölgesi: Balat Ovası (Büyük Menderes ile), Selçuk-Efes Ovası (Küçük Menderes ile), Menemen Ovası (Gediz ile), Dikili Ovası (Bakırçay ile).
- Akdeniz Bölgesi: Çukurova (Ceyhan ve Seyhan nehirleri ile) ve Silifke Ovası.
- Karadeniz Bölgesi: Bafra Ovası (Kızılırmak ile), Çarşamba Ovası (Yeşilırmak ile).
Karstik Ovalar
Kalker, alçıtaşı, kayatuzu gibi özellikte olan bölgelerde çözünmeye bağlı olarak oluşan ovalardır. Genellikle Akdeniz Bölgesi’nde yer alan karstik ovalar verimsiz arazilerdir. Acıpayam Ovası, Tefenni Ovası, Korkuteli Ovası, Muğla Ovası, Elmalı Ovası ve Kestel Ovası ülkemizde bulunan karstik ovalardır.
Eski Göl Yeri Ovaları
Genel olarak İç Anadolu Bölgesi’nde yer alan bu ovalar, eskiden göl olan yerlerin sularının zamanla çekilip, buraya akarsuların taşıdığı alüvyal malzemelerin birikmesiyle oluşmuştur.
Lav Örtüsü Ovaları
Volkanik hareketler sonucu oluşan ovalardır. Muradiye Ovası, Malazgirt Ovası ve Çaldıran Ovası lav örtüsü ovalarına örnektir.
Dağ Eteği Ovaları
Dağlık bölgelerde taşınan malzemelerin, eğimin azaldığı yani dağ eteklerinde birikmesi sonucu oluşan ovalardır. Bursa Ovası, Akşehir Ovası ve İnegöl Ovası bu şekilde oluşmuş ovalara örnektir.
Türkiye İklimi ve Özellikleri
Türkiye’de görülen iklim tipleri ve özellikleri, toprağın bereketli, bitki örtüsünün zengin ve fiziksel koşulların daha elverişli olmasını sağlamıştır. Yetiştirilen tarım ürünlerine, doğal bitki örtüsüne bakarak iklim tiplerini ve özelliklerini anlamak mümkündür. Ülkemiz denizlerle çevrili olduğu için kıyı kesimleri ılıman iklim özelliklerine sahiptir. Bununla birlikte dağların konumu ve uzanışı, denizlerin iç kesimlere olan etkisini azaltır. Bu nedenle iç bölgelerde karasal iklim hakim olur. Mevsimler arasında sıcaklık, yağış, nem oranlarının yüksek değişiklik gösterdiği karasal iklimlerde bitki örtüsü daha zayıf ve yetersiz olabilir. Akdeniz iklimi, yağış ve sıcaklık oranları açısından tarıma daha elverişlidir. Bitkilerin yapraklarına ve yapısına göre, iklimin şartları anlaşılabilir.
Karasal İklim
Doğu Anadolu, Güneydoğu Anadolu, İç Anadolu ve Trakya bölgelerinde karasal iklim yaşanır. Yazlar sıcak, kışlar ise soğuk geçer. Kar, don ve yağış olayları bu iklimin yaşandığı bölgelerde sıkça kış aylarında görülür. Yaz aylarında daha çok kurak bir hava hakimdir. Bitki örtüsü sert geçişe sahip bu iklim özelliklerinden dolayı zayıftır. Yağış ve nem oranı az olduğu için bitki örtüsü daha çok bozkır, kuru orman, kurakçıl çalılar şeklinde oluşmuştur.
Akdeniz İklimi
Akdeniz, Ege ve Güney Marmara bölgelerinde görülen iklim tipidir. Don ve kar yağışı nadir görülür. Marmara bölgesinde Güney’e göre daha sert görülür. Turunçgillerin yetiştirilmesi için uygun koşullara sahiptir. Kış ayları alçak kesimlerde daha ılık ve yağışlı, yükseklerde soğuk geçer. Yaz ayları ise kuru ve sıcak yaşanır. Bitki örtüsü geniş yapraklı ve nemcil bitkilerden oluşur.
Karadeniz İklimi
Karadeniz ve Kuzey Marmara bölgesinde yaşanan iklim tipidir. Her mevsim çok yağış alır. Yazlar serin ve yağışlı geçer. Kışlar alçak kesimlerde ılık yaşanırken yükseklerde soğuk olur. Geniş yapraklı nemcil bitkilerden oluşan ormanlar, bu iklim türünün bitki örtüsünde sıklıkla görülür.
Marmara veya Geçiş İklimi
Marmara ve Kuzey Ege bölgesinde görülen iklim çeşididir. Akdeniz iklimi kadar ılık değildir ancak karasal iklim kadar da sert soğuklar yaşanmaz. Karadeniz ve Akdeniz ikliminin geçiş hali olarak ifade edilebilir. Bitki örtüsü alçak kesimlerde Akdeniz kökenli bitkilerden oluşurken yüksek yerlerde orman şeklini alır.
Sen de Türkiye’deki iklimleri ve etkilerini daha detaylı bir şekilde inceleyerek, genel kültürünü artırabilirsin.
Türkiye’nin Doğal Varlıkları
- İç Anadolu’nun Doğal Güzellikleri
Karapınar Çölü, Konya
Meke Gölü, Konya
Ihlara Vadisi, Aksaray
Gökpınar Gölü, Sivas
Kapadokya, Nevşehir
Erciyes Dağı, Kayseri - Akdeniz Bölgesi’nin Doğal Güzellikleri
Salda Gölü, Burdur
Cennet ve Cehennem Obrukları, Mersin
Damlataş Mağarası, Antalya
Karain Mağarası, Antalya
Manavgat Şelalesi, Antalya
Likya Yolu, Muğla – Antalya
Kleopatra Plajı, Alanya
Düden Şelalesi, Antalya
Olimpos, Antalya
Kaputaj Plajı, Antalya - Marmara Bölgesi’nin Doğal Güzellikleri
Gölyazı ve Uluabat Gölü, Bursa
Kaz Dağları, Balıkesir - Ege Bölgesi’nin Doğal Güzellikleri
Kızkumu, Muğla
Saklıkent Kanyonu, Muğla
Ölüdeniz, Muğla
Pamukkale, Denizli
İztuzu Plajı, Muğla
Kelebekler Vadisi, Muğla - Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nin Doğal Güzellikleri
Nemrut Dağı, Adıyaman - Karadeniz Bölgesi’nin Doğal Güzellikleri
Borçka Karagöl Milli Parkı, Artvin
Gorgit Yaylası, Artvin
Uzungöl, Trabzon
Şehriban Kanyonu, Kastamonu
Ayder Yaylası, Rize
Yedigöller Milli Parkı, Bolu - Doğu Anadolu Bölgesi’nin Doğal Güzellikleri
Ağrı Dağı, Ağrı
Van Gölü, Van
Muradiye Şelalesi, Van
Tortum Şelalesi, Erzurum
- 1) Karapınar Çölü, Konya
- Evet, yanlış duymadınız. Türkiye sınırları içerisinde genellikle Afrika’da görmeye alışık olduğumuz bir çöl bulunuyor.
- Konya‘nın Karapınar ilçesinde yer alan bu çöl, bölgede büyük bir göç dalgası yaşanmasına sebep olmuş.
- İpek Yolu üzerinde bulunan Karapınar, günümüzde gerek çölü gerekse tektonik gölleriyle pek çok ziyaretçinin ilgisini çekiyor.
- Karapınar Çölü’nün oluşma nedenleri arasında bölge halkının yöreyi tahrip etmesiyle birlikte ser esen rüzgarlar bulunuyor.
- Türkiye’de rüzgar erozyonundan etkilenen tek yer olan Karapınar, Türkiye’nin tek çölü olduğu için görülmeyi hakediyor.
- Elbette çölleşmeye karşı temkinli olmalı, gerekli tedbirleri almalıyız. Üstelik Meke Tuzlası da bu alanda bulunuyor.
2) Meke Gölü, Konya
- Görüntüsü nazar boncuğunu andırdığı için ‘Dünyanın Nazar Boncuğu’ olarak adlandırılan Meke Gölü, dünyada eşine az rastlanan doğal güzelliklerden bir tanesi.
- Oluşma süreci iki aşamadan oluşuyor. İkinci aşaması dahi 8 bin yıl öncesine dayanıyor. Alanın tam ortasında ikinci bir volkan bacasının meydana gelmesiyle günümüzdeki görünümünü kazanıyor.
- Yılın bazı aylarında kuruyan gölün en yüksek su seviyesi 10 – 12 metre civarında oluyor.
- Yabancı turistlerin de son zamanlarda akın ettiği Meke Gölü ve çevresinde, yerel halkı su tüketimi bilinçlendirme ve ağaçlandırma çalışmaları yapılması planlanıyor. İklim krizinden ötürü tehlikede olan Meke Gölü’nü halen vaktiniz varken görmenizi tavsiye ederiz.
3) Ihlara Vadisi, Aksaray
- Türkiye’nin gizli geçidi olan Ihlara Vadisi’nin oluşumuyla ilgili birkaç hikaye anlatılır. Bunlardan biri de, Hasandağı’nın aktif hale geçmesiyle lavlar, bölgede volkanik bir tabaka oluşturmuş. Zaman içerisinde oluşan bu tabaka, çevresel faktörler sebebiyle aşınır.
- Buna ek olarak, Melendiz Çayı da kanyon vadinin altını oyarak kendisine yol açar. Vadide oluşan derinlikler yer yer 10 metreye kadar ulaşıyor.
- Aksaray‘daki Ihlara Vadisi doğanın bir şaheseri olmakla birlikte tarihsel değere de sahip bir bölge. Zamanında vadi içerisinde çok sayıda kilise olsa da yalnızca 14 tanesi günümüze kadar ulaşmayı başarabilmiş. 10 tanesi de halen canlılığını koruyor.
- Ihlara Vadisi’nde yer alan kiliselerin hikayeleri 6. yüzyıla dayanıyor. Hatta Saint George Kilisesi, ilk günkü ihtişamıyla vadide yükseliyor. Kilisedeki süslemelerde, Selçuklu Sultanı’na ait olduğu düşünülen elbise resimleri kullanılması, kilisenin yapımında Türkler’in de yardım ettiği kanısını ortaya çıkartıyor.
- yüzyıla kadar kiliselerin inşasına devam edilse de Selçukluların bölgeyi ele geçirmesiyle inşaatlar durdurulmuş Ancak, hali hazırda tamamlanmış kiliselerde Hristiyan halk ibadetlerini yerine getirmeye devam etmiş. 1924’te ise kiliseler ibadete kapatılmış.
- Vadi içerisinden akan Melendiz Çayı da Ihlara Vadisi’nde doğanın ve tarihin muazzam uyumunu ispat ediyor.
4) Gökpınar Gölü, Sivas
- Doğal Akvaryum olarak da adlandırılan Gökpınar Gölü, Sivas‘ın Gürün ilçesinde yer alıyor.
- Türkiye’nin saklı kalmış köşelerinden olan Gökpınar Gölü’nde mavinin ve yeşilin tüm tonlarına rastlayabilirsiniz. Özellikle yaz aylarında, 15 metre derinlikte yüzen balıkları dahi görebilirsiniz.
- Gölün neredeyse her yerinde sıcak kaynak sular bulunduğu için özellikle kış aylarında beyaz tabaka her yeri örttüğünde üzerinden buharlar tüten bir havuz görünümü alıyor.
- Gölde balık tutmak ve yüzmek yasak olsa da dalış yapılabiliyor. Rakım 1500 olduğu için gölde dalacağınız 1 metre, denizdeki 3 metreye eşdeğer.
- Gölün hemen yanında, muhteşem manzarasıyla bir restoran, otel ve piknik alanları yer alıyor. Siz de Gökpınar Gölü’nün el değmemiş güzelliklerine tanıklık edebilirsiniz.
5) Kapadokya, Nevşehir
- Türkiye’nin en çok ziyaret edilen turizm bölgelerinden bir tanesi olan Kapadokya, sadece denizi ve güneşiyle değil, aynı zamanda tarihi zenginlikleri ve doğal güzellikleriyle de ön plana çıkıyor.
- Nevşehir’e 7 kilometre mesafede konumlanan peribacalarını ziyaret ettikten sonra sabahın ilk ışıklarıyla birlikte düzenlenen balon turlarına katılarak güneşin göğe yükselişine tanıklık edebilirsiniz.
- Yalnızca peribacaları ve balon turu dahi Kapadokya’yı unutulmazlar arasına sokabilecekken, 4. yüzyıldan kalıntıları içerisinde barındıran Göreme Açıkhava Müzesi ziyaretçileri kendisine hayran bırakıyor.
- Müze aynı zamanda UNESCO Dünya Mirası Listesi’nde de yer alıyor. 1967’den beri kapılarını misafirlerine açan Derinkuyu Yer Altı Şehri de mutlaka görmeniz gereken diğer bir tarihi eser.
- Ayrıca, 8 katlı Derinkuyu’nun çevresinde dünyanın en eski akıl hastanesini bulunuyor. Yeraltı şehrinin 12 veya 13 katlı olduğu düşünülüyor fakat henüz, 8 katı ziyaretçiler tarafından gezilebiliyor; 80 metre derinde olduğu bilinen yeraltı şehrinin 50 metresine kadar ziyaretçi alımı yapılıyor.
- Kapadokya, tarihle doğanın uyum içerisinde yaşadığı bir yer. Peribacaları, doğanın insanlığa sunduğu ender eserlerden bir tanesi. Peribacalarıyla birlikte eski medeniyetlerin kültürlerine tanıklık etmek, bit tatilden alınabilecek en yüksek verimi sağlıyor.
6) Erciyes Dağı, Kayseri
- Kapadokya’nın, ülkemizde peribacalarına ev sahipliği yapan tek bölge olduğunu düşünüyorsanız yanılıyorsunuz.
- Kayseri‘de konumlanan Erciyes Dağı’nda 30 milyon yıl öncesinde yaşanan volkanik patlamalar sonucu savrulan küller sayesinde peribacaları oluşmuş.
- Ayrıca 3 bin 917 metre yüksekliğindeki Erciyes, Türkiye’nin en yüksek dağlarından bir tanesi.
- Dümdüz ovaların arasından yükselen ve heybetiyle göz kamaştıran Erciyes Dağı’nın tepelerinde daima kar bulunur.
- Yılın her mevsiminde görsel şölen sunan dağda kış sporları yaygın olarak yapılır. Kayak merkezinin de bulunduğu bölgede dağ tırmanıcıları için de korunabilecekleri doğal mağaralar bulunur.
7) Salda Gölü, Burdur
- Çevresi yemyeşil ormanlarla çevrili Salda Gölü, Türkiye’nin en temiz göllerinden biri. Beyaz ve kül rengi yumuşak kumlarıyla insanın ayaklarını okşayan alacalı sahili, Salda Gölü’ne turkuaz rengini veriyor.
- Zengin mineralli bir tektonik krater gölüolan Salda, geçtiğimiz yaz Türkiye’nin en çok ziyaret edilen turistik destinasyonlarından biri oldu ve uzun süre popülerliğini kaybedecek gibi görünmüyor.
8) Cennet ve Cehennem Obrukları, Mersin
- Mersin‘in Silifke ilçesinde konumlanan Cennet ve Cehennem Obrukları görenleri hayret düşürüyor.
- Doğanın nelere kadir olduğunun canlı kanıtı olan bu obruklar, yeraltı sularının oluşturduğu erozyon sonucu meydana gelmiş. Suyun destekleyici kütle zamanla aşındırmasıyla tavan çöker ve obruk meydana gelir.
- 70 metre derinliğindeki Cennet Obruğu’nda ilerledikçe bir mağara ve mağaranın girişinde de ufak bir kilise karşımıza çıkıyor. Kilisenin giriş kapısında 4 satırlık bir kitabe yazılı. Kitabenin incelenmesiyle kilisenin 5. yüzyılda Paulus adında dindar bir kişinin Meryem Ana’ya ithafken inşa ettirdiği anlaşılıyor. Cennet Obruğu’na 452 basamaktan oluşan taş bir merdiven sayesinde iniliyor.
- Derinliği 128 metre olan Cehennem Obruğu da tıpkı Cennet Obruğu gibi meydana gelmiş olup, hemen 75 km kuzeyinde konumlanıyor. Kenarları içbükey olmasından kaynaklı olarak obruğa iniş gerçekleştirilemiyor. Efsaneye göre Zeus, ağzından alev çıkartan yüz başlı ejderha Typhon’u burada gerçekleştirilen bir dövüşte alt eder. Typhon’u Etna Yanardağı’nın altına sonsuza dek göndermeden önce bir süre Cehennem çukurunda hapsettiği rivayet edilir.
9) Damlataş Mağarası, Antalya
- 1948 senesinde liman inşaatında kullanılması için taş çıkartmak adına açılan ocak sayesinde keşfedilmiş.
- Giriş kısmında 50 metrelik geçit bulunuyor. 15 metre yükseklikteki geçidi aştıktan sonra ziyaretçileri silindirik formda bir boşluk karşılıyor. Bu boşluktan mağaranın derinliklerine iniliyor.
- Damlataş Mağarası adını, mağaranın içerisinde yer alan sarkıtlardan damlayan sudan almış.
- Büyüleyici bir görünüme sahip olan mağara aynı zaman astım hastalarına da iyi geliyor. Doktor tavsiyesiyle mağarada 21 günlük kür uygulayan insanlar bulunuyor.
- Damlataş Mağarası’nın havası her mevsim aynı kalır. Sıcaklık 21 C derece, rutubet %95 ve sabit basınç 760 mm olarak ölçülmüş. Mağaradaki havanın %71’i azot, %20.5’i oksijen, %2.5’u karbondioksit ve geri kalanının da biraz radyoaktivite ile iyonlar oluşturur.
- Türkiye’de turizme açılan ilk mağara olma unvanını elinde barındıran Damlataş Mağarası, içine girildiği andan itibaren insanı büyülüyor. Yeraltındaki mucizelere tanıklık etmek isteyen herkesin mağarayı ziyaret etmesi gerekiyor.
- 10) Karain Mağarası, Antalya
- Antalya’nın Yağca Köyü’nde bulunan Karain Mağarası, Türkiye’nin en büyük doğal mağaralarından bir tanesi. İnsanlık tarihine ışık tutması açısından son derece önemli bulgulara rastlanan Karain Mağarası’nda neandertal insanların kalıntılarına rastlanmış.
- Alt Paleolitik Çağ’dan Roma Dönemi’ne kadar yerleşim izlerinin bulunduğu mağara, diğer Paleolitik mağaraların bir dönemi temsil etmesinin aksine Alt, Orta ve Üst olarak bir katmanlaşma göstermiş olup, Avrupa ile Yakın Doğu arasındaki göç yollarını aydınlatmada önemli izler taşıyor.
- Anadolu topraklarının ilk sanat ürünleri de yine Karain Mağarası’nda bulunmuş. İlk olarak 1946 yılında Prof. Dr. İsmail Kılıç Kökten tarafından keşfedilen mağara, büyük arkeolojik çalışmalara ev sahipliği yapmış. Günümüzde de turistlerin akın ettiği mağara doğal güzelliğiyle kültürel birikimin harmanlandığı Türkiye’nin nadide eserlerinden bir tanesi.
11) Manavgat Şelalesi, Antalya
- Manavgat Nehri’nin kuvvetli akıntısıyla görkemli bir görünüm kazanan Manavgat Şelalesi, şehrin keşmekeşliğinden bunalmış ziyaretçileri stresten uzak dakikalara davet ediyor.
- Oldukça alçaktan akan şelalenin beslendiği en büyük kaynak, karstik yapıdaki Dumanlı Kaynağı. Karstik yapısı sebebiyle şelalede beyaz sarkıtlar oluşuyor.
- Akıntı hızının yüksek olmasından kaynaklı su sporları için ideal ortamı sağlıyor.
- Manzarasıyla da insanı mest eden şelalenin çevresinde yeşilin her tonuna rastlayabileceğiniz gibi restoranlara, hediyelik eşya dükkanlarına, çay bahçelerine ev sahipliği yapıyor.
- Piknik alanları da bulunan bölgede trekking ve kamp gibi etkinlikler oldukça fazla rağbet görüyor.
- Ağaç dallarının su ile buluştuğu Manavgat Şelalesi’ne girmek için cüzi miktarda bir ücret ödemeniz gerekiyor.
12) Likya Yolu, Muğla – Antalya
- Likyalılar tarafından kullanılan bir ticaret yoluolan Likya Yolu, Fethiye’den başlayıp Geyikbayırı’nda bitiyor.
- Türkiye’nin en uzun yürüyüş yolu olan Likya Yolu üzerinde 1999 yılına kadar tam bir rotaçıkartılamamış. 1999’da ise Cate Clow bunu başarmış ve Likya Yolu tam anlamıyla rota dahilinde yürünmeye başlanmış.
- 555 kilometrelik bu parkurda ormanların içerisinde geçecek, yer yer denizin masmavi sularını görüp serinlemek isteyeceksiniz.
- Ölmeden önce yapılması gerekenler listesinde mutlaka bulunması gereken Likya Yolu yürüyüşü, 20’den fazla antik kenti keşfetmenizi de sağlayacak.
13) Kleopatra Plajı, Alanya
- Doğa harikası olarak nitelendirilen Kleopatra Plajı, mavi bayraklı bir plaj.
- Turkuaza çalan denizi, altın rengi kumu, geniş sahil hattı ve 8 – 10 metreye kadar sığ sularıyla ziyaretçiler için ideal bir tatil ortamı sağlıyor.
- 2 kilometre uzunluğa sahip plaj, adını Antik Mısır kraliçesi Kleopatra’dan almış. Rivayete göre, Romalı General Mark Antony, Alanya ve çevresini Kleopatra’ya hediye etmiş. Kleopatra da her gün yüzmek için Kleopatra Plajı’na gidermiş.
- Hatta kaleden plaja giden bir tünel de varmış. Kraliçe Kleopatra, Akdeniz’e açıldığı her seferde Alanya’ya gelir, Kleopatra Plajı’nda denize girermiş.
- Bu hikayeyle birlikte dünya çapında popülaritesi artan Kleopatra Plajı’na günümüzde binlerce insan akın ediyor.
- Fakat, bu plaj hakkında bilmeniz gereken en önemli şey, kumsalda oturmanın yasak olması. Oldukça özel bir kuma sahip olan plajın kumları, her sene dalgalar sebebiyle azalıyor. Ziyaretçilerin de yanlarında hatıra olarak kum götürmelerini engellemek adına böyle bir yasak getirilmiş.
- Plaja giriş ücretsiz olmakla birlikte, kullanacağınız şezlong ve şemsiye için işletmeler ücret tahsil ediyor.
14) Düden Şelalesi, Antalya
- Dünyanın dört bir yanından ziyaretçinin görmeye geldiği Düden Şelalesi’nde Antalyaturizmini geliştirmek için her şey yapılıyor.
- Şelalenin girişinde deveye binip arkanızda şelaleyle birlikte anı fotoğrafı çekilebilirsiniz örneğin.
- Şelalenin içerisinde hediyelik eşya dükkanları, kafeler, restoranlar hatta Gençlik Parkı bulunuyor.
- Düden Şelalesi’nde akan su ortalama 15 kilometre mesafede konumlanan Lara Plajı’nda 50 metre yükseklikten denize dökülüyor.
- Şehir merkezine de yalnızca yarım saat mesafede bulunan Düden Şelalesi, doğanın mucizelerinden bir tanesi.
15) Olimpos, Antalya
- Doğa tatili yapmak isteyenlerin en çok tercih ettiği yer olan Olimpos, Antalya’nın Kumluca ilçesine bağlı bir belde.
- Olimpos’u bu kadar özel kılan şey ise bakir koyları, ormanları ve doğayla uyumlu ağaç evleri.
- Bir de caretta carettalar var. Nesli tükenme tehlikesiyle karşı karşıya olan bu kaplumbağalar Temmuz – Ağustos aylarında yumurtlamak için Olimpos kıyılarına geliyorlar. Hatta bu bölge, sevimli kaplumbağaları korumak adına sit alanı ilan edilmiş. Siz de sabahın erken saatlerinde sahile inerseniz, minik kaplumbağaların denize kavuşma hikayesine tanıklık edebilirsiniz.
- Olimpos’un simgesi caretta carettalar olsa da, bölgeyi güzel kılan dağa birçok doğal güzellik var.
- Örneğin Yanartaş, bunlardan biri. ‘Sonsuz Ateş’ veya ‘Olimpos’un Sönmeyen Ateşi’ olarak da adlandırılan Yanartaş’ın özelliği hiç sönmemesi.
- Kayaların arasında sıkışan ve yavaşça yukarı doğru sızan doğal gaz sayesinde Yanartaş’ın ateşi yüzyıllardır yanıyor.
- Bilimsel anlamda açıklaması son derece basit olsa da Yanartaş hakkındaki efsaneler de oldukça ilgi çekici.
- Ephyra Kralı Glaukus’un oğlu Hipponoes kardeşini öldürür. Daha sonra Bellorophontes adını alan genç, Argon Kralı tarafından Likya kralına gönderilir.
- Bellorophontes, Likya Kralı tarafından, Olimpos Dağı’nda yaşayan ve ağzından alev saçan Chimera ile yüzleşmesi için cezalandırır.
- Pegasus’a binerek Chimera ile dövüşen Bellorophontes, mızrağını Chimera’ya saplar ve canavarı yerin yedi kat altına gömer. Chimera ölmez, hatta ateşini yerin yedi kat altından göndermeye devam eder.
- Olimpos‘un doğal güzelliklerine bir de Olimpos Antik Kenti ekleniyor. Tarihi milattan önce 2. yüzyıla dayandığı düşünülen antik kent, orman içerisinde yer alıyor.
- Tam anlamıyla doğanın kalbinde bulunan Olimpos Antik Kent’te Güney ve Kuzey Nekropolleri keşfedilmiş. Güney Nekropol’de 300’ü aşkın mezar bulunmuş. Kuzey Nekropol’de ise 100’ü aşkın mezar ve konutlara rastlanmış.
- Sözün özü, tarihi doğayla harmanlayarak sunan Olimpos, tatil için oldukça iyi bir seçenek olarak karşımıza çıkıyor.
16) Kaputaj Plajı, Antalya
- Antalya’nın Kaşilçesine bağlı Kalkan beldesinde konumlanan Kaputaj Plajı, kendisine çevreleyen etkileyici kayalıklardan adını alan ülkemizin ender doğal güzelliklerinden bir tanesi.
- Yol ağzından başlayan merdivenlerle inilebilen plajda, yeraltından çıkan su, kumsaldan süzülerek turkuaz renkli denizle buluşuyor.
- Masmavi deniziyle insanı büyüleyen bir görünüme sahip olan plajın kumsalı ise çakıl ve kumdan oluşuyor.
- Mavi bayraklı Kaputaj Plajı’nın suyu, yeraltı sularından kaynaklı olarak soğuk olsa da yaz aylarında yavaş yavaş ısınmaya başlıyor.
- Plaja giriş ücretsiz olsa da şezlong ya da şemsiye kiralamak istiyorsanız belirli bir ücret ödemeniz gerekiyor. Dışarıdan kendi şemsiyenizi getirmek de serbest.
17) Gölyazı ve Uluabat Gölü, Bursa
- Doğayla tarihin barış içerisinde hüküm sürdüğü Gölyazı‘da yerleşim 800 metre yüksekliğindeki antik surların içinde devam ediyor.
- Roma, Bizans ve Osmanlı Dönemlerinden izlere rastlayabileceğiniz bu bölgedeki ağaçlar, ilkbahar aylarında karların erimesi ve yağışın artmasıyla su içinde kalır. Bu suda ördekler ve pelikanlar yüzer. Türkiye’nin hiçbir yerinde kolay kolay rastlanmayacak bir görüntüyle karşı karşıya kalırsınız.
- Uluabat Gölü ise Bursa‘ya ayrı bir hava katan doğal güzelliklerin başında geliyor. Gölde turna, kefal, sazan gibi balıklar çıkartılıp afiyetle yeniliyor. Ayrıca, kayıklarla ufak bir gezintiye çıkabiliyorsunuz.
- Göl üzerinde irili ufaklı birçok ada konumlanıyor. Bu adalardan en büyüğü Nailbey Adası. Bu adada bulunan manastırın 1300 yıllık olduğu ve içerisinde keşişlerin yaşadığı düşünülüyor.
18) Kaz Dağları, Balıkesir
- İda Dağı olarak da adlandırılan Kaz Dağları, antik dönemden başlayarak günümüze kadar birçok efsaneye konu olmuş.
- ‘Tanrıların Armağanı’ olarak nitelendirilen Kaz Dağları, Marmara Bölgesi’nin yoğun yaşamı altında stresle boğuşanlar için altın değeri taşıyor. Hafta sonu, hatta günübirlik dahi ziyaret edilebilir bir bölge olduğunu da hatırlatalım.
- Zeytin ağaçları, kızılçam, meşe ve karaçam ormanlarıyla doğanın bütün zenginliklerini içerisinde barındıran Kaz Dağları’na 4 mevsim seyahat edilebilir.
- Buz gibi doğal kaynak sularında yüzebilir, kuş sesleri arasında kendinizi çimlerin üzerine bırakabilir, şehrin bunaltıcı havasını bir nebze de olsa unutabilirsiniz.
- Homeros, dünyaca ünlü İlyada’sında İda Dağı için ”Bol pınarlı, vahşi hayvanların anası” ifadesini kullanmış. Afrodit, Hera ve Athena’nın katıldığı, Truva Savaşı’na sebebiyet veren güzellik yarışması bu topraklar üzerinde yapıldı. Zeus bu topraklar üzerinde doğdu ve Hera’yla yine burada evlendi. Tanrılar, Truva Savaşı’nı Kaz Dağları’ndan izledi.
- Hatta bazı rivayetlere göre Nuh’un gemisinin İda’da olduğu söyleniyor. Sarıkız efsanesi de günümüzde de kulaktan kulağa dolaşmakta. Kanyonları, şelaleleri, kendine özgü doğasının yanı sıra Kaz Dağları ziyaretçilerine asla unutulmayacak mitolojik öyküler sunuyor.
19) Kızkumu, Muğla
- Muğla’nın Marmarisilçesinde konumlanan Kızkumu, 600 metre boyunca denizin içerisinde uzanan batık patikası.
- Türkiye’nin önemli turistik noktalarından olan Kızkumu’nda yol boyunca su seviyesi dizlere kadar geliyor. Halbuki kumun altı yaklaşık 20 metre derinliğinde. Kimileri için bu doğa harikasının keyfini çıkartmak amaçlansa da kimileri Kızkumu efsanesini öğrenir ve gelecek nesillere aktarmaya devam eder.
- Efsaneye göre, Bybassoss Kralı’nın kızı, bir balıkçıya aşık olur. Geceleri sahile inen prenses, ateş yakarak balıkçıya haber gönderirmiş.
- İkili aşklarını gizliden gizliye yaşarken, kral da kızını evlendirmek için prens aramaya koyulmuş.
- Kral prensese kendisini bir prensle evlendirmek istediğini söylemiş fakat prenses kabul etmemiş.
- Sinirlenen kral, kızını takip ettirmiş ve bir gece sahile inerken askerler kızı yakalamış. Olayın nereye varacağını öğrenmek için askerler prensese ateşi yaktırmış.
- Habersiz balıkçı kayığıyla kıyıya yanaşırken, askerlerin elinden kurtulan prenses suya doğru koşmaya başlamış.
- Tam o anda bir mucize gerçekleşmiş ve prensesin adım attığı yer kuma dönüşmüş. İki sevgili tam kavuşacakken askerlerden biri balıkçıya nişan alıp okunu fırlatmış. Ok prensese isabet etmiş.
- Akan kanla da birlikte kum kızıl rengini almış. Balıkçı yaralı sevgilisini kayığa alıp gözden uzaklaşmış. Bir daha da kimse ikisinden haber alamamış.
20) Saklıkent Kanyonu, Muğla
- Türkiye’nin cennet köşesi Fethiye, birçok doğal güzelliğe ev sahipliği yapıyor. Ölüdeniz, hem yerli hem de yabancı turistlerin ilgi odağındayken Saklıkkent Kanyonu biraz daha göz ardı edilmiş gözüküyor.
- 26 sene önce bir çoban tarafından keşfedilen Saklıkent’te Mayıs ayında dağlarda eriyen kar suları kayalardan akarak cennete doğru yol alır.
- Kanyonun doğa mucizelerini barındırması Saklıkent Milli Parkı’nın kurulmasına ön ayak olmuş. Parktan adımınızı attığınızda kanyonun girişiyle karşılaşacaksınız.
- Suyun içindeki kayalardan yürümek zorunda olduğunuz için sandalet veya lastik ayakkabı giymenizde yarar var.
- İlk başlarda sakin sular kanyonda ilerledikçe hırçınlaşıyor. İki yanınız da ağaçlar ve kayalarla çevriliyken içinde bulunduğunuz su giderek soğumaya başlayacak.
- İleride de bir ada göreceksiniz. Bu ada, huzurun ve yalnızlığın adası. Kanyonun içlerine doğru ilerlerken düşüp akıntıya kapılma olayları yaşandığı için kanyona kadar bağlanmış sağlam bir halattan destek alıyorsunuz.
- Kanyona vardığınızda su sakinleşiyor. Daha rahat yürümeye başlayacağınızı düşünseniz de bu kez de kayalar karşınıza çıkıyor.
- Geçmiş dönemde suyun kayalar üzerinde bıraktığı etkiyi görebiliyorsunuz. İlerledikçe yollar daralıyor ve yürümesi giderek zorlaşıyor.
- Kimileri geri dönse de yola devam edenler minik bir şelale ile karşılaşıyor. Ödül de yolun sonunda şelalenin altında serinlemek oluyor.
21) Ölüdeniz, Muğla
- Fethiye‘nin dünyaya nam salmış plajı Ölüdeniz, yeşil ile mavinin buluştuğu muhteşem bir doğa harikası.
- Adını suyun durgun olmasından alan Ölüdeniz, bir iç denizi andırıyor. Sakin, dingin ve berrak sularda yüzmek veya su sporlarıyla stres atmak isteyenler için Ölüdeniz oldukça cazip bir seçenek.
- Adrenalin tutkunları da yılın belirli dönemlerinde bölgeyi ziyaret ediyorlar. Çünkü Ölüdeniz, Türkiye’de yamaç paraşütü yapılabilecek en ideal noktalardan biri.
- Siz de yeşil ile mavinin nasıl uyum içerisinde yaşadığını görmek ve biraz olsun stresli yaşamınızdan uzaklaşıp yeni yerler keşfetmek istiyorsanız, Ölüdeniz’i mutlaka ziyaret etmelisiniz.
22) Pamukkale, Denizli
- Son 15 yılda turizm patlaması yaşayan bölge, bir zamanlar insan akımına uğradığı için doğal güzelliğini kaybetme riskiyle karşı karşıya kalmış.
- Pamukkale Travertenlerioldukça ender görülen bir yapı olarak karşımıza çıkıyor. Çeşitli nedenlerden kaynaklı, ortama bağlı kimyasal reaksiyonlar sonucunda çökelme meydana gelerek kayaçlar ortaya çıkıyor. Pamukkale termal kaynağının oluşumuna sebebiyet veren jeolojik olaylar geniş bir çevreyi etkilemiş.
- Bölgede, sıcaklıkları 35 ila 100 C arasında değişkenlik gösteren 17 sıcak su alanı yer alıyor. Pamukkale termal kaynağı, antik dönemlerden beri kullanılıyor.
- Kaynaktan çıkan 35.6 C su, kalsiyum hidrokarbonat bakımından oldukça zengin. Bu su, havayla temas ettiğinde, karbondioksit ve karbonmonoksit gaz haline gelip uçuyor. Kalsiyum karbonat da çökelerek travertenleri oluşturuyor.
23) İztuzu Plajı, Muğla
- İztuzu Plajı, Muğla’nın Dalyan ilçesinde konumlanıyor. Avrupa’nın en iyi plajı seçilen İztuzu, İngiliz ‘The Times’ gazetesi tarafından yapılan 6 aylık araştırmanın sonucunda da ‘Avrupa’nın En İyi Açık Alanı’ ilan edilmiş.
- 5 km uzunluğunda sahil şeridine sahip plajın bu denli özel kılan şey ise inci tanesi kumları ve kumların üzerine yumurtalarını bırakan caretta carettalar.
- Olimpos’la birlikte ülkemizde bir tek İztuzu Plajı’nda görülen bu canlıları korumak için akşam 20.00’den sabah 08.00’e kadar alana giriş yasak. Ayrıca plajda, yaralı kaplumbağaların tedavi edildiği bir de kaplumbağa hastanesi yer alıyor.
- İztuzu Plajı’nın ön cephesi Akdeniz’in tuzlu sularına bakarken, hemen iç kısmında tatlı su gölü bulunuyor.
- Tatlı ve tuzlu suyun kesiştiği yer olan plaja girişler ücretsiz. Şezlong ve şemsiye kiralamak içinse belirli bir ücret ödemeniz gerekiyor.
24) Kelebekler Vadisi, Muğla
- Muğla‘nın Fethiye ilçesinde iki yüksek yamaç arasından filizlenen Kelebekler Vadisi, el değmemiş güzelliğiyle ziyaretçilerini büyülüyor.
- 1995’te 1. derece doğal sit alanı ilan edilen vadide 80’i aşkın kelebek çeşidi yaşıyor. Adını da bu kelebeklerden almış.
- İçerisinde 50 metre yükseklikten dökülen bir de şelale var. Bu şelale vadinin içerisinden geçen bir dereye dökülüyor.
- Kelebekler Vadisi son derece özel bir bölge. Temiz ve berrak sularının yanı sıra incecik kumlara sahip.
- Vadinin içerilerine doğru ilerlediğiniz kelebeklere rastlıyorsunuz. Ancak çok ses yapmamaya özen gösterin. Kelebekler gürültüden rahatsız olup davranış bozukluğu gösterebilir, hatta ölebilirler.
- Trekking ve tırmanış için oldukça uygun bir yapıya sahip olan Kelebekler Vadisi’nde mutlaka kamp kurmalısınız. Rahatına düşkün olanlar içinse bungalovlar bulunuyor.
25) Nemrut Dağı, Adıyaman
- Batı kıyılarına biraz uzak olsa da dünyanın dört bir yanından turistin Nemrut Dağı’na gelmelerinin bir sebebi var.
- Adıyaman‘ın Kahta ilçesinde konumlanan Nemrut Dağı 2150 metre yüksekliğinde. Dağın yamaçlarında, zamanın Kommagene Kralı I. Antiochos tarafından, tanrılara ve atalarına minnettarlığını sunmak için inşa ettirdiği mezarı ve anıtsal heykeller bulunuyor. Bu kalıntılara Nemrut Dağı’nın büyüleyici manzarası eklenince ortaya bir şaheser çıkıyor.
- Bu kalıntılar, Helenistik Dönem’in en görkemli kalıntıları arasında gösteriliyor. Heykeller, doğa, batı ve kuzey teraslarında konumlanıyor. Doğu terası kutsal merkez sayıldığı için en önemli heykellerburada yer alıyor.
- Günümüze kadar ulaşmayı başarmış anıtsal heykeller kireç taşı bloklarından inşa edilmiş olup boyları 8 – 10 metreye kadar ulaşabiliyor. Nemrut Dağı’ndaki tek eksik ise varlığı bilinse de halen keşfedilememiş olan I. Antiochos’un mezarı.
26) Borçka Karagöl Milli Parkı, Artvin
- Doğa müzesi olarak da bilinen ve Türkiye’nin en iyi kamp alanlarındanbiri olan Borçka Karagöl Milli Parkı, doğanın insana bahşettiği nadide güzelliklerden bir tanesi.
- Bu alan, heyelan gölünün yarattığı manzaranın yeşille tamamlanmış hali. 1800’lerde Klaskur Yaylası’na yakın bir tepeden kayan toprak, Klaskur Deresi’nin önünü tıkamış ve sonuç olarak Karagöl oluşmuş.
- Koruma altına alınmış olan Borçka Karagöl Milli Parkı’na düzenlenen trekkingler, ziyaretçilerin bu muhteşem güzelliğe tanıklık edebilmeleri açısından son derece önemli.
- Kamp sevdalıları tarafından yeni yeni keşfedilmeye başlayan Karagöl, doğasıyla insanı cezbediyor.
- Zaman zaman Artvin Şavşat’ta bulunan Karagöl ile karıştırılsa da Borçka Karagöl Milli Parkı’na ulaşım çok daha kolay.
27) Gorgit Yaylası, Artvin
- Artvin‘in Macahel Bölgesi’nde konumlanan Golgit Yaylası’nda rakım 1700.
- Doğayla insanın bir araya gelip de mutlak huzurun sürdüğü bir yer alan Gorgit Yaylası’na arabayla ulaşmak mümkün değil. Yalnızca yürünerek gidilebiliyor.
- Gidenlerin yanlarına el feneri, pil, uyku tulumu gibi hayati önem taşıyan malzemeleri yanlarına almaları tavsiye ediliyor. Ayrıca yaylada elektrik yok, bu nedenle elektrikle çalışan aletler de kullanılmıyor. Cep telefonunuzun şarjı biterse ney yapacağınızı düşünmeyin. Nasıl olsa bölgede telefon da çekmiyor.
- Tam anlamıyla sakinliğin kelime karşılığı olan Gorgit Yaylası içerisinden bir de Maral Şelalesi akıyor.
- Pamuk gibi bulutların hemen altında, sizin altınızda doğa ve eşsiz bir manzara. Stresten uzaklaşıp doğayla bütünleşmek isteyenler için harika bir alternatif oluşturuyor.
28) Uzungöl, Trabzon
- Son dönemde Karadeniz turlarının popülerleşmesiyle birlikte gizli kalmış güzellikler de bir bir açığa çıkıyor.
- Bundan 15 – 20 sene öncesinde çoğu kişinin belki de adını dahi duymadığı Uzungöl, günümüzde ise çoğu kişinin tatil planlarında üst sıralarda yer alıyor.
- Tranbzon’un Çaykara ilçesine bağlı turistik bir belde olan Uzungöladını, hemen kıyısına inşa edildiği gölden alıyor. Beldeyi bu denli çekici yapan şeyse bölgenin uzaktan veya kuşbakışı görünümü.
- Uzungöl, Türkiye’nin yağmur ormanlarının yer aldığı Soğanlı ile Kaçkar Sıradağları’nın birleşim noktasında yer alıyor. İçerideki göl ise yamaçlardan düşen kayaların Haldizen deresini tıkamasıyla meydana gelmiş.
- Bu bölgenin diğer bir özelliği de yerkürenin, ılıman bölgede yer alan en yaşlı ormanlarına ev sahipliği yapması. Bolca yağış alan bölge, ılıman iklimi sayesinde de her mevsim yemyeşil kalır.
29) Şehriban Kanyonu, Kastamonu
- Türkiye’nin henüz keşfedilmemiş doğal güzelliklerinden bir tanesi olan Şehriban Kanyonu, Kastamonu’nun Şenpazar ilçesinde konumlanıyor.
- Dik yamaçların yer yer birbirine yaklaşmasıyla kanyonun iki ucundaki mesafe 1 metreye kadar düşse de ortaya enfes bir manzara çıkıyor.
- İlk defa 1997 senesinde Atlas ekibi tarafından geçilen kanyon halen tam anlamıyla keşfedilmiş değil.
- Neredeyse bin metre yüksekliğe ulaşan yamaçların arasındaki dar noktadan hat boyunca akan bir çay bulunuyor. Çayın döküldüğü yerde ciddi bir akım bulunuyor ki insanın baş etmesi son derece zor. Bundan mütevellittir ki Şehriban Kanyonu’na ‘Ölümle Dans Kanyonu’ da deniyor.
- Küre Dağları’nın ikinci kez bölme özelliğini taşıyan debisi, yaz yağmurları sebebiyle yükseliyor. Fazlaca su taşıma potansiyeline sahip Şehriban Kanyonu’nda gezmek yer tüyler ürpertici olsa da asla unutulmayacak bir deneyim olarak hayatınızdaki yerini alacak.
30) Ayder Yaylası, Rize
- Son zamanlarda sosyal medya sayesinde gündeme giren ve kamuoyunu epey bir meşgul eden Rize‘deki Ayder Yaylası’nın tarihi 13. yüzyıla dayanıyor.
- yüzyıldan itibaren kalıcı olarak başladığı bölge 1944 senesinde Milli Park ilan edilmiş, 1987’de de turizme açılmış.
- Uzayıp giden yaylalar arasında yeşilin her tonunu barındıran Ayder Yaylası‘nda dağların arasından akıp giden bir dere ve tepelere sanki insan eliyle gökten inme kondurulmuş ahşap evler, ziyaretçilere tarifsiz bir mutluluk veriyor.
- Oksijenin başınızı döndürdüğü Ayder Yaylası’nda, dağın tepesinden eteklere doğru küçük bir şelale akar. Bu şelale gelin tülüne benzediği için Gelin Tülü Şelalesi olarak bilinir.
- Yaylayı çevreleyerek doğal bir koruma kalkanı oluşturan ormanlara Bal Ormanları denir. Bu ormanlarda yetişen Kafkas Gülleri ise hem kokusuyla hem de tadıyla insanı kendisine hayran bırakır.
- Doğanın insana son derece cömert davrandığının bir kanıtı olan Ayder Yaylası’nda stresten uzaklaşacağınızın ve ömrünüzün uzayacağının garantisini veriyoruz.
31) Yedigöller Milli Parkı, Bolu
- 1965 senesinde Milli Park statüsü kazanmış olan Yedigöller, büyük kayaların vadilerin önünü kapatmasıyla meydana gelmiş 7 gölden oluşuyor.
- Bizans dönemine ait kalıntıların bulunduğu alanda jeolojik oluşumlar da tespit edilmiş.
- Yedigöller Milli Parkı’nın bir diğer güzelliği de 236 farklı bitki türüne ev sahipliği yapması. Biyoçeşitliliğin fazla olduğu bölgede meşe, gürgen, köknar, kara çam, akçaağaç, kızılağaç ve ıhlamur fazlaca bulunuyor.
- Geniş bir yeşillik alana sahip olması, yaban hayvanları açısından da yaşanabilecek ortam sağlıyor.
- Yedigöller, dağ kedisi, kurt, tilki, yaban domuzu gibi hayvanların yanı sıra 100’ü aşkın kuş türüne ev sahipliği yapıyor.
- Cennetin yeryüzü simülasyonu olan Yedigöller Milli Parkı’nda, 1380 metre yükseklikte konumlanan Kapankaya Tepesi’ne çıkarak bulunduğunuz bölgenin ne kadar güzel bir manzaraya sahip olduğunu gözlerinizle görerek anlayabilirsiniz.
- Ayrıca bu güzergah üzerinde anıt ağacı ve pisagor ağacına rastlayabilirsiniz. Milli parkın içerisinde bulunan gülen kayalar ve şelaleler de bir puzzle’ın eksik parçalarını tamamlıyor.
32) Ağrı Dağı, Ağrı
- 5137 metreyle Türkiye’nin en yüksek dağı olan Ağrı Dağı, Nuh’un gemisi efsanesinde de yer alıyor.
- Efsaneye göre Nuh’un gemisi Ağrı Dağı’nda karaya oturmuş. Bu efsaneye inanan birçok insan da gemiyi aramaya koyulmuş. Günümüzde de dağ tırmanışı yapanların birçoğu bu efsaneyi kendilerine rehber alarak yola çıkıyorlar.
- 4 mevsim tepelerinde kar bulunan dağın eteklerinde ise Ağrı Dağı Milli Parkı yer alıyor. Yeşilin ve mavinin buluştuğu alanda kartpostaldan fırlamış bir manzaraya sahip.
- Ağrı Dağı Milli Parkı pek çok su altı canlısına da ev sahipliği yapıyor.
- Ülkemizin doğal güzelliklerle bezeli coğrafyasında çatı görevi üstlenen Ağrı Dağı’nı ziyaret edebilir. Farklılıkların bir aradaki uyumuna tanıklık edebilirsiniz.
33)Van Gölü, Van
- Türkiye’nin en büyük, dünyanın da en büyük sodalı gölü olma unvanını taşıyan Van Gölü, oldukça geniş bir alana yayılmış.
- Tektonik hareketler sonucunda oluşmuş gölün üzerinde 4 ada bulunuyor.
- Van Gölü’nün ziyaretçiler açısından en cezbedici yanı ise su altı peribacaları olarak da bilinen dünyanın en büyük mikrobiyalitleri ile pek çok tarihi eseri içerisinde barındırması. Dalışla uğraşanlar için keşfedilmeyi keşfetmek adına muhteşem bir organizasyon sunan Van Gölü’nde mikrobiyalitlerin yanı sıra Van Gölü mercanları, ince kefali, Rus batığı ve Urartu Kalesi yer alıyor.
- Göl, yüzmek isteyenler için de oldukça ideal. Gölün kıyısında yer alan 32 adet plajdan 14 tanesi mükemmel kategorisinde bulunuyor. Bu plajların yerleşim yerine uzak olmaları da çevrenin temiz kalmasına yardımcı oluyor.
- Büyük dalgalar yerine küçük akıntılar bulunan göl, cilt hastalıklarına iyi geliyor, Ayrıca suyun sodalı olması da yosun oluşumunu engelliyor. Zaten sığ sulara sahip olan göl yosunsuz olduğu için de iyi bir yüzme ortamı yaratıyor.
- Kano, yelkencilik, su kayağı gibi aktivitelerin de yapıldığı Van Gölü, ülkemizin doğal güzellikleri arasında yer alıyor. Huzuru yakalamak isteyenler için de doğru adres.
34) Muradiye Şelalesi, Van
- Van’ın Muradiye ilçesinde, Bend-i Mahi üzerinde konumlanan Muradiye Şelalesi adını, Osmanlı Sultanı IV. Murat’tan almış. 50 metre yükseklikten sökülen şelale, dört mevsim kartpostallık manzaraya sahip oluyor.
- Bend-i Mahi çayının yüksek debisi de Muradiye Şelalesi’nin heybetli bir görünüm kazanmasına yardımcı oluyor. Yalnızca şelale olarak bakıldığında dahi insanı büyülese de Muradiye Şelalesi’nin çevresi de görülmeye değer.
- İlkbaharda filizlenen çiçekler insanı yeniden doğuşu hatırlatırken, sonbaharda dökülen yapraklar ve kahverengiye çalan bitki örtüsü insanı tatlı bir hüzün dalgasına savurur.
- Kışın da şelalenin suyu donar ve buzdan kristaller enfes bir görüntü yaratır. Muradiye Şelalesi’ni dinlemek dahi insana huzur verirken, gördüklerinizle birleştiğinde nasıl bir duyguya sahip olacağınızı siz düşünün.
35) Tortum Şelalesi, Erzurum
- Dünyanın en büyük şelalelerinden bir tanesi olan Tortum Şelalesi, 48 metre yükseklikten akıyor.
- Şelalenin hemen önünde bir izleme balkonu ziyaretçilere unutulmaz manzara için ortam hazırlıyor. Ayrıca bu balkonun kalp hastalığı ve nefes darlığı sorunlarına iyi geldiğine inanılıyor.
- Tortum Şelalesi, 1700’lerde Kemerlidağ’dan kopan büyük bir kütlenin Tortum Çayı’nın aktığı Tev Vadisi’ni tıkamasıyla oluşmuş.
- Günümüzde su sporlarının da yapıldığı şelale, her mevsim farklı bir görüntüye sahip oluyor.
- Doğaseverleri kendine hayran bırakan şelaleye 1951 – 1960 yılları arasında hidroelektrik santrali yapılmış. Çevresindeki bitki örtüsüyle şelale, görenleri kendisine hayran bırakıyor.
- Türkiye’de Nüfus ve Yerleşme
- Ülkemizde sürekli olarak yaşayan insanların tamamı, Türkiye’nin nüfusunu oluşturur. Nüfus ise yapılan sayımlara göre belirlenir.
- Genel Nüfus Sayımları ve Yararları
Nüfus, belirli bir alanda yaşayan insan topluluğudur. Bu insan sayısının belirlenmesi ve çeşitli özelliklerinin öğrenilmesi için yapılan çalışmaya nüfus sayımı denir. Ülkemizde ilk nüfus sayımı 1927 yılında yapılmıştır. Ikinci nüfus sayımı ise 1935 yılında yapılmıştır. Bundan sonra 1990 yılına kadar her 5 yılda bir yapılmıştır. Daha sonra ise 1997 ve 2000 yıllarında da nüfus sayımı yapılmıştır. Ülkemizde genel nüfus sayımlarını Devlet Istatistik Enstitüsü (DIE) yapmaktadır. - Ülkeler için nüfus ile ilgili bilgileri öğrenmek çok önemlidir. Çünkü ülkelerin kalkınması, yatırımları ve yönetimi nüfusla çok yakından ilgilidir. Ekonomik ve sosyal plânlamalar yapılırken nüfus her zaman dikkate alınmak zorundadır.
- Yurdumuzda Nüfusun Genel Dağılışı
2000 yılında yapılan nüfus sayımında ülkemizin nüfusu 67 844 903’tür. Bu nüfus ülkemizin her yerine eşit şekilde dağılmamıştır. Bazı yerlerde çok yoğun bazı yerlerde ise çok azdır. Bu durum nüfus yoğunluğunu ifade eder. Nüfus yoğunluğu km2’ye düşen insan sayısı olarak belirtilir. En son sayımda ülkemizin ortalama nüfus yoğunluğu 83,3’tür. Fakat bu ortalama bir değerdir. - Ülkemizdeki nüfusun büyük kısmı verimli tarım alanları olan kıyı ovalarında toplanmıştır. Iç kesimlerde de düz alanların bulunduğu yerlerde nüfus kalabalıktır. Nüfusun yoğun olduğu yerlerde genellikle ulaşım, ticaret, sanayi ve tarım gelişmiştir. Nüfusun seyrek olduğu yerler ise engebeli ve dağlık alanlar ile ulaşım, ticaret, sanayi ve tarımın gelişmediği yerlerdir.
- Sık nüfuslu yerler: Marmara denizi kıyıları, Ege Bölgesi’nin kıyı kesimi ve çöküntü ovaları, Akdeniz Bölgesi’nde Çukurova çevresi, Karadeniz Bölgesi’nde Doğu Karadeniz kıyıları ile Batı Karadeniz’in batısıdır. Ayrıca Ankara, Eskişehir, Gazi Antep ve Diyarbakır yoğun nüfuslu illerdir.
- Seyrek nüfuslu yerler: Karadeniz Bölgesi’nin dağlık alanları ve Doğu ve Batı Karadeniz’in iç kesimleri, Doğu Anadolu Bölgesi’nin büyük kısmı, Iç Anadolu Bölgesi (Yukarı Sakarya Bölümü hariç), Toros dağları, Güney Ege kıyıları, Yıldız dağları, Biga yarımadası ve Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nin orta kesimleridir.
- 1997 sayımındaki nüfusumuzun bölgelere dağılımı
- Ülkemizin nüfusunun bazı yerlerde sık, bazı yerlerde seyrek olması doğal ve beşeri etkenlere bağlıdır.
- Doğal Etkenler
Iklim özellikleri: Doğal etkenlerin en önemlisidir. Iklimin uygun olduğu fazla soğuk ve kurak olmayan yerler yerleşime uygundur. Buna karşılık çok soğuk olan ve az yağış alan yerler, yerleşmeye ve yaşamaya uygun değildir. Buralarda nüfus çok seyrektir. - Yer şekilleri: Dağlık alanlar ve arazinin engebeli olduğu yerler yerleşmeye elverişli değildir. Düz alanlar ve ovalar ise yerleşmeye daha elverişlidir.
- Toprak özellikleri: Verimli toprakların bulunduğu yerlerde geniş tarım alanları olduğu için buralarda nüfus yoğundur. Toprağın verimsiz olduğu yerlerde ise nüfus çok seyrektir.
- Beşeri Etkenler
- Sanayi: Ülkemizde sanayinin gelişmiş olduğu yerler en sık nüfuslu alanlardır. Buralar aynı zamanda en fazla göç alan yerlerdir.
- Ulaşım: Ticaretin gelişmesini sağlayan en önemli faktör ulaşımdır. Ulaşımın geliştiği kentlerde sanayi de çok gelişmiştir. Bu yüzden ulaşımın geliştiği yerlerde nüfus yoğunluğu fazladır. Ayrıca verimli tarım alanlarının, yer altı kaynaklarının ve turizmin geliştiği yerlerde nüfus yoğunluğu çok fazla olmaktadır.
- Kırsal Yerleşmelerden Kentlere Göçün Nedenleri ve Sonuçları
Insanların yaşadıkları yeri değiştirmelerine göç denir. Eğer değiştirilen yer ülke içinde olursa buna iç göç denir. Ülkemizdeki iç göçler, köy ve kasaba gibi küçük yerleşim merkezlerinden iş bulma imkânlarının daha kolay olduğu büyük kentlere doğru göç ederler.Cumhuriyetin ilk yıllarında nüfusumuzun üçte ikisi köylerde yaşamaktaydı. Göçler sayesinde günümüzde nüfusumuzun yarıdan fazlası kentlerde yaşamaktadır. - Ülkemizde göçlerin büyük kısmı yerleşmek için yapılır. Bu tür göçlere sürekli göçler denir. Bir de mevsimlik göçler vardır. Bu tip göçler genellikle yaz mevsiminde tarım ürünlerinin hasadında çalışmak için yapılmaktadır. Özellikle Çukurova’ya pamuk, Doğu Karadeniz kıyılarına da çay ve fındık tarımı için mevsimlik işçi göçleri meydana gelmektedir. Ayrıca yazın turizm faaliyetlerinden dolayı Akdeniz ve Ege bölgelerinin kıyılarındaki turistik mekanlara yapılan göçleri de bu tür göçler arasında gösterebiliriz.
Ülkemizde göçler özellikle Karadeniz, Doğu Anadolu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerinden diğer bölgelere doğru olmaktadır. - En fazla göç veren iller; Artvin, Trabzon, Rize, Bayburt, Gümüşhane, Sinop, Kastamonu, Kars, Tunceli, Hakkari, Muş, Bingöl, Siirt, Sivas, Ağrı ve Kırklareli’dir. En fazla göç alan iller ise Istanbul, Izmir, Ankara, Adana, Mersin, Antalya, Izmit ve Bursa’dır.
- Ülkemizdeki kırsal ve kentsel nüfusun değişimi
Kırsal bölgelerden kentlere doğru meydana gelen göçlerin nedenlerini söyle sıralayabiliriz;
Kırsal Kesimdeki Itici Etkenler - * Kırsal bölgelerde hızlı nüfus artışından dolayı tarım alanlarının küçük parçalara ayrılması
* Kırsal kesimlerdeki eğitim ve sağlık hizmetlerinin yeterince gelişmemiş olması
* Tarım alanlarında makine kullanımının artması ile birçok insanın işsiz kalması
* Genellikle kırsal kesimdeki ekonomik yetersizlikler insanların göç etmesine neden olur. - Kentlerdeki Çekici Etkenler
- * Kentlerde gelişmiş olan sanayi ve ticaret sayesinde iş imkânlarının daha fazla olması
* Kentlerdeki eğitim ve sağlık hizmetlerinin oldukça gelişmiş olması
* Bu nedenlerden dolayı ülkemizde kırsal bölgelerden büyük kentlere hızlı bir göç meydana gelmektedir. Ülkemizdeki kentleşme hızı sanayileşme hızını geçmiştir. - Bu yüzden kentlerde birçok sorunlar ortaya çıkmıştır. Büyük kentlerde çok hızlı artan nüfustan dolayı meydana gelen sorunları şöyle sıralayabiliriz;
- * Çevre ve hava kirliliğinin ortaya çıkması
* Gecekondulaşmanın artması
* Yol, su, elektrik ve kanalizasyon gibi alt yapı yetersizliklerinin ortaya çıkması
* Insanların oturabileceği konutların yetersiz kalması
* Göç edenlerin kentlerdeki sosyal çevreye uyum sağlayamamaları - Yurdumuzda Nüfus Artışının Nedenleri ve Sonuçları
Bir alanda, belirli bir süre içinde, insan sayısındaki artışa nüfus artışı denir. Nüfus artışı doğal olarak doğumların ölümlerden fazla olması ile meydana gelir. Göçler de nüfus artışına neden olan faktörlerdendir. Ülkemizde doğum oranı yüksek olduğu için nüfus artış hızımız % 2 civarındadır. Bu durum ülkemizdeki nüfusun oldukça genç olmasını sağlamıştır. Türkiye’deki nüfus artışının başlıca nedenleri şunlardır: - Sağlık Hizmetlerinin Gelişmesi
Ülkemizde özellikle 1950 yılından sonra sağlık hizmetlerinde bir iyileşme olmuştur. Bu sayede salgın hastalıklardan ölenlerde ve doğum sırasında çocuk ya da anne ölümlerinde bir azalma meydana gelmiştir. Bu da nüfus artışına olumlu katkı sağlamıştır. - Beslenme Şartlarının Iyileşmesi
Ülkemizde son yıllarda hayvansal ve bitkisel bazı besinlerin üretimi artmıştır.
Aynı zamanda ülkemizin gelişmesi ile birlikte insanların gelirleri arttığı için bu besinlere ulaşmaları kolaylaşmıştır. Bu durumda nüfus artışına olumlu etki yapmıştır. - Ülkemizin yıllara göre nüfus artışı grafiği
- Dış Göçler
Ülkemiz nüfusunun artmasında dışarıdan yapılan göçlerinde etkisi vardır.
Cumhuriyet kurulduktan sonra ülkemize Yunanistan, Bulgaristan, Irak ve Kafkaslar’dan 2 milyona yakın insan göç etmiştir. - Ülkemizde hızlı nüfus artışının neden olduğu sorunlarda vardır.
- * Işsizlik oranının artması
* Kalkınma hızının düşmesi
* Gelir dağılımında dengesizliklerin ortaya çıkması
* Eğitim ve sağlık hizmetlerinin zorlaşması
* Çevre ve trafik sorunlarının artması
* Geçim sıkıntılarının artması
* Konut (ev) yetersizliğinin ortaya çıkması gibi birçok olayın nedeni hızlı nüfus artışıdır. - Ülkemizde nüfus artışının azaltılması için çeşitli çalışmalar yapılmaktadır. Bunlardan en önemlisi aile planlaması çalışmalarıdır. Zaten son yıllarda ülkemizde nüfus artışında belirgin bir düşüş meydana gelmiştir. Normal şartlarda insanlar bakabilecekleri kadar çocuğa sahip olmalıdırlar.