Paragraf Konu Anlatımı ile yazılı anlatımın püf noktalarını keşfedin! Etkili paragraf yazma teknikleri ve örnekler için içeriğimiz sizleri bekliyor.
Paragraf
Bir düşünceyi, bir duyguyu, bir olayı tam olarak anlatabilmek için bir araya getirilen cümleler topluluğuna paragraf denir.
1. Paragrafta Anlatım Teknikleri
2. Paragrafta Düşünceyi Geliştirme Yolları
3. Paragrafta Konu – Ana Düşünce
4. Paragrafta Yapı
5. Paragrafta Yardımcı Düşünceler
Paragraf kendi içerisinde bir bütünlük taşır, paragraf tek bir düşünce etrafında oluştuğundan kendi içerisinde bir bütünlük oluşturur.
Bütün paragraf sorularının çözümünde yararlı olabilecek birkaç ipucu:
1- Önce soru okunur.
2- Daha sonra parça (metin) okunur.
3- Parça okunurken, önemli yerlerin altı çizilir. (Önemli yer, sorunun cevabı olabilecek olan yerdir)
4- Cevap bulunurken, yazıda anlatılanlar dikkate alınmalıdır. Kendi görüş ve düşüncelerimize göre hareket edilmemelidir.
Paragrafta Anlatım Teknikleri
Anlatım tekniği, yazarın, düşüncelerini ortaya koyma biçimidir. Yazının amacıyla anlatım tekniği arasında açık bir ilgi vardır. Yazıda okura bir izlenim kazandırma, okuru bir olay içinde yaşatma, okura bir şeyler öğretme, okurun düşünce ve kanılarını değiştirme amaçlarına bağlı olarak dört anlatım tekniği ortaya çıkmıştır:
1. Betimleme
Yazarın, gördüklerini okuyucunun gözünde canlanacak biçimde anlatmasına dayanır. Başka bir söyleyişle, sözcüklerle resim yapmaktır. Bir betimleme paragrafını okuduğumuzda gözümüzde bir tablo canlanır. Bu yönüyle, varlıklarda genellikle bir durağanlık söz konusudur. Betimlemede bütün duyulardan yararlanılmakla birlikte, betimleme daha çok, görme duyusuna dayandığı için görsellik ön plandadır. Betimleme tekniğiyle oluşturulmuş paragraflarda varlıklar, ayırt edici özellikleriyle anlatılır. Renk ve biçim ayrıntılarına yer verildiği gibi, nitelik bildiren sözcükler de sıklıkla kullanılır.
Betimlemelerde varlıkların dış görünüşleri de iç dünyalarına ait özellikleri de anlatılabilir. Varlıkların dış görünüşlerinin ayırt edici özellikleriyle anlatıldığı betimlemeye fiziksel betimleme; varlıkların iç dünyalarına ait özelliklerinin anlatıldığı betimlemeye ruhsal betimleme denir Ayrıca, yazarın, kişisel duygularını da anlatıma kattığı betimlemeye öznel betimleme; gördüklerini olduğu gibi aktardığı betimlemeye nesnel betimleme denir.
Anadolu’nun hüzünlü sonbaharlarından biriydi. Toprak yola serpilmiş gibi duran seyrek taş parçaları güneşin ilk ışıklarıyla parıldıyor, araba sarsıldıkça gözlerimin önünde kıvılcımlar gibi yanıp sönüyordu. Ara sıra daha fazla koşmak isteğiyle şahlanan gürbüz hayvanların yoldan kaldırdıkları tozlar, arabayı sararak boşlukta uçuşuyor; titreşiyor, sonra dalga dalga yere inerek gözden kayboluyordu.
Bu parçada yazar, bir yolculuk sırasındaki gözlemlerini anlatıyor. Bu anlatılanlar da (toprak yol, seyrek taş parçaları, atların kaldırdığı tozlar…) biz okuyucuların gözünde canlanıyor. Böylece yazar, kendi gördüklerini okuyucularına canlı bir biçimde anlatma amacını gerçekleştirmiş oluyor.
Kısaca, olay anlatımına dayanır. Belirli bir yerde, belirli bir zaman dilimi içinde, kahramanların hareketlenmesiyle ortaya çıkan olayın anlatımıdır. Dolayısıyla, varlıklar hareket halinde verilir. Bir anlatıcı vardır, Anlatıcı, olayı genellikle geçmiş zaman kipiyle (-di, -miş) anlatır. Paragrafı okuduğumuzda, olay, gözümüzün önünden bir film şeridi gibi geçer.
Deniz tarafından bir ihtiyar; balıkçı kahvesine doğru usul usul ilerledi. Kapıyı aralayarak içeriye girdi. Sağda solda uyuyanlar vardı. Gür bir sesle herkesi selamladı. Kendinden emin adımlarla ilerledi, cam kenarındaki bir masaya oturdu. Garsondan bir çay istedi. Çayını içti, parasını ödedi ve dışarı çıktı. Denize doğru, İçli bir şarkı söyleyerek yavaş yavaş yürümeye başladı.
Bu parçada, bir ihtiyarın (kahraman), balıkçı kahvesine (yer) gitmesi (olay) ve orada bir süre (zaman) oturup çay içtikten sonra ayrılması anlatılıyor. Yani paragrafta, bir ihtiyarın yaşadıkları öyküleniyor.
3. Açıklama
Herhangi bir konuda, okuyucuyu bilgilendirmeyi, ona bir şey öğretmeyi amaçlayan yazılarda kullanılan anlatım tekniğidir. Genellikle eğitici ve öğretici yazılarda (ders kitapları, ansiklopediler…) kullanılır. Bu tür yazılarda bilgilendirme amacı güdüldüğünden yorum içeren ifadelere pek yer verilmez, genellikle nesnel yargılar vardır. Açık, anlaşılır, sade bir dil kullanılır.
Bu parçada yazar “bulut” hakkında bilgi vermektedir. “Bulut”un ne olduğu ile ilgili bilgileri; kısa, yalın, anlaşılır ve kişisellikten uzak bir üslupla bize aktarmaktadır.
4. Tartışma
Romancı konuyu önyargılarla ele almamalıymış! Ya nasıl ele almalıymış? Konusu önyargılarla ele alınmamış tek bir sanat yapıtı bilmiyorum. Sanatçı, yapıtını hazırlamak için birtakım seçmeler yapar, ya konuyu seçer ya konunun işlenişinde kullanılacak yöntemi. Bir kere bu seçme bile bir önyargıdır. Önyargıyla hiçbir ilgisi yokmuş gibi görünen, aşkı anlatan kitapları inceleyin. Hepsinde, sevgililerin kavuşmasına engel olan kuvvetlere yazarın karşı durduğu görülür.
Bu parçada yazar, “Romancı konuyu önyargılarla ele almamalıymış! Ya nasıl ele al malıymış?” diyerek hem karşı çıktığı görüşü belirliyor hem de soru sorarak kendi düşüncesini söyleme olanağı sağlıyor. Böylece yazar, kendi görüşü ile karşıt görüşü bir arada verip kendi görüşünün doğru olduğunu ileri sürüyor, örnek vererek (yazarların, aşkı anlatan kitaplarında kötülere karşı oluşu) bunu destekliyor.
Paragrafta Düşünceyi Geliştirme Yolları
Yazar, ele aldığı konuyla ilgili düşüncelerini desteklemek, anlattıklarını inandırıcı kılmak için birtakım yöntemlere başvurur. Bunlara “düşünceyi geliştirme yolları” denir. Bunların başlıcaları şunlardır:
1. Karşılaştırma
İki varlık, kavram veya olayın aynı ya da farklı yönlerinin ortaya konmasıdır. Genellikle “oysa, ise, daha, en” gibi ifadelerle karşılaştırma yapılır.
Roman, gerçeği olduğu gibi vermez; daha doğrusu veremez. Onu ayıklar, düzeltir; hatta değiştirir. Uygun bir üslup ve bir yorum İçinde yeniden kurar, kısacası onu güzel bir biçimde canlandırır. Eleştiride ise ne bu çeşit bir biçim ne de duygu görülür. Çünkü eleştirinin görevi güzellik meydana getirmek değil; var olan güzelliği yargılama k, okura tanıtmaktır.
Bu parçada yazar, roman ite eleştiriyi ele aldıkları konu yönüyle karşılaştırıyor. Romanın, gerçeği değiştirerek daha güzel bir biçimde ortaya koyduğunu; eleştirinin görevinin ise ortaya konan bu güzelliği okura tanıtmak olduğunu belirterek roman ile eleştiri arasındaki farkı belirtiyor.
2. Tanımlama
Özelliklerinden yararlanarak bir varlığın ya da kavramın ne olduğunun ortaya konmasıdır. “Bu nedir?” sorusunun cevabı olan cümlelerdir.
Gezi yazısı, kişi ya da kişilerin yurtiçi veya yurtdışında yaptığı uzun ya da kısa süreli yolculukların anlatıldığı yapıtlardır. Bu yazılar, insanın bilgisini, görgüsünü deneyimlerini artırır. Geziye katılan kişilerin büyük bir bölümü, gittikleri yerlerde geçirdikleri zamanı, gezilerini eşe dosta anlatırlar.
Bu parçanın ilk cümlesinde gezi yazısının ne olduğu anlatılarak tanımlama yapılmıştır.
3. Örneklendirme
Yazılan; yaşanmışsa kalıcı oluyor. Büyük sanatçıların hayat hikâyelerinde bu gerçek açıkça görülür. Balzac, bir dostuna yazdığı mektubunda, “Vadideki Zambak” için: “Onu yazarken ağlamaktan kendimi alamadım.” der. Flaubert’in de: “Madame Bovary benim.” demesi başka bir anlam taşımaz. Öyle ki Madame Bovary hayatına son vermek için arsenik içtiği zaman Flaubert, o zehrin acısını bütün burukluğu ile ağzında duymuştur.
Bu parçanın ilk cümlesinde yazar, yapıtlarda, anlatılanlar yaşanmışsa o yapıtların kalıcı olduğunu söylüyor. Bu düşüncesini desteklemek için Balzac ve Flaubert’i örnek olarak veriyor.
4. Tanık Gösterme
Yazarın, ileri sürdüğü düşünceyi desteklemek, inandırıcı kılmak için, o düşünce alanında yetkin, bilinen kişilerin görüşlerine yer vermesidir. Kişilerin görüşleri aynen alınıp tırnak İçinde verilebildiği gibi, dolaylı anlatımla da verilebilir
İstanbul’un, doğal dokuyla tam bir uyum içinde olduğu söylenebilir. Mahallelerin, genellikle eğimli araziler üzerine kurulmuş olması, bu şehrin en önemli özelliklerinden biridir. Böylece her çeşit suya doğal akıntı imkânı verildiği gibi, her evin ufkunun açık olması ve güneşten faydalanması sağlanmıştır. Bu, dikkatli bir seyyah olan İtalyan yazarı Edmondo de Amicis’in de gözünden kaçmamıştır. Avrupa şehirlerinde gözün ve düşüncenin hemen her zaman dar bir çerçeveye hapsedildiğini söyleyen yazar, İstanbul’da ise gözün ve zihnin, her an sınırsız ve şirin uzaklıklara kaçacak bir yol bulabildiğini söyler.
Bu parçada İstanbul’un mahallelerinin eğimli araziler üzerine kurulduğu ve bu yönüyle Avrupa şehirlerinden olumlu anlamda farklı olduğu anlatılıyor Bu düşünce, Edmondo de Amicis’ten yapılan bir alıntıyla destekleniyor. Yani İtalyan seyyah, bu düşüncenin doğruluğunu kanıtlamak için tanık gösteriliyor.
5. Benzetme
Boğaz bu akşam o kadar güzel ki adeta bir masal dünyası gibi.
Gökyüzündeki bembeyaz bulutlar pamuk tarlalar mı andırıyordu.
Bu cümlelerde boğaz, ”masal dünyası”na; bulutlar, “pamuk tarlası”na benzetilmiştir.
6. Kişileştirme
İnsana özgü niteliklerin, insan dışındaki varlıklara aktarılmasıdır.
Bu cümlelerde “gemi”, “liman” ve “yapraklar”a insan özelliği yüklenerek kişileştirme yapılmıştır.
7. Sayısal Verilerden Yararlanma
Düşünceyi inandırıcı kılmanın yollarından biri de sayısal verilerden yararlanmadır. İnsanlar okuduklarının sayılarla desteklendiğini görürlerse yazıyı daha da inandırıcı bulurlar. Şunu da bilmemiz gerekir ki sayısal verilerden yararlanmaya bilimsel verilerden yararlanma adı da verilebilmektedir.
Adapazarı Şeker Fabrikası 1953’te işletmeye açıldı. Kuruluşta günde 1800 ton olan pancar işleme kapasitesi 1980’de 6000 tona çıkarıldı. Bu büyük bir gelişme.
Paragrafta Konu ve Ana Düşünce
Konu
Konu, paragrafta yazarın, üzerinde en çok durduğu kavram ya da kavramlardır. Bu kavramlar, bir durum, olay, sorun, duygu, düşünce, sezgi… ile ilgili olabilir. Yani konu olarak her şey paragrafa girebilir.
Konu, paragrafa sorulan “Yazar ne anlatıyor, neden söz ediyor?” sorularının cevabıdır. Bunu, paragrafta en çok neden söz ediliyorsa, paragrafın konusu odur, şeklinde ifade edebiliriz.
Bir çiçek, açtığı bahçeyle bir bütündür. Bunun gibi, sanatçının ortaya koyduğu yapıt da oluşturulduğu toplumdan ayrı düşünülemez. Sanatçı, toplumdan yararlanır Çiçeğin; bahçenin suyundan, toprağından beslendiği gibi. Sanatçının yapıtı da içinde bulunduğu toplumun sevinçlerinden, acılarından, bütün yaşantısından beslenin Bu, sanatta olağan bir durumdur.
Başlık
Paragrafın konusunun bir ya da birkaç sözcükle ifade edilmesidir. Dolayısıyla başlığın bulunabilmesi için öncelikle konunun belirlenmesi gerekmektedir. Yukarıdaki paragrafın konusundan hareketle başlığının “Sanat Yapıtı ve Toplum” olduğunu söyleyebiliriz.
Ana Düşünce
Paragrafta, yazarın okuyucuya vermek istediği mesaj, yazıyı yazma amacı ana düşünceyi verir. Paragrafa sorulan “Yazarın vermek istediği mesaj nedir, yazar niçin anlatıyor?” sorularının cevabıdır. Bir paragrafın ana düşüncesi o paragrafın yazılış amacını bildirir.
Ana düşünce paragrafın bütününü kapsayan bir nitelik gösterir. Paragrafta “böylece, o halde, bana göre, kanımca, ama, fakat, oysa, önemli olan…” gibi ifadeler okuru, ana düşünceye götürür
Ana düşünce, paragrafın içinde bir cümle halinde bulunabileceği gibi, paragrafın genelinden de yorumla çıkarılabilir. Bu bilgiler doğrultusunda örnek paragrafın ana düşüncesini “Sanat yapıtı, sanatçının içinde bulunduğu toplumdan bağımsız değildir,” şeklinde ifade edebiliriz.
Paragrafta Yapı
Paragraf, bir düşünceyi aktarmak amacıyla bir araya getirilmiş cümleler topluluğudur. Dolayısıyla onu bir yazının küçük bir örneği olarak düşünebiliriz. Çünkü bir yazıda bulunması gereken birlik, bütünlük, anlam ve yapı uyumu gibi nitelikler paragrafta da aranır.
Bir yazı, nasıl, bir ana düşünce etrafında oluşur ve gelişirse bir paragraf da aynı biçimde bir ana düşünce cümlesi etrafında gelişir. Bir düşünce etrafında toplanan her cümle, kendinden öncekine ve sonrakine dil ve düşünce yönünden iyice bağlanmalıdır. Cümleler arasında doğal geçişler kurulmalı, boşluklar bırakılmamalıdır. Anlatımın etki gücünü artırmada bu bağlantıların büyük payı vardır.
Cümleler arasında dil ve düşünce bağlantısı:
- Bir önceki cümlede geçen sözcük ya da sözcük öbeği bir sonraki cümlede tekrar edilerek,
- Bir cümlede geçen kavram ya da sözlerin yerine, onları karşılayan adıllar, önadlar kullanılarak,
- Bağlaçlardan yararlanılarak, (ama, fakat, çünkü, ne var ki…)
- Aynı düşünce değişik biçimde tekrar edilerek sağlanır.
Aşağıdaki paragrafta cümlelerin birbirine anlamca nasıl bağlandığını ve bir bütün oluşturduğunu görelim:
(I) Biz gazeteciler, dışarıdan pek sevimli gözükmeyiz. (II) Sanırım bunun temelinde daha çok, işimizin eleştiri olması yatıyor. (III) Çünkü insanoğlu, doğası gereği, eleştiriden pek hoşlanmaz; eleştiriyi de eleştireni de hoşgörüyle karşılamaz.
Bu parçanın ilk cümlesinde bir düşünce dile getiriliyor. II. cümlesinde “bunun temelinde” sözüyle I. cümledeki düşünce açıklanarak cümleler arasında bağlantı kuruluyor. III. cümledeki “çünkü” bağlacı ve “insanoğlu eleştiriden pek hoşlanmaz” yargısı II. cümleyi açıklıyor, cümleler arasında anlamca bağ kuruyor
Giriş Cümlesi
Paragrafın ilk cümlesidir. Açıklanıp geliştirilebilecek genel bir yargı içerir. Kendisinden önce başka cümleleri gerektirecek sözleri (çünkü, oysa, bunda, böylece, bu durum.„) içermez. Kendisinden sonraki cümlelere anlamca bağlanmalıdır.
Sanatçılar, yaşamlarıyla ve yapıtlarıyla topluma yol göstermelidir. Okurlar; genellikle, kendi yaşamlarından izler buldukları yapıtlara ilgi gösterirler.Yukarıdaki cümleleri incelediğimizde, bu cümlelerin dil ve düşünce yönüyle kendilerinden önce herhangi bir cümleye bağlı olmadığını görüyoruz. Dolayısıyla bu cümleler bir paragrafın “giriş cümlesi” olabilir.
Sonuç Cümlesi
Paragrafın son cümlesidir. Genellikle, anlatılan konuyu bir sonuca bağladığı için, cümleleri anlamca birbirine bağlayan sözler (kısaca, ancak, oysa, çünkü, bu nedenle…) içerir. Dil ve düşünce yönüyle kendinden önceki cümlelere bağlıdır.
Yukarıdaki cümleleri incelediğimizde, bu cümlelerin “hâlbuki, işte, bu yüzden” sözcükleriyle, dil ve düşünce bakımından kendinden önceki cümlelere bağlı olduğunu görüyoruz. Dolayısıyla bu cümleler bir paragrafın “sonuç cümlesi” olabilir.
Paragrafta Düşüncenin Akışını Bozan Cümleyi Bulma
Paragrafın Hangi Soruya Karşılık Yazıldığını Bulma
Bu tip sorularda, paragrafta anlatılanlar, seçeneklerdeki sorulardan birinin cevabıdır. Dolayısıyla, paragrafın hangi soruya karşılık olarak yazıldığını bulabilmek, paragrafta ne anlatıldığını, yani paragrafın konusunu bulmak gerekir. Paragrafın konusu belirlendikten sonra, dil ve anlam yönüyle paragrafla uyum içinde olan soru cümlesi kolayca bulunabilir Soru cümlesi, özellikle paragrafın ilk cümleleriyle dil ve düşünce yönünden uyum içinde olmalıdır.
Paragrafta Yardımcı Düşünce
Paragraf, bir ana düşünce etrafında kurulur. Bu ana düşünceyi geliştirmek, açıklamak, desteklemek amacıyla kurulan cümleler, yardımcı düşünceleri oluşturur. Bu tip sorularda, paragraftaki yardımcı düşünceler içinde bulunmayan, söylenmeyen, değinilmeyen bir düşünce veya bir özellik sorulmaktadır. Dolayısıyla, yardımcı düşünce soruları; olumsuz ifadelerle karşımıza çıkmaktadır. Sorular, buna dikkat edilerek çözülmelidir.
1906 yılında Adapazarı’nda doğan Sait Faik, ilköğrenimini burada, ortaöğrenimini İstanbul ve Bursa’da tamamlamıştır: Üç yıllık Avrupa hayatından sonra İstanbul’a yerleşmiştir Öykülerinde de mekân olarak hep burayı kullanmıştır. Bursa Lisesi’ndeyken başlayan ilk yazı denemeleriyle, öykücülüğümüzde o güne değin alışılagelmiş bir anlatımın dışına çıkan örnekler vermiştir. Yazarın yazın hayatı da böylece başlamış olur: